Kalite Artarsa Karda Artar
Ürettikleri yeni projeler ile fındıktaki kaliteyi arttırmayı hedefleyen Ferrero dünyada en çok fındık üretilen Türkiye’yi kalitede de son sıradan kurtarıp üst sıralara taşımanın peşinde. ‘Üretimde kalite artarsa karlılık oranı da artar’ düşüncesiyle çalışmalarını sürdüren Ferrero son olarak Türkiye’de en çok fındık üreten illerin basın mensuplarını İstanbul’da ağırladı. Trabzon, Ordu, Sakarya ve Giresun illerinin basın mensupları bu toplantıda yer aldı. Trabzon’dan Spor Yazarları Derneği Trabzon Şube Başkanı Murat Taşkın, İhlas Haber Ajansı’ndan Ersen Küçük, Taka Gazetesi Haber Müdürü Atakan Tok, Karadeniz Gazetesi’nden Selahattin Özcan, Günebakış Gazetesi’nden Gültekin Sadıkoğlu, Kuzey ekspres Gazetesi’nden Bahar Kurbay, 61saat.com haber sitesinden Serkan Kılınç, haber61.com haber sitesinden Emrah Paça, viratrabzon.com haber sitesinden Semra Tunç ve Ecemajans direktörü Esra Kaya toplantıda yerini aldı.
Kötü Gidişata Dur Demeliyiz
Fındık bahçelerindeki verimliliğin artması konusunda Ferrero’nun Türkiye yöneticileri hedeflerini anlattı. Uyguladıkları projeler gerçekten de fındık verimini artırıyor. Zaten devletimizin de buna benzer projeleri var. Örnek bahçeler yapılıyor, yeni bir sistem geliyor. Bu sistem hektar başına toplanan fındık oranını 2 katına çıkarırken kaliteyi de artırıyor. Gerçekten bölgemizdeki fındık eskisi gibi tat vermiyor. Bu duruma kendi geleceğimiz için dur demeliyiz, ardından fındık istediğimiz fiyatlara ulaşacaktır.
İtalyan Menü Tat Vermedi
Fındıktaki karşılıklı istişarenin ardından organize edilen gezi programına katıldık. Ayasofya Müzesi, Hipodrom. Sultanahmet cami ve rehber eşliğinde şehir turu yaptık. Keyifli bir gezinin ardından yemekle gezimizi noktaladık. İtalyan ağırlık olan menüden kimse bir tat alamadı fakat İtalyanların Fındığımızın tadını çok iyi aldığı kesin. İstanbul’un güzellikleri ne gezmekle biter nede anlatmakla. Yılbaşı yaklaşıyor meşhur Nimet Ablayada uğradık tabi. Herkes gibi bir umut bizde bir yılbaşı bileti aldık.
Ferrero’nun Dünya Çapında Markaları
Ferrero Rocher
Nutella
Rafaello
Tic Taç
Kinder Surprise
Kinder Chocolate
Ferrero Küsschen
Mon Cheri
Kinder Joy
Evrensel Şaheser
Havada asılı gibi duran baş döndürücü kubbesi, oyma mermer sütunları ve eşsiz mozaikleriyle mimarlık tarihinin başyapıtlarından biri olan Ayasofya iki büyük semavi dine ev sahipliği yaptı. 1935 yılında müze olarak hizmet vermeye başlayan Ayasofya, İstanbul'da yapılmış en büyük Bizans kilisesidir. Aynı yerde üç kez inşa edilen kilise, dünyanın en eski ve en hızlı tamamlanmış katedralidir.
İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453 yılında fethi ile birlikte yapı, cami olarak yeniden düzenlendi ve varlığına Osmanlı mimari unsurları ile yapılan eklerle kutsal bir mekân ve ibadet yeri olarak devam etti.
Ayasofya'da, VI. yüzyılda yapılan orijinal tavan mozaiklerinin bitkisel ve geometrik motifleri ve VIII. yüzyıldaki tasvir yasağının –ikonaklazma- bitiminden sonra eklenen tasvirli mozaikler mutlaka görülmeli. Ayrıca içeride, Osmanlı döneminde eklenen minber, mihrap, vaaz kürsüleri, ahşap korkuluklar, kütüphaneyi görebilirsiniz. Binanın dışında bulunan padişah türbelerini de ziyaret etmek mümkün.
Bizans Devri’nde Sultanahmet Meydanı
Roma ve Bizanslılar zamanında “Hipodrom”, Osmanlılar zamanında ise “At Meydanı” adı verilen Sultanahmet Meydanı, üç imparatorluk döneminde de şehir merkezi olarak görülmüş ve en görkemli eserler bu bölgeye inşa edilmiştir. Osmanlılar zamanında “At Meydanı”, Roma ve Bizanslılar tarafından ise “Hipodrom” olarak adlandırılan Sultanahmet Meydanı, birçok medeniyet tarafından İstanbul'un merkezi olarak kabul ediliyordu. Bu nedenle de imparatorluklar, en görkemli eserlerini hep bu bölgeye inşa etmiştir.
Bizans döneminde bugünkü Sultanahmet Camii'nin hemen önünde yer alan Hipodrom'da, tekerlekli araba yarışları yapılıyordu. Arabalar, Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Milyonbar anıtlarının yer aldığı, “Spina” olarak adlandırılan bu alanın etrafında dönüyordu. Çeşitli eğlenceler, taç giyme törenleri ve zafer alayları gibi birçok önemli etkinliklerin de yapıldığı meydan, şehrin o dönemdeki en merkezi bölgesiydi.
Hipodrom
Genişliği 117, uzunluğu ise 480 metre olan Hipodrom, 100 bin kişilik bir kapasiteye sahipti. Birçok eserin sergilendiği duvarlarda, at heykelleri dikkat çekiyordu. Kentin Latinler tarafından istila edilmesiyle bu heykeller Venedik'teki San Marco Meydanı'na götürüldü. Hipodrom'da İmparatorluk Sarayı ve anıtsal ibadethaneler, bugünkü Topkapı Sarayı'nın bulunduğu alanda ise Akropolis inşa edilmişti. Osmanlılar İstanbul'u fethettikten sonra, araba yarışlarının yapılması nedeniyle bu bölgeye “At Meydanı” adını vermiş ve şehrin merkezi olarak da bu bölgeyi seçmişlerdi. Topkapı Sarayı'nın meydana oldukça yakın bir yere inşa edilmesi de bunun en önemli göstergesidir.
16. yüzyılda, yaptırılan İbrahim Paşa Sarayı, Sokullu Mehmet Paşa ve Ayşe Sultan sarayları, Hürrem Sultan (Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi) tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Haseki Hürrem Hamamı da meydana verilen önemi gösteren eserlerdir. Bölgeye bugünkü ismini veren ise Sultanahmet Camii'dir.
Cumhuriyetin ilanından sonra turistik bir çehreye bürünen meydanda, bugün daha çok oteller, pansiyonlar, restoranlar ve mağazalar yer almaktadır.
ATAKAN TOK
Editör: TE Bilisim