Ofis çevresinde keşif yaparken tespit edildiler
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Süleyman Soylu’nun ofisinin bulunduğu bölgede şüpheli hareketler tespit edilmesi üzerine geniş çaplı bir inceleme başlattı. Yapılan kamera incelemelerinde, Adalet K. isimli kadının belediye otobüsüyle geldiği, bir süre parkta oturduktan sonra başka bir otobüse binerek ayrıldığı, ardından motosikletle bölgeden uzaklaştığı belirlendi.
Polis ekipleri, şüpheli kadının DHKP-C terör örgütü üyesi olduğunu tespit etti. Adalet K. ve birlikte yaşadığı Mahir D., Gaziosmanpaşa’daki evlerine düzenlenen operasyonla gözaltına alındı.
Üzerlerinden örgütsel yayınlar çıktı
Yapılan aramalarda bir dizüstü bilgisayar, iki hafıza kartı ve örgüte ait yayın organlarına ait bazı dergiler ele geçirildi. Dijital materyaller üzerinde yapılan ön incelemede suç unsuru tespit edilmediği bildirildi.
Ayrıca motosiklet sahibi A.Y.’nin verdiği ifadeye göre, kadın kendisini “Handan” olarak tanıttı ve çantasına dokunulmasına panikle tepki verdi. A.Y., çantada alışılmadık bir ağırlık hissettiğini belirtti.
Suç kayıtları kabarık, geçmişte etkin pişmanlık göstermişler
Gözaltına alınan şüpheliler, çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Adalet K.'nin DHKP-C üyeliğinden 4, Mahir D.'nin ise 6 ayrı suç kaydının olduğu ve geçmişte etkin pişmanlıktan faydalandıkları öğrenildi.
Soruşturma, olayın yalnızca keşifle sınırlı olup olmadığını belirlemek amacıyla çok yönlü sürdürülüyor.
Soylu’dan ilk açıklama: “Başımız dik, mücadeleye devam”
Suikast planına dair haberlerin ardından sosyal medya hesabından bir açıklama yapan Süleyman Soylu, “Allah’a bir can borcumuz var. Milletimiz için mücadeleye devam, başımız dik kalacak her zaman. Çok şükür,” ifadelerini kullandı.
Soylu’nun bakanlığı döneminde, özellikle terörle mücadelede aldığı aktif rol nedeniyle çeşitli terör örgütlerinin hedefinde olduğu biliniyordu. Bu olay, söz konusu tehditlerin hala sürdüğünü gözler önüne serdi.
Olay ne anlama geliyor?
Süleyman Soylu’ya yönelik suikast girişimi, terör örgütlerinin yüksek profilli siyasi figürleri hedef alma potansiyelini bir kez daha gündeme getirdi. DHKP-C’nin uzun yıllardır Türkiye’deki terör eylemleriyle tanındığı düşünüldüğünde, bu girişimin arkasında daha büyük bir organizasyonun izleri olup olmadığı araştırılıyor.
Bu gelişmeyle ilgili siz ne düşünüyorsunuz? Suikast planları ve terör tehdidine karşı alınan önlemler yeterli mi? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz. 👇