Türkiye’nin uluslararası risk primini yansıtan CDS (Credit Default Swap) oranlarında son dönemde gözlenen düşüş, ekonomik çevrelerde temkinli bir iyimserliğe neden oldu. Ancak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, bu düşüşün göreli değerlendirmelere dikkat edilmeden yorumlanmaması gerektiğini vurguladı. Kara’ya göre Türkiye’nin CDS oranı, nominal olarak 2018 öncesi seviyelere gerilemiş olsa da, benzer gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırıldığında hâlâ yüksek bir risk algısını yansıtıyor.

“Risk primi düştü ama rehavete kapılmamalı”

Sosyal medya hesabı üzerinden değerlendirmelerde bulunan Kara, Türkiye’nin CDS oranındaki düşüşün tek başına olumlu bir tablo çizmek için yeterli olmadığını söyledi. Kara, "Risk primimizin düşük düzeyine bakıp havaya girmemekte fayda var" ifadelerini kullanarak, Türkiye’nin geçmişte Brezilya ve Güney Afrika gibi ülkelerle aynı seviyelerde olduğunu, ancak bugün bu ülkelerin 80 baz puan altında kaldığını belirtti.

CDS, ülkelerin dış borçlarını geri ödememe riskine karşı sigorta maliyetini gösteren bir göstergedir ve yatırımcıların ülkeye duyduğu güvenin önemli bir ölçütüdür. Kara’ya göre, rakamsal olarak düşüş yaşansa da, Türkiye hâlâ emsal ülkelere kıyasla yüksek risk algısıyla karşı karşıya.

Hizmet üretim endeksi yıllık yüzde 3,4 arttı
Hizmet üretim endeksi yıllık yüzde 3,4 arttı
İçeriği Görüntüle

CDS’te 2018 öncesine dönüş: Gerçekten olumlu mu?

Türkiye'nin CDS oranı, son dönemde ekonomik programlar, sıkı para politikası ve uluslararası ilişkilerdeki dengelenme sayesinde düşüş eğilimine girdi. 2023 ortasında 700 baz puanı aşan CDS, 2025 sonunda 300 baz puan seviyelerine kadar geriledi. Bu da ilk bakışta olumlu bir sinyal olarak yorumlanıyor.

Ancak Kara, bu görünümün tek başına yeterli olmadığına işaret ediyor. Türkiye’nin şu anki CDS seviyesinin, geçmişteki benzer ekonomik koşullar altında olan Brezilya ve Güney Afrika gibi ülkelerden hâlâ belirgin şekilde yüksek olması, küresel yatırımcıların Türkiye’ye temkinli yaklaşmaya devam ettiğini gösteriyor.

Bu da, sadece iç dinamiklerin değil, uluslararası algı ve karşılaştırmalı analizlerin de önemini bir kez daha gündeme getiriyor.

Göreli iyileşme için yapısal reformlara ihtiyaç var

Uzmanlar, CDS oranındaki kalıcı bir iyileşmenin, kısa vadeli para politikası kararlarından ziyade uzun vadeli yapısal reformlarla mümkün olabileceğini belirtiyor. Hukukun üstünlüğü, öngörülebilirlik, merkez bankası bağımsızlığı ve kamu mali disiplininin sağlanması, risk algısını düşürecek temel faktörler arasında sayılıyor.

Hakan Kara’nın değerlendirmesi, özellikle ekonomik verilerin nominal değil göreli olarak okunması gerektiğine işaret etmesi açısından önemli. Türkiye'nin CDS göstergesinin düşmesi, tek başına yeterli bir iyileşme anlamına gelmeyebilir. Yatırımcı güveninin kalıcı olarak sağlanması için, benzer ülkelerle olan farkın da kapanması gerekiyor.

Kaynak: KARAR