Liv Hospital Samsun Endokrinoloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Gülçin Ecemiş, toplumda guatr kavramının genellikle tek bir hastalık olarak bilindiğini ancak bunun doğru olmadığını vurguladı. Dr. Ecemiş, “Guatr sözcüğü şemsiyesi altında çok sayıda hastalık yer almaktadır. Tiroit bezinin aşırı çalışması, yetersiz çalışması, büyümesi veya içinde nodül oluşması gibi pek çok durum guatr olarak adlandırılır” dedi. Guatr, farklı klinik tablolar ve nedenlere göre değişkenlik gösterdiği için her hastada tedavi planı farklı belirleniyor.
Hipotiroidi ve hipertiroidi belirtileri
Hipotiroidinin tiroit bezi hormonlarının yeterince üretilememesi sonucu ortaya çıktığını belirten Dr. Ecemiş, “Halsizlik, kilo alma, üşüme, cilt kuruluğu, saç dökülmesi, kabızlık, adet düzensizliği gibi belirtiler görülebilir” dedi.
Hipertiroidi ise tiroit bezinin fazla çalışarak fazla hormon salgılaması sonucu ortaya çıkıyor. Dr. Ecemiş, “Sinirlilik, kilo kaybı, çarpıntı, titreme, sıcağa tahammülsüzlük ve adet düzensizlikleri sık rastlanan belirtiler arasındadır” ifadelerini kullandı.
Nodüller ve önemi
Tiroit bezinde oluşan yumruların “nodül” olarak adlandırıldığını ifade eden Dr. Ecemiş, bu nodüllerin kanser riski taşıyıp taşımadığı, aşırı hormon üretip üretmediği ve nefes borusuna baskı yapıp yapmadığının mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Nodüllerin tek veya çok sayıda olabileceğini, durumun “nodüler guatr” veya “multi nodüler guatr” şeklinde tanımlandığını belirtti.
Tanı ve tedavi süreci
Guatr şüphesiyle başvuran hastalarda öncelikle boyun muayenesi yapıldığını, ardından ultrasonografi ve laboratuvar tetkikleriyle teşhisin netleştirildiğini aktaran Dr. Ecemiş, tedavinin hastalığın tipine göre değiştiğini söyledi. Hipotiroidide hormon replasman tedavisi uygulanırken, hipertiroidide antitiroid ilaçlar, radyoaktif iyot veya cerrahi müdahale seçenekleri değerlendiriliyor. Nodül durumunda ise ince iğne aspirasyon biyopsisi önemli bir tanı yöntemi olarak öne çıkıyor.
Ameliyat gerektiren durumlar
Dr. Ecemiş, guatr hastalığında ameliyat gerektiren durumların başında büyük nodüller, kanser şüphesi ve nefes borusuna baskı yapan oluşumların geldiğini belirtti. Ameliyat sonrası hastaların ömür boyu hormon replasman tedavisi alması gerektiğini, düzenli takiplerin önem taşıdığını vurguladı. Ayrıca estetik kaygılar için yara izinin azaltılmasına yönelik tedavilerin uygulanabildiğini de ekledi.