2001 yılında ticarete 11 personel ve 6 araç ile başlayan ve kısa zamanda attığı cesur adımlarla bugün 317 personele ve 180 araca çıkan Livadi… Bugün Türkiye’nin en büyük ikinci dağıtım firması haline dönüştü. Türkiye’de 200’e yakın imalatçı firma arasında ilk ikiye girme başarısı gösteren Livadi’nin bünyesinde tam 12 şirket bulunuyor. Merkezi Trabzon’da bulunan ve Türkiye’nin 81 vilayetinde dağıtım ağını kuran Livadi’nin bir diğer özelliği tüm araçlarının 61 plakalı olması. 180 tane 61 plakalı araç her gün Türkiye’nin 81 vilayetini karış karış dolaşıyor. Cesaretli adımlarla kısa zamanda büyüyen ve Türkiye’nin en iyi firmaları arasında girme başarısı gösteren Livadi’nin kurucusu ve sahibi Osman Güner’e sözü verdik. Biz sorduk o cevapladı. Ve başarı merdivenlerini nasıl tırmandığını anlattı. TAKA: Osman bey bize kendinizden bahseder misiniz? Ticari hayatınıza nasıl başladınız. Bugünlere nasıl geldiğiniz? Osman Güner: “Aktif olarak 2001’den beri ticaretin içindeyim. Ondan önce uluslar arası şirketlerde yöneticilik yapıyordum. Ticari hayata başlamak yeni bir sayfa açmak gibi oldu. İlk kuruluş Efes Pilsen bayisi ile oldu sonra Rize’de bir şirket kurduk. Sonra Trabzon’da Livadi gıda kuruldu. Onun arkasından bazı HES projelerinde iştiraklerimiz oldu. Hissedar olduğumu bazı şirketler var. Rize ve Artvin’in araç muayene istasyonlarına hissedar olduk. İşleyişimizi daha sonra iletişimle ilgili kurumsal ve bireysel olarak Karadeniz bölgesinde Vodafone yatırımımız oldu. Ünye’den Şavşat’a kadar olan bölgede Vodafone markasının temsiline başladık. İşleyişimizde farklılık olarak Türkiye’de ağır alkol sektöründe bir yapılanmaya gittik. Şu anda da Türkiye’nin tamamına ithal ettiğimiz ürünleri 72 distribütörle satıyoruz. Yani ithal marka votkada iki senede Türkiye’de lider hale geldik. Votka’da 17 marka çeşidimiz var. Hem Belarus votkalarının hem de Nemiroff’un Türkiye distribütörlüğünü yapıyoruz” TAKA: Bütün firmalar genelde İstanbul’da kurular ve oradan Anadolu’ya yayılır. Siz şirketinizi Trabzon’da mı kurdunuz. Neden? Osman Güner. Evet, şirketimizin merkezi Trabzon’dur. Ancak bu işin organizasyonunu İstanbul merkezli yapıyoruz. Trabzon merkezli bir şirket distribütörlük almış ve Türkiye’nin dört bir tarafına dağıtım yapıyor. Türkiye’nin tamamındaki satış araçlarımız 61 plaka. İstanbul, Antalya, Diyarbakır yani aklınıza gelebilen bölgelerdeki çalışanların kullandığı araç 61 plaka. 180 aracımız var. Tüm vilayetlerde var. 37 bin satış noktasında ürünümüz satılıyor. Biz alkol sektöründe özellikle fındık çay da merkezi Karadeniz olması normal karşılanıyor ama bu işin merkezi bütün firmalarda İstanbul merkezli yapıyor. Pazar lideri olmamız ve Trabzon’dan yönetmemiz birazda bizim tecrübemizden ve aldığımız destekten kaynaklanıyor. Kars’ta görüşmek için Efes Pilsen bayisi arkadaşıma gittim, burada satılmaz diye diretiyordu, muhasebe müdürü Arsinli bir arkadaştı. Israrla olur demişti. Burada 61 plakayla gelen kimse geri çevrilemez diye patronuna baskıda bulundu. Ben ilk şaka yapıyor sandım ama gerçek oldu. İşlerine gerçekten sahip çıktılar. Ondan sonra 2 senedir de bizim ürünlerimiz satılıyor şu an pazar lideri orda. TAKA: Osman Bey geriye dönüp baktığınızda ne görüyorsunuz. Başarılıyız diyor musunuz? Osman Güner: Kesinlikle biz işe 11 personel ve 6 araç ile başlamıştık. Bugün geldiğimiz noktaya bakıldığında 317 çalışanımız var. Araç sayımız da 180’e çıktı. Demek ki işimizi düzgün yapıyoruz. Doğru yoldayız.  