Nüfusun Geleceği Tehlikede: Türkiye Kendini Yenileyemiyor
Türkiye’de doğum oranlarında son yıllarda yaşanan hızlı düşüş, demografik yapıyı doğrudan etkileyen kritik bir sorun haline geldi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılına ilişkin verilerine göre, toplam doğurganlık hızı 1,48’e geriledi. Bu oran, nüfusun kendini yenileme eşiği olarak kabul edilen 2,10’un oldukça altında. Uzmanlar, bu durumun sürdürülemez bir nüfus yapısına işaret ettiğini ve gelecekte sosyal güvenlik sisteminden işgücü piyasasına kadar birçok alanda ciddi sorunlar doğurabileceğini belirtiyor.
Avrupa Ortalamasının Üzerindeyiz Ama Düşüş Dikkat Çekici
Her ne kadar Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasının (1,38) üzerinde kalsa da, son on yılda yaşanan hızlı düşüş dikkat çekici. 2014 yılında 2,19 olan doğurganlık oranı, aradan geçen on yılda sürekli gerileyerek bugünkü seviyeye ulaştı. Bulgaristan, Fransa ve Macaristan gibi ülkeler bu süreçte daha dengeli oranlar sergilerken, Türkiye hızla nüfusunu yenileyemeyen ülkeler ligine yaklaştı. Hükümetin bu kapsamda 2025 yılını “Aile Yılı”, 2026-2035 dönemini ise “Aile ve Nüfus 10 Yılı” ilan etmesi sembolik bir adım olarak görülse de, uzmanlar bu adımların kalıcı çözümler için yeterli olmadığını savunuyor.
Aile Yardımlarında OECD’nin En Alt Sıralarındayız
Doğurganlık oranlarını doğrudan etkileyen sosyal destek politikaları konusunda Türkiye'nin performansı ise oldukça sınırlı. OECD verilerine göre Türkiye, aile yardımlarına kamu bütçesinden en az pay ayıran ülkelerden biri. 2019 yılına ait verilere göre, Türkiye ayni yardımlarda sondan ikinci sırada yer alırken; nakdi yardımlarda ABD ve Meksika gibi ülkelerin önüne geçse de genel sıralamada alt seviyelerde kaldı. Bu durum, ailelerin ekonomik yüklerini hafifletmekte yetersiz kalındığını ortaya koyuyor.
Sosyal Yardımlar Artıyor, Ancak Yeterli Değil
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2024 faaliyet raporuna göre, yıl boyunca yapılan sosyal yardım harcamaları 491,7 milyar TL’ye ulaştı. Bir önceki yıla göre yüzde 61’lik bir artış söz konusu. Ancak bu artış, ekonomik büyüklüğe oranlandığında zayıf kalıyor. Sosyal yardımların GSYH’ye oranı 2024’te yüzde 1,11’e düşerek son beş yılın en düşük seviyesine geriledi. Aile ve çocuk yardımlarının GSYH içindeki payı ise yalnızca yüzde 0,7 olarak kayıtlara geçti. Bu oran, ülkedeki doğum oranlarını artıracak bir etki yaratmaktan oldukça uzak.
Yardım Alan Hane Sayısı Giderek Azalıyor
Pandemi döneminde 6,63 milyon haneye ulaşan sosyal yardım desteği, 2024 itibarıyla 4,57 milyona kadar düştü. Bu azalma, özellikle ekonomik zorlukların yoğunlaştığı bir dönemde, düşük gelirli kesimlerin desteklenmesinde ciddi bir boşluk oluştuğunu gösteriyor. Yardım miktarındaki artışın, yardım alan hane sayısındaki düşüşle birlikte değerlendirildiğinde etkisinin sınırlı kaldığı görülüyor.
Uzmanlar Ne Diyor?
Demografi ve sosyal politika uzmanlarına göre, Türkiye'nin doğurganlık hızındaki bu keskin düşüş ve sosyal yardımlardaki yetersizlik uzun vadede ciddi toplumsal riskler barındırıyor. Bu durumun sadece aileleri değil, işgücü piyasasını, sosyal güvenlik sistemini ve ekonomik kalkınmayı da olumsuz etkileyebileceği ifade ediliyor. Uzmanlar, yalnızca teşvik kampanyaları değil, kalıcı sosyal yardım sistemleri, doğum izni reformları, kreş desteği ve ebeveyn yardımları gibi çok yönlü sosyal politikaların devreye alınması gerektiğini vurguluyor.
Sizce Türkiye’de ailelerin daha fazla çocuk sahibi olması için hangi adımlar atılmalı? Yorumlarınızı paylaşın.