Şiiri ille de belirli kurallara bağlamak, bir sanat ögesini şiirde işlemek veya (en çok yapılanı) kafiye uydurmak için cümle devirmek ve konudan uzaklaşmak şiire amatörce olduğu hissi verir. Ayrıca şiiri "Plastik" kalıplar içine sokar ve hapseder ki günümüzde Türk Şiiri’nin en büyük sorunsallarından biri bu. Küçük hataları olan şiirler daha samimi duyguları içeriyorsa ben daha çok severim. Öte yandan Türk Halk Edebiyatımızda ve türkülerimizde sıkça kullanılan bu biçim bir yandan da hoşuma gider, samimiyet hissi uyandırır bende. "Dağdan kestim kereste, kuş besledim kafeste" gibi...
Şair kendi dilini de iyi bilmeli, sözcük dağarcığı geniş olmalı. Dil ve yazım kurallarını, noktalama işaretlerini yerinde kullanabilmeli. Çok fazla noktalama işareti şiirden dikkati kaçıracağı için önerilmez, hatta iki nokta üst üste, noktalı virgül gibi işaretler kullanılmamalı diyenler de var. Ayrıca anlam değişmesi söz konusuysa ve hecenin uzatılması gerekiyorsa harflerin üzerine inceltme işareti ve dörtlükler veya şiir bölümleri arasına boşluk veya işaret de konulmalı.

Şiirde "gizem" de çok önemli ve bence değerli bir unsur. Birçok şair yazdıklarının bir kısmının sırrını kendinde saklamak ister, saygı duyarım. Bugün İstiklâl Marşımızda geçen "Ulusun, korkma; nasıl böyle bir imanı boğar? " mısrasındaki "Ulusun" sözcüğü Ulu olmaktan mı, ulumaktan mı gelir, hala tartışma konusudur örneğin. Kimbilir, Mehmed Âkif de böyle tevriyeli olmasını istemiş ve bir açıklamasını yapmamıştır, anlam değişse de her iki anlamda da yerinde bir sözcük çünkü.
Şairin birkaç şiiri ezbere bilmesi çok önemli. Günümüzde kendi şiirlerini bile ezbere okuyamayan şairler varken bu biraz garip olacak, ama başta İstiklâl Marşımız olmak üzere büyük şairlerin çok bilinen eserleri yeri geldiğinde ezbere okunabilmeli, bir sohbette veya yorumda örnek verilmek istendiğinde hemen akla gelebilmeli.
Şair her türden ve değişik ülkelerden şiirleri, kalıpları ve sanat ögelerini bolca okumalı, ufkunu açmak ve daha geniş pencereden şiir dünyasına bakmak için hem çağdaş, hem klasik şiirleri ve sanat ögelerini bilmeli. Böylece eserleri daha anlamlı, daha okunaklı olur ve akacağı suyu ve yolu bulabilir, birçok büyük şair gibi kendine özgü bir tarzı olur.
Mutluluğa Dair
Mutluluk dediğin...
Biraz hüzün, biraz neşe,
Biraz kül, biraz ateş.
Biraz yağmur, biraz güneş
Karıştırıyorum hepsinden birkaç ölçek.
Alın işte, size mutluluk reçetem.
Yarına çıkmaya senedim olmasa da,
Koyuyorum sepete.
Pembe hayallerime matem bulaşsa da
Umutlarım bir bir kırılsa da,
Kanıma ekmek doğransa da,
Yine de inadına gülümsüyorum hayata.
Koca alemde bir varmışım, bir yokmuşum.
Gerisi hikaye...
Kalabalıklar arasındayken bile yalnız kalırmış insan.
Biliyorum ki, bir başka “ben” yok alemde.
Mutluluk bazen, avuçlarımda rengarenk bir kelebek oluverir,
Sevgiyle konduğunda omuzlarıma,
Sanki çiçek açar kollarım.
Hiç bitmesin derim bu rüya.
Bazen de en hesapsız zamanlarda,
Tomurcuklarıma don vurur.
Bilirim, kelebeklerin de ömürleri az olur.
Mutluluk bazen, avuçlarımda sırçadan bir kuş oluverir
Dokunsam, kanatları kopacak.
Dokunmasam, pır diye uçup gözden kaybolacak.
Bir kısır döngüdür bu çaresi olmayan…
Mutluluk bazen avuçlarımda kavurucu bir ateş oluverir
Önce yüreğim yanar,
Hafiften hafiften sarar tüm bedenimi.
Sonra da çaresizlik içinde, şaşırırım hedefimi.
Mutluluk bazen, kaf dağının ardındaki sis perdesi oluverir,
Çoğu zaman parçalı bulutludur,
Güneş açsa bile yüreğimi zor ısıtır
Bazen de, sağanak yağmur olur,
Yağar hayallerimin üzerine.
Kimi zaman da lapa lapa kar oluverir,
Üşütür yüreğimi.
Şubat karlarım, ancak temmuzda erir.
Mutluluk dediğin, topu topu birkaç nefeslik,,,
Sonrası ise, bilinmeyen sessizlik… Vecdi Murat SOYDAN
İkinin Şiiri
bugün iki kez yağdı yağmur
iki kez eskidim sanki
iki ömrü kolkola yaşadım
biri nergis bahçesi, diğeri mahşer yeri
hep iki şömine yandı yüreğimde
birinde ateşti diğerinde kül
ve iki kez aşık oldum
bundandır iki kez ölmüşlüğüm
sonra bir serüvende ikiye böldüm ömrümü
şimdi sömestrdeyim
ilk iki kitabımdan sonra sıtmaya tutuldu coşkum
daha depremlerdeyim
ve iki kere iki
kitabımda benim
ya çok eder
ya sıfır... Yılmaz Odabaşı
İçimdeki Çocuk
Büyümesek hiç,
İşlemese acı minik kalplere.
Süzülse hep uçurtmalarımız semada,
Hayallerimize kavuşsak kavaklar altında…
Büyümesek hiç,
İki ayrı dalın baharı olmasak.
Yelkenleri açsak umarsız sonlara,
Dalgalar çizse yolumuzu…
Büyüdü ya şimdi hayatlar,
Dün, bugün, yarın yazıldı geçmişten geleceğe.
Senin çocuksu yanın kaldı,
Benimse yaşanmamış bir çocukluğum…
Büyüdü ya şimdi hayatlar,
Miladım oldu anılar.
Ayrılığın türküsünü ezberliyor terk-i diyar,
Bir kördüğüm, bir muamma…
İçimdeki Çocuk
Büyümesek hiç,
İşlemese acı minik kalplere.
Süzülse hep uçurtmalarımız semada,
Hayallerimize kavuşsak kavaklar altında…
Büyümesek hiç,
İki ayrı dalın baharı olmasak.
Yelkenleri açsak umarsız sonlara,
Dalgalar çizse yolumuzu…
Büyüdü ya şimdi hayatlar,
Dün, bugün, yarın yazıldı geçmişten geleceğe.
Senin çocuksu yanın kaldı,
Benimse yaşanmamış bir çocukluğum…
Büyüdü ya şimdi hayatlar,
Miladım oldu anılar.
Ayrılığın türküsünü ezberliyor terk-i diyar,
Bir kördüğüm, bir muamma…
Servet SELVİ
Muhabir: TE Bilisim