Her bir arkadaşım işine kendi işi gibi sarılıyor. Bütün organizasyonu 26 kişilik bir yönetimle yürütüyoruz. Mükemmel bir ahenk içerisinde çalışıyoruz. Dediğim gibi 61 plakalı araçlarımız Türkiye’nin dört bir yanında dolaşıyor. Mesela 61 plakalı araba gittiği zaman herkes özel bir ilgi gösteriyor. Araç 61 plaka ama herkes Trabzonlu değil. Vatandaş rastladığı zaman içersindeki adam Adanalı ama ben çakma Trabzonluyum diyor. Sonra beni arıyorlar senin araban falan yerde haberin var mı diyorlar. “ TAKA: Başarılı bir grafik çiziyorsunuz. Elbette bu iş ekip işidir. Ekibinizi kurmak için de iyi elemanlar bulmalısınız. Bu konuda sıkıntı çekiyor musunuz? Osman Güner: Elbette. Ne kadar yetişmiş adama sahipseniz o kadar gücünüz vardır. Ama maalesey yetişmiş eleman bulmakta sıkıntı çekiyoruz. Adam problemi var yani. Yetişmiş insan problemi var. Yoksa işle ilgili bölgemizde bir problem yok. Büyük iş fırsatları var. Yapılması gereken çok iş var ama yetişmiş adam problemini çözmemiz gerekli. Biz şirket içersinde belirli birikimleri almış arkadaşlarımızı görevlerde yükselterek devam ediyoruz. Ne fırsatlar var derseniz? Şu anda bir ayrım yapmak doğru değil. Yarın hangi fırsatlar gelir hangi personelle değerlendiririz bilmem soru işaretleri var. Ben her zaman için kendi alanımda yatırım yapıp büyümeyi isterim. Bizim teşkilatımız satış üzerine büyür. Üretim, inşaat sektör var ama bu sektörlere görmeyi planlamıyorum. Böyle bir hedefim yok.” TAKA: İleriye dönük ne yeni projeler düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız ne gibi projeleriniz var. Osman Güner: Evet var tabi. Rize’nin Ayder Yaylası’nda düşündüğümüz bir yatırımımız olacak. Biliyorsunuz orada yer altında müthiş bir kaplıca suyu var. Sıcak su kaynıyor. Bu suyu kullanıma açacağız. Burada bir sürü tesisler olacak. Dağ, kış ve termal turizmine sağlık turizmine uygun olacak. Yani tesisi düşündüğünüzde sağlık bakanlığının onaylaması gereken bir tesis olacak. Yani 150 milyon doların üzerinde bir proje olması lazım ki bu bölgenin çevresini değiştirsin. Bu yatırımı yapacak olan bir yatırımcı neden küçük meblağlı bir yatırım yapsın. Çünkü turizm tesislerinde kaç ay açık kalabileceği önemli. Bu tesis 13 ay çalışabilir. Bu ne demek. 12 ayı doldurur hatta bir odayı iki kere bile satarsınız ve 13 ay olur. Kış ve yaz turizmine müsait. Birde burada teleferik için çalışmalar yapılsın. Doğa koşulları ne olursa olsun bu teleferikle buraya gelme imkanı oluyor. Burası sahilden 37 kilometre civarında bir yer. Kendi başınıza böyle bir tesisi açma gücünde olsanız bile lokal bir isim adı altında açmak doğru değil. Uluslar arası bir markayla işbirliği yapmak orayı 12 ay dolu tutacak bir potansiyeli yakalama şansı demektir.” TAKA: İşlerinizi yürütürken her hangi bir zorlukla karşılaşıyor musunuz? Osman Güner: Ülkemizde prosedürleri aşmak için bir ordu adamla çalışmak gerekiyor. Mesela Ayder’deki sıcak suyu çıkarmak bu bölgenin menfaatineyse bunun iznini almak için yıllarca uğraşmanın mantığını anlamıyorum. Bunu aslında bir çırpıda alıyor olmak lazım. Bir şeye izin