Aile içi şiddet, toplumsal hafızamızda hâlâ kapanmamış bir yara. Araştırmacı yazar Mümin Sağlam, bu yaraya dokunan cesur bir romanla karşımızda: Karagül. Tamamen gerçek bir yaşam öyküsüne dayanan bu eser, bir kadının cehalet, baskı ve şiddetle örülü hayat mücadelesini anlatıyor. Sağlam’ın kaleminden çıkan roman, sadece bir bireyin değil, binlerce kadının çığlığını sayfalara taşıyor.
Kurgu değil gerçek: “Karagül” bir isyanın sesi
Karagül, sadece bir roman değil; bastırılmış hayatların, susturulmuş kadınların yazıya dökülmüş bir haykırışı. Kitapta anlatılan olaylar, ne bir hayal ürünü ne de kurgu süslemelerle zenginleştirilmiş. Yazar, “Yaşananların fazlası var ama azı kaleme alınabildi” diyerek, kitabın ne denli sarsıcı bir gerçekliğe dayandığını daha en baştan hissettiriyor.
Romanın baş karakteri Karagül, şiddetin, baskının ve değersizleştirilmenin içinden çıkmaya çalışan bir kadını temsil ediyor. Ama aynı zamanda binlerce ‘Gül’ün sembolü hâline geliyor. Karagül’ün yaşadıkları, sadece kişisel değil; toplumsal bir meselenin de aynası niteliğinde.
Mümin Sağlam’dan cesur bir edebi duruş
Araştırmaları ve sosyal sorunlara duyarlılığıyla tanınan yazar Mümin Sağlam, Karagül romanında kalemini bir edebi anlatıdan çok bir toplumsal çağrı aracı olarak kullanıyor. Bu eserde yazar; kadına yönelik şiddeti, cehaletin beslediği ataerkil yapıları ve toplumsal duyarsızlığı tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Yazarın yaklaşımı ise net: Karagül’ün hikâyesi, tek bir kadına değil, bu ülkenin dört bir yanında aynı kaderi paylaşan kadınlara adanmış bir anlatıdır. Sağlam, kadınların yaşadığı travmaları bir “edebiyat eseri” olarak değil, bir yaşam gerçeği olarak işliyor.
Karagül’ün sorusu: Bataklıkta kaybolmak mı, ayağa kalkmak mı?
Roman boyunca Karagül’ün karşısına çıkan her şiddet biçimi, her psikolojik kırılma anı okuyucuyu sorgulamaya itiyor. Pes mi edecek yoksa mücadele mi edecek? Sessiz mi kalacak yoksa ses mi çıkaracak?
Kitap, bu sorularla birlikte okuyucuya hem bir iç yolculuk sunuyor hem de toplumsal duyarlılık aşılıyor. Her bölümde Karagül’ün yaşadıkları, bir metafor gibi işlenmiş ve okuyucunun yüreğine dokunacak bir dille anlatılmış. Romandaki her cümle, her yara izi aslında bir gerçekliğin iz düşümü.
Hz. Mevlâna’nın sözleriyle şekillenen anlatı, okuyucuyu empati kurmaya, anlamaya ve yüzleşmeye çağırıyor:
“Siz kendinizi dertli bilirsiniz ama sizdeki derdi nimet bilenler var.”
Karagül’ün anlatısıyla tanışmak, susturulmuş bir sesi duymak ve bu sesi çoğaltmak için 13 Haziran’da Trabzon Sanatevi’ndeki imza gününü kaçırmayın. Paylaşın, konuşun, susmayın. Çünkü şiddet ancak görünür olursa son bulur.