“En Büyük Ukdem Trabzonspor’la Şampiyonluk Yaşayamamak!’’

Giresun Yeniyolspor’da başlayan futbolculuk kariyerine hayallerinin takımı olan Trabzonspor’la devam etti. Trabzonspor’dan sonraki durağı olan Rubin Kazan’da ise büyük başarılara imza attı. Liyakat nişanına layık görüldü ve 61 numaralı forması emekli edilerek müzeye kaldırıldı. Trabzonspor altyapısının dünya futboluna armağan ettiği isimlerden yalnızca biriydi; Gökdeniz Karadeniz.

Milli takımların değişik yaş gruplarında 50 kez milli oldu. 2018’de futbola veda ederken, Kazan şehri onu bağrına bastı. Yurtdışında en uzun süre oynayan futbolcu, Rubin Kazan formasını en uzun süre terleten yabancı futbolcu olan ve Rubin Kazan takımını dünyaya tanıtan Gökdeniz Karadeniz ile dünü ve yarını konuştuk.

Eşine ast rastlanılacak türden bir törenle futbola veda ettiniz. Rusya’daki takımınız forma numaranız olan 61i emekliye ayırdı. Hizmetlerinizden dolayı liyakat nişanına layık görüldünüz. Futbolculuk kariyerinizden içinizde kalan bir ukde var mı?

Rubin Kazan’ın benim için yapmış olduğu jübile hem benim hem de ailem için gurur verici bir olaydı. Futbol hayatımda birçok başarı yakaladım, şampiyonluklar yaşadım, kupalar kaldırdım. Geriye dönüp baktığım zaman Trabzonspor’da şampiyonluk kupasını kaldırmayı çok isterdim. En büyük ukdelerimden biri Trabzonspor’da şampiyonluk yaşayamamaktır.

10 yıl Rusya’da yaşadınız. Antrenörlüğe de orada başladınız. Futbol adamı Gökdeniz Karadeniz’in antrenör olarak hedefi nedir?

Teknik direktör olarak sahanın içerisinde kalmak istiyorum. Futbolu bırakır bırakmaz Rubin Kazan’da Kurban Berdiyev’in yardımcılığını yaptım. Onunla beraber 5-6 ay çalışma fırsatı yakaladım. Daha sonrasında ailem ve arkadaşlarımla fikir alışverişinde bulundum ve teknik direktörlük yapmak istediğimi herkese söyledim. Teknik direktörlük hayatımda beraber çalışacağım ekip arkadaşlarımı şimdiden belirledim. Ekibimde Türk antrenörler de Rus antrenörler de olacak. Hedeflerimden ilki iyi bir teknik direktör olmak. Bunun için de kendimi eğitiyorum. Alabileceğim tüm eğitimleri almaya çalışıyorum. Türkiye’ye döndüğüm günlerde yardımcı antrenör olabilmek için bilgisine çok güvendiğim iki Türk teknik direktörle görüşmüştüm. Ama ikisi de beni tercih etmedi. Bu da onların kendi tercihleri, saygı duyuyorum. Yurtdışında birkaç alternatif var. Onların üzerine de düşünüyorum. Yorumculuk yapmam içinde teklifler alıyorum. Bakalım zaman ne gösterecek.

‘’Trabzonspor bana hayat verdi’’

Türkiye’de ‘’Gökdeniz’’ ismi bir anlamda sizin sayenizde yaygınlaştı. Siz Trabzonsporlulara çok şey verdiniz. Trabzonspor’un size maddiyat dışında verdiği en önemli şey neydi?