verilecekse 1 günde verilebilir ama Türkiye’de 2 yılda alabiliyorsun. Eğer izin verilecekse 1 ayda verilir. Her işi geri götüren şeyler bunlar. Birde prosedürleri yerine getirmek için uzman olmak gerekiyor. Hangi dairenin neyle yetkili olduğunu o dairede çalışan memurlar bile bilmiyor. Böyle bir yapı var. Bunların kolaylaştırılması çok önemli. Geçmişe yönelik iyileştirmenin olduklarını söyleyenler var. Geçmişte daha da zormuş. Bilemiyorum daha kolay olmalı. Ben ne istiyorum çevremi ve etrafımda olan insanları, burayı konuşan Türkiye ve dünyadaki insanları buraya getirmeye kalksam yatıracak yerimiz yok. 4 tane arap turist geliyor 500 dolara geceliğine teklifler yapılıyor oteller kabul etmiyor. Dünyanın neresinde bu kadar zengin bir millet var. Biz bu kadar zengin miyiz yani. Bir odaya 500 dolar verecek misafirler geliyor biz yok diyoruz. Bu nasıl bir zenginliktir. Bunları yıkmak için ne yapıyoruz hiçbir şey. TAKA: Turizm Karadeniz Bölgesi’nin olmazsa olmazı. Eleman sorunu burada da yaşanıyor. Katılıyor musunuz? Osman Güner: Karadeniz bir doğa cenneti. 50 ülkeye gittim Türkiye’ye her dönüşümde şükrettim. Çünkü hakikaten muazzam bir ülkeye sahibiz. İstanbul’dan Trabzon’a dönerken de 10 kere şükrettim. Çünkü böyle bir yer yok. Eşim ve çocuğumla Amerika’da bir gemi seyahatine katıldım. Bir adaya çıkacağız ertesi gün gemide herkes adayı konuşuyor. İnanılmaz yeşillik dünyanın cenneti deniliyor merak ettim bende. İnanın ki 2 metreyi geçen bitki yok raya dünyanın cenneti diyorlar. O zaman biz hakikaten bölgemizi tanıtamamış. Dünyanın cennetini arıyorsan o da Karadeniz. Sanayi dediğiniz zaman alanlar yok. Ne var fındık ve çay bunlar da yetmiyor insanlara bu göç de devam ediyor. Sanayi kuruluşları desen tüketici olmayan yerde neden sanayi yapsın. Bu tür sıkıntılar var. Türkiye’nin en doğusundayız. Kars, Artvin ne kadar doğudaysa biz de o kadar doğudayız. Bu lojistik dezavantajını deniz veya demiryoluyla yenebiliriz. Sanayi kuruluşlarının yakın zamanda buraya yatırım yapmalarını beklemek hayal. Bu bölgedeki nüfus kaybını önlemek için yapacağımız tek şey var. Bu cennet mekanı dünyaya göstermek. Ama bunun için ne yapılıyor? 20 sene önce güneydoğudaki terör başlamadan önce burası geçiş güzergahıydı Trabzon’a turistler geliyordu ve doğuya gidiyordu bir tur atılıyordu. O zaman ki turist sayısına sahip değiliz. Doğamızı mı kaybettik neyimizi kaybettik ki o turist sayısına sahip değiliz. Turistin olmadığı bir gün olmazdı. Nerde bunlar bunları kazanmak için ne yapıyoruz hiçbir şey. Sadece bir zorlu otel için 10 sene bütün Trabzon trafik bekledi ne zaman düzelecek diye. Eskisi gidi değil şimdi teknoloji gelişmiş hızlı imkanlar var. Ayder gibi Uzungöl gibi yerlerde bunları harekete geçirmek gerekli. Uzungöl diyoruz doğa çevre mükemmel diyoruz ama işletmecilere gidiyoruz rakı içebileceği hiçbir yer yok. Neden biz şimdi Alman’ın dininde rakı olduğu bizi ne enterese eder. İçki içecekse bizi ne ilgilendirir. Biz hangi anlayışta nereye gideceğiz. Varsa da kaçak şekilde. Adam gelmiş dünyanın öbür ucundan dini farklı dili farklı. Kimseye zarar vermeyecekse neden engel olalım ki. Bu hizmetleri veriyor olmamız lazım. Akdeniz’de, Ege’de bu imkanlar veriliyor da neden burada verilmesin. Gidersin dünyanın en güzel yerini görürsün