Gazetelerde yine o var. “Gençliğim böyle cezaevinde mi geçecek? Çocukluğumda yaptığım hataların bedelini ödüyorum. Yeter artık” diyor. Hakkında tam 458 dava açılmış, 42 defa cezaevine girmiş. Çocukken yırtmış ama yaş kemale gelince cezaevinin rütbeli müdavimi olmuş. Yargıtay’da 26 dosyası daha varmış onama bekleyen. Trabzonlu Mustafa Y. den bahsediyorum, yaşı şimdi 23. *** Sabah 6. Telefonum acı acı çalmaya başladı. “Alo, ben polis memuru Ahmet. Muhtarım işyerinizin kapısı açık, bir zahmet gelir misiniz? Hırsız girmiş sanırım.” diyor telefonun öbür ucundaki. Apar topar gittim. Kapı gerçekten açık ve işyerinin her tarafı didik didik edilmiş, epeyce de bir malı götürmüşler. Götürmüşler diyorum, çünkü polisler ortalığa bakınca “Dalton Kardeşler”in işi olduğunu söylediler. Yazdılar, çizdiler gittiler. Birşey çıkmadı, sigortamda yoktu. Benim mahallede bir bitirim vardı, Boyacı Faik’in oğlu Miraç, çağırdım geldi. “Bul bana şu Daltonları” dedim, onbeş dakika sonra dört karakuru çocuk işyerimin önüne dizildi. Başları önde. “Özür dileriz, bi daha olmaz” dedi en büyüğü Mustafa Y. Çaldıkları mallar yok. Hızımı alamadım biraz kulaklarını çektim. Gittiler ama gözüm üzerlerinde devamlı Meydan’da dolaşıyorlar. Kapıya da iki kilit birde işyerini sigorta yaptırdım Polislerden öğrendiğime göre, bunlara Dalton Kardeşler demelerinin nedeni soyacakları yerlere birbirinin üstüne çıkarak erişiyorlarmış! Joe, Jack, William ve Avarel. Mustafa en uzunu, sanırım Avarel. Bir sabah yine telefonum çaldı acı acı, kalktım yine aynı polis. İşyerimi yine soymuşlar. Parmak izi ekibi geldi. Yerden aldığı bir kutunun üzerine toz sürdü, dışarı güneşte bir baktı “Mustafa” dedi! El izini ezberlemişler. Bir saat sonra ekip otosu içerisinde Mustafa Y.’yi getirdiler. Mustafa gülüyor. Şikayetçi oldum tabiki, sigorta var. Kayboldular bir müddet, gözümün önünde dolanmadılar. Sigorta da zararımı karşılayınca hırsım da gitti. Mahkeme günü çıktık İlhan Gökçek’in karşısına. Mustafa hala gülüyor. “Niye soydun oğlum?” diyor Hakim, “Kapı açıktı, iteledim girdim. Ufak tefek şeyler aldım, Muhtar amcadan özür dilerim” diyor. İlhan Bey, odasında çay içerken “Bunlara sahip çıkılmalı, islah olmazlarsa durum kötü” diyince elimden ne gelir diye düşündüm. Hırsızlık masasında bir polis vardı. Onunla irtibat kurdum. Gittik Mustafa’yı evinde bulduk. En büyüğü o. Onu eğitir, sahip çıkarsak diğerleri de yola gelir hesabımız var. Halk Eğitim bünyesinde “suça teşvikli çocuklar” için Galoş Atölyesi varmış. Mustafa’yı oraya götürdük. On-onbeş çocuk Galoş üretiyor, satılınca ceplerine para da giriyor. Milli Eğitim Müdürü o dönem rahmetli Muzaffer Tunç. Valilikte bir toplantıda 23 Nisan için TBMM’ne Trabzon adına temsilen 8 çocuk (o zamanlar 8 milletvekilimiz var) Ankara’ya getirecekler. Ben hemen bir kontenjan istedim. Gittim takım elbise, gömlek, kravat, ayakkabı, çorap ne ihtiyacı varsa buldum, buluşturdum. Mustafa Trabzon’u temsilen 23 Nisan’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gitti. Gururdan ölüyorum. 24 Nisan, bir gün sonra. Telefonum acı acı çaldı! Arayan yine polis memuru Ahmet. İşyerim yine soyulmuş! El izinden Mustafa Y. dediler. Buldular getirdiler, Mustafa gülüyor. “Teşekkür ederim Muhtarım, ben döndüm” diyor... HHH Unutmadan, aynı tarihlerin devamında sürücülüğünü Mustafa Y.’nin yaptığı bir araç, trafik ekiplerince üç kez durdurulamıyor, en son Maçka girişine barikat kuran polislerin dur ihtarına uymuyorlar, barikatı yarıp giden araca açılan ateş sonucunda bir çocuk ölüyor. Daltonların ortancası. Bizim Miraç’da 2004 seçimleri akşamı, 28 Mart Pazar, aynı Mustafa Y. ile bir inşaatın üst katında otururken birden ayağı kayıp düşüyor ve ölüyor. HHH Hakikaten durum kötü. Bu Mustafa Y. gibi çok sokağa terkedilmiş çocuk var Trabzon’da. Devletin bir an önce el atması gerekir. Benim canım Miraç’a çok yandı. Boyacı Faik’in tek oğlu idi. Başka çocuklar yanmasın. Sağlıcakla... *** Taraftarlık Sözleşmesi Volkan Abi bi çalışıyor, bi çalışıyor ki sormayın gitsin. Meclisimizin en sorgu-sual vekili ünvanı (varsa) alacak kafaya koymuş. “Tek kat misina ağlarının