Allah'a ve rasulüne itaat farzdır. Bakınız ayette Rabbimiz ne buyurmaktadır;" Kim Allah'a ve resulüne itaat ederse o kimse Allah'ın kendisine nimet verdiği Peygamberler, Şehitler , Sıddıklar ve Salih kimselerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştır."

Allah'a ve rasulüne itaat Allahın ve resulünün çizdiği dairede kalarak bir hayat yaşamaktır. Allah'ın ve resulünün bizlerden istediği yapın dediği şeyleri yapmamız kaçının dediği şeylerden de kaçınmamız lazım gelmektedir. Yani helal dairede kalarak bir hayat yaşamamız ve haram olan şeylerden de kaçınmamız lazım gelmektedir.

Bakınız dinin gönderiliş gayesi insan denilen varlığın dünya ve ahiret mutluluğudur. İnsan denilen varlık ailesinde sokağında pazarında ekonomisinde ve devlet işlerinde mutlu olmak istiyorsa Kuran ve sünnetle amel etmesi gerekmektedir.

 Peygamberimiz bir hadislerinde ne buyurmaktadır; " Sizlere iki şey bırakıyorum. Onlara yapıştığınız sürecinde asla yolunuzu kaybetmezsiniz. Onlar Kuran ve benim sünnetimdir." Bu hadiste de belirtildiği gibi mutluluğumuzun ilacı Kuran ve sünnetle amel etmemizdir. Nasıl ki ilaç reçeteleri insan sağlığı için bir rahmetse Kuran ve sünnette biz insan varlığının mutluluğu için rahmettir.

Resulüne itaat Allah'a itaattir. Ayette şöyle buyrulmaktadır;" Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun da Allah sizleri sevsin günahlarınızı bağışlasın ve sizleri cennetine koysun." Bu ayetten anladığımız Rabbimiz Peygamberine itaati kendisine itaat olarak değerlendirmektedir. Bundan dolayı sünnete tabi olarak Allah'ın rızasını aramamız lazım gelmektedir.

Burada şöyle bir durum vardır. Sünnete tabi olunması demek sünnetin tabi olunması gereken bir kaynak olduğunu göstermektedir. Kim sünneti inkar ederse yani Peygamber görevini yaptı artık görevi kalmamıştır derse bu durumda günahkar olacağı muhakkaktır. Peygamberimizin Peygamberlik görevleri arasında tebyin görevi vardır yani açıklayıcı. Allah azze ve celle Peygamberinden Kuranda kapalı olan hükümlerin açıklanmasını Ona bırakmıştır. Bakınız Kuran da namaz kılınız emri ilahisi vardır fakat namazın nasıl kılınacağı rekatları ve rekatlarda neler okunacağı hakkında bir bilgi yoktur. BU hususların açıklanmasını Peygamberine bırakmıştır.

Yaşanmış bir örnek vereyim ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Bir müddet önce şehrimize İslam Hukuk Profesörü Prof. Dr. Orhan ÇEKER Hocamız konferans vermek üzere gelmişti. Hocamız bizlere İslam'da sünnetin yeri hakkında bilgi vermekteydi. KOnferansın bir yerinde Hocamız şöyle dedi; "  Odamda oturuyordum. Bir müddet sonra odama bir arkadaş geldi. Arkadasla sohbet ederken sohbetin bir yerinde arkadaş sünnete ihtiyacımız yoktur dedi. Ben kalktım yere bir seccade serdim ve arkadaşa haydi bana Kuranla bir namaz kılda görelim dediğimde arkadaş sarardı bozardı ve kılamayacağını söyledi. Çünkü Kuranda namazın rekatları ve rekatlarda neler okunacağını yazmadığını ve bunların açıklanmasını Peygamberine bıraktığını kabul ettiğini söyleyip odamdan ayrılmıştır" dedi.

Bir başka ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;" Kim Allah'ın indirdikleriyle amel etmezse o kimse fasıktır." diyerek Rabbimizin ayetleriyle amel edilmesi lazım geldiği apaçık ortaya çıkmış durumdadır.

Ülkem geneli yasal düzenlemelerin yapılması insanımızın mutlu olması için çok gereklidir. Çünkü ülkem geneli yasaların tümünün Avrupadan ithal ederek yasalaştırdığımızdan dolayı yasalarımızın caydırıcılık yönünün olmadığı hukukçular tarafından dillendirilmektedir.

Allah'ın yasaları rahmettir. Allah'ın yasaları hayattır. Bakınız ecdadımız Osmanlılar Allah'ın ayetleriyle amel etiğinden dolayı ömürleri yedi asır olmuştur. Bizlerde Kuran ve sünnetle amel edersek aynen ecdadımız Osmanlılar gibi ömrümüz uzun ve izzetli olacaktır.

Kuran ve sünnet rahmettir...