ama bir rakı balık içemezsin diye söyleniyor neden? Bunların bir şekilde ele alınmalı. TAKA: Siyaset düşünüyor musunuz? Siyasete bakış açınız nasıl? Osman Güner: Siyasetle hiç ilgim olmadı. Şu anda baktığınız zaman ben herkese hitap eden bir iş konumundayım. Herkesin ihtiyaçlarını karşılayan gıda maddesinden tutunda içecek maddesine kadar hepsini satıyorum. Bugüne kadar böyle bir teklif de gelmedi. Hiç aklımın ucundan da geçmedi. Bir de anti-sosyal bir adamım iş bütün zamanımı alıyor bir tek babalık görevimi yapmaya gayret ediyorum. Onu aksatmamaya çalışıyorum onun dışında sosyal faaliyetlerinin az olduğu bir adamım.” TAKA: Biraz da spordan bahsedelim. Fanatik bir Trabzonsporlu olduğunuzu biliyoruz. Nasıl buluyorsunuz Trabzonsporu? Osman Güner: “Tabiki de ister istemez futbol ruhumuza işliyor. İyi yönetiliyor mu yönetilmiyor mu ama yöneticilerin hepsi bir şekilde iyi yönetebilmek için ordalar. Yani hiçbir zaman başkandan tut da bütün yönetim kurulundaki arkadaşların gayesi amacı ne için. Bir şeyler yapabilmek içindir. Oraya gelmiş insanların bir şeyler yapmak için batırmak için gelmemişlerdir. Bu sonuçta Allah vergisi şeylerdir. Önceden sezinleyebilmek iyi futbolcular transfer edebilmek veya çok iyi gördüğünüz bir futbolcuyu alıyorsunuz ama o sene futbolcunun annesinin hastalığı onu etkiliyor ve o sene çok kötü bir performans oluyor. Ama bunları yöneticilere idarecilere biçmek bana göre doğru değil. Ama Türkiye’de İstanbul ve Anadolu çekişmesi var. Kamuoyu İstanbul takımlarından yana ama işin ilginç tarafı İstanbul takımlarını bu kadar büyük gösteren ise Anadolu’nun vilayetlerine mensup Rize’ye mensup Erzurum’a mensup futbol severlerin İstanbul takımlarını tutmasından kaynaklanıyor. İstanbul takımları neden tutuluyor neden milyonlarda taraftarı var bunlara bakmak lazım. Trabzonspor olarak bunu yapmadık. Biz kupa maçı oynadık Urfa’da orda formalar dağıtmamız kaşkollar dağıtmamız bir bakmışsın küçücük çocuklar Trabzonsporlu olmuş. Trabzonspor Artvin’de Gümüşhane’de bu gibi bölgelerde özel maçlar yapmalı Trabzonsporluluk sevgisini insanlara ve çocuklara aşılamalı. Tabi şimdi Trabzon’da yaşayan 65 yaş üstü herkesin İstanbul takımlarından biri ikinci takımdır. Neden? Galatasaraylısı var Fenerbahçelisi var. Trabzonspor kendisini birinci ligde göstermeye başladı o zaman ne oldu Trabzonsporlu oldu. Bu adamların da aslında bilinçaltlarında Galatasaray, Fenerbahçe var. Bizim de yeni neslin mutlaka 4. Büyük Türkiye’nin en büyük kulüplerinden biri diye çalışmalar yapmalıyız. Rize’de ilkokullarda kaç tane forma dağıttık. Bunlar yüksek maliyetli şeyler değil. Kaç tane bayrak dağıttık. Kaç tane Trabzon’da bir okulla Artvin’deki okulu futbolda kardeş okul ilan ettik. Bu gibi faaliyetler bugün yapılırsa 10 yıl sonra bizimde 10 milyon taraftarımız olabilir. Ama bizim yine avantajımız var. Karadeniz aslında Türkiye’de çok büyük. Her apartmanda bir Karadenizli Trabzonlu Rizeli var. Bunları çok iyi kullanmak lazım. Kullanıyoruz aslında büyüklüğümüz de buradan geliyor. Bugün vilayetin merkez nüfusu 230 bin bugün Konya’nın 5’te 1’i kadarsın ama Türkiye’ye baktığınız zaman büyük nüfusa sahibiz. Aslında Trabzonlu olmayan da Trabzonspor taraftarı var. Bunları arttırmak için bir şeyler yapmak lazım.
Muhabir: TE Bilisim