kullanımı”, “Gümrük muayene memurlarının geçiş hakları”, “Öğretmenlerin özlük hakları” “Hemşirelerin sorunları” hatta (gülmeyin) “Burunei Sultanlığı ülkemizde nerede konsolosluk açtı” gibi bizi yaran önergelerine bir yenisini daha eklemiş. Diyor ki, mevcut 6222 sayılı “Sporda şiddet” kanunu, 9 maddesine üçüncü bir fıkra eklenmeli, şöyle; “Taraftar üye oldukları, maçlarını izlemek istedikleri kulüplerin satışa sundukları kombine biletleri ve/veya kulüp gişelerinde maç bileti alırken, taraftarlık sözleşmesi imzalar”. Kulüpler çok ceza alıyor ama taraftarın çıkardığı olaylar sonucunda taraftarın hiçbir yükümlülüğü yokmuş yani! Taraftarda taraftar olduğunu bilecekmiş! Zapt-ı rap altına alınmalıymış. Kim? Kombine bilet alan! E benim “kolleston 2” numaralı vekilim, olayları kombine alanlar mı yoksa bedava bilet alanlar mı çıkartıyor? “Kombine parası verip, parasını verdiği koltuğu söküp sahaya atan olmaz”, diye biri vekili uyarsın Allah aşkına. *** Tenekeli Meydan Bildiğiniz gibi eski Trabzon Belediye binasının eklentileri yıkıldı. Aylar oldu, hiç bir hareket yok! Yıkılan yerler mezbelelik duruyor. Yıkılan eski Zabıta’nın yerine kocaman tenekelerle duvar çekilmiş! Halk soruyor, dört senede teneke ile çevirdikleri tuvaleti tamamlayamadılar, acaba burayı nasıl tamamlayacaklar? Geçenlerde KTÜ Mimarlıktan bir Prof. la konuşuyoruz, “pes yani” diyor. “Belediye binası köşesinde bu yırtığı niye yaptılar? Halbuki o bölümü diğer bölümlerle birleştirmeliler. Geçmişe uygun bir bütünlük sağlamalı.” Diyor. Haksız da değil. Tamam arka eklentiler yıkıldı. Ama parka dönük o yırtığı bu tarihi binada yapmamanız gerekli. Hatta hocam, bunu imardan sorumlu başkan yardımcısı Cengiz Beye de aktardığını söylüyor. Tez elden bu tenekelerle kaplı yeri kaldırıp bir an önce yapıya uygun hale getirilmesi tüm Trabzon’un isteği, en azından ben suskunlar adına dillendireyim. ***  Gazi Olmuş Gazipaşa! CHP tepki koymuş Trabzon Belediyesinin Otopark düzenine. Haklılar bence. Esnaf kan ağlıyor. Hele Gazipaşa esnafı. Trafiği tek yön yaptılar Gazipaşa öldü. Üstüne birde inerken sol şeridi otopark için düzenlediler. Abi yok böyle bir karmaşa. Tek sıra yetmiyor artık çift sıra araçlar park etmeye başladı. Bir düzenleme yapılırken önce “insan unsuru” düşünülür. İnsana değer vermeyen idarelerinde yaptıkları işler işte böyle arap saçına döner. Keser döner, sap döner, tavuk döner, et döner. Ne yapalım çekeceğiz. Az kaldı. *** Kardeş Kent Mardin Bizim Oflu hemşerimiz İstanbul Milletvekili Oktay Saral atmış, tutmuş. Sorsan Trabzon vekili! Haberin içeriğinden öğreniyoruz ki, Trabzon ve Mardin’i kardeş kent ilan edecekmiş. Hala kendini belediye başkanı zannediyor bu arkadaş. “Maneviyat Bakanlığı” diye bir teklif attı ortaya tutmadı, Erdoğan Muhteşem Yüzyıl dizisi ile konuşunca gitti RTÜK yasasına “Tarihi şahsiyetler küçük düşürülemez” maddesi eklenmesini istedi, o da tutmadı. Meclise bakıyorsun, nerede atışma var, tartışma var Saral orada. Şimdi de çıkmış, Mardin ile Trabzon kardeş şehir olsunmuş..! Kardeşim sen İstanbul vekilisin, getir o teklifi İstanbul’a, biz gölge etme başka ihsan istemeyiz. Bugün Cuma’da kendisine akıl fikir versin diye dua edeceğim. *** Şenol’un Derdi, Herkesi Gerdi Şu Şenol Hoca hakikaten sabır taşı imiş. Bu ne arkadaş? Her taraftan bombardımana tutuldu. İşte bıraktı ne istiyorsunuz hala? Kurmuşlar kurtlar sofrasını, almışlar ellerine kalemleri, yatırmışlar Şenol Güneş’i yiyip duruyorlar. Birde bizim Alişler var. İkisi de “aman bana Şenol Hoca yalancı dedi” diye zil takıp oynuyorlar! Valla aramızda kalsın en kolay gazetecilik yazarlık, spor yazarlığında. Al kalemi eline yaz yaz dur. Hele de “çakma Trabzonlu” isen tadına doyum olmuyor... *** Don Temel don almaya gitmiş. Satıcı  – Slip mi giyersiniz? sormuş. Temel – Pazen silip giyerum, pazen de silmeden giyerum, demiş.   *** Yalnızlık Bilmezler yalnız yaşamayanlar, Nasıl korku verir sessizlik insana; İnsan nasıl konuşur kendisiyle; Nasıl koşar aynalara, Bir cana hasret, Bilmezler... Orhan Veli **** Kusursuzluğun arkasından gitmek, tadın arkasından gitmektir... Matthew Arnold
Muhabir: TE Bilisim