İçinde yaşadığımız çağ, “bilgi çağı” olarak nitelendiriliyor. Bilginin doğasının değiştiği, ama herkesin bu değişimden etkilenerek yeni bir bilgi edinme kültürüne sahip olduğu bir çağın adından bahsedilmektedir. Geleneksel toplumlarda olduğu gibi, bilgi çağı toplumunda da bilginin en önemli merkezinin okul denilen kurum olmaya devam edeceği öngörülmektedi. 

Okul denilen biçimsel örgütlerin, dün olduğu gibi, bugün de bilginin üretildiği ve değişimin itici gücü olma özellikleri devam edecektir. Ancak okul denilen örgüt, dünün öğretimi merkeze alan yönetilme anlayışı ile yönetilmek yerine, öğrenmeyi merkeze alan bir yönetim yaklaşımının egemen olduğu bir kurum haline gelecektir. Bu da okulun değişimi ve dönüşümünü kaçınılmaz kılmaktadır.

Bu değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek yöneticilik anlayışı, dünün geleneksel yöneticilik anlayışından farklı bir yöneticilik anlayışını gerektirmektedir. Hatta bilgi çağının yöneticisi, artık yönetici olarak kalmaya devam edip, okulu yenileştiremeyeceğinden, yeni yöneticinin “okul müdürü” değil, “okul lideri” olarak yetiştirilmesi hayati önem taşıyacaktır.

Yeni okul lideri, geleneksel okulun değil, bilgi çağının okulunun lideri olacağından, geleneksel okul müdürü için gerekli niteliklerden farklı niteliklere sahip olması gerekir. Yenileşen okulun özelliklerine uygun, değişimi bir yaşam felsefesi olarak algılayan yeni okul liderinin, hangi tür özelliklere sahip olması gerektiği hususu önemli bir sorun olarak eğitim biliminin önünde durmaktadır.

Yeni okulda, bürokratik özellikler en aza indirilmiş, informal ilişkiler ön plana çıkmıştır. Bu okulda, bürokratik işlemler, salt formaliteleri tamamlamak üzere kullanılmakta, daha çok insan ilişkileri ve informal ilişkiler okulun ikliminde etkili olmaktadır.

Yeni okulda, ders programlan katı bir şekilde uygulanmamakta, Öğretmen birçok alanlarda olduğu gibi, öğretim yöntemleri alanında da esnek davranabilmektedir.

Yeni okulda öğretmenler, öğrencilere ders anlatmaz, öğrencilerle ders anlatır. Öğrenciler ders anlatımının merkezinde bulunmakta, öğretmenler öğrencilerin öğrenmelerine, kılavuzluk yapmak suretiyle yardımcı olmaktadırlar.

Bu okulun öğrencileri, öğretmenlerine "mutlak itaat" anlayışına dayanan "dış disiplince değil, karşılıklı saygı ve sevgi anlayışı doğrultusunda "iç disiplinle bağlıdırlar. Öğrenciler, "iç disiplin" anlayışını benimseyerek, sınıf ve okul disiplinine katkı yapmaktadırlar.

Bu okulda sorulan sadece öğretmenler sormaz; aksine öğrenciler soru sordukları oranda öğretmenlerin görevlerini yaptıklarına inanılır. Çünkü bu yeni okulda, "soru sormak bilimin yarısıdır" inancı kabul görmektedir.

Bu okulda eğitim-öğretim "öğretmen" ya da "müfredat" merkezli değil, "öğrenci merkezli" dir. Bundan dolayı bireysel özellikler önemsenmekte ve öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçları dikkate alınarak eğitim-öğretim faaliyetleri sürdürülmektedir.
 
Bu okulda. "müfredat(öğretim programı" "yol haritası" olmakla birlikte, program "durumsallık" ilkesine göre, esneklikle uygulanmaya çalışılır.

Bu okulda ceza, eğitimin vazgeçilmez bir aracı değil, aksine öğrencilerin özgürlüğü önemli bir belirleyici olup, iç disiplinin egemen olmasından dolayı "eğitici okul" özelliği ön plana çıkmıştır.