Futbol… Trabzonspor’un bana verdiği en önemli şey futbol ve hayatım. Trabzonspor bizim takımımız. Trabzonspor olmasaydı belki futbola başlangıcımız bu kadar çok iyi olmazdı, altyapı eğitimimiz eksik olurdu. Trabzonspor bana hayatta çok şey verdi. Ben de Trabzonspor’a bir şeyler kattığımı düşünüyorum. Evet çok Gökdeniz ismi var. Bunu bana da söylüyorlar. Gurur duyduğum bir olay. İnsanlar bizi sevmiş çocuklarına bizim ismimizi vermişler. Geçtiğimiz günlerde Antalya’ya gitmiştim. Orada Antalyasporlu Gökdeniz Bayraktar ile karşılaştım. Gökdeniz’in bana anlattığına göre ailesi bana olan sevgilerinden dolayı çocuklarına Gökdeniz ismin koymuş. Bu çok gurur verici bir olay.

‘’Taraftarlarımız oyuncularına sahip çıkmalı’’

Trabzon’daki taraftar-futbolcu arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendirirsiniz ve Trabzonspor altyapısından yetişen genç oyunculara ne tavsiye verirsiniz?
 

Trabzonspor taraftarı Trabzon’un altyapısından çıkan futbolculara yeteri derece sevgi vermiyor, kıymet göstermiyor. Bunun en basit örneği de bu sezon Abdülkadir Ömür’de yaşadık. Taraftarın tepkisiyle gözyaşı dökmesi benim içime dokundu. Çok üzüldüm. Kendimi onun yerine koydum… Allah’tan çok iyi toparladı. Taraftarların, oyuncularına sahip çıkması gerekiyor. Trabzonspor’da oynayan bir oyuncunun hedefi yoksa kendini geliştiremez. Futbol ve mental anlamda kendini geliştirmelisin. Ama bu sadece futbolcu açısından değil. Bizim taraftarımızın, esnafımızın, medyamızın kendini geliştirmesi gerekiyor. Sadece futbolcuya indirmemek gerekiyor. Futbolcunun hedefi yurtdışıysa kendini mental ve fiziksel olarak buna hazırlaması gerekiyor.


‘’Burukluk yaşıyorum!’’
 

Trabzonspor’un ve Türk futbolunun yetiştirdiği en önemli futbolculardansınız. Gökdeniz Karadeniz olarak siz, Türkiye’de hak ettiğiniz değeri gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Türkiye’de hangi insanla konuşsam beni sevdiğini, başarılı bulduğunu söylüyor. İnsanlar tarafından saygı görüyorum. Bu olayın basın tarafına gelirsek basın Türkiye’de çok farklı işliyor. Benim kazandığım başarılar Türkiye’de fazla gündem olmamış olabilir. Bu nedenle de bir burukluk yaşıyorum

‘’Türkiye’de hiç gündem olmadık!’’

2 Yıl önce verdiğiniz bir röportaj da ‘’İstanbul takımlarından Avrupaya giden bir futbolcu olsaydım başarılarım daha çok gündem olabilirdi’’ açıklamasında bulunmuştunuz. Bir benzerini Fatih Tekkede kısa süre önce katıldığı bir televizyon programında söylemişti. Sizce bunun nedeni nedir?

Trabzon ve İstanbul arasında bir rekabet var. Yurtdışına Trabzon’dan gittiğiniz zaman İstanbul medyası seni çok fazla haber yapmayabiliyor. Bu da onların tercihi. Ama biz yurtdışında Trabzon’u değil Türkiye’yi temsil ediyoruz. Bu anlamda böyle bir olay olduğunu düşünüyorum. Bu durumu kendim de yaşadım. Tabi ki böyle öyle olmaması gerekiyor. Yurtdışına çıkan oyuncularımız Türkiye’yi temsil ettikleri için yüksek bir haber değerine sahip. Rubin’de oynarken yaptığım bir açıklamada ‘’Tataristan, Türkiye’ye İspanya’dan daha yakın’’ demiştim.  İspanya, Almanya ve Fransa’da oynayan oyuncular o dönem Türkiye’de çok fazla gündem oluyorken biz hiç gündem olmuyorduk. Ligin kalitesi, takımın durumu gibi faktörler de önemli ama başarılara, benim Rubin Kazan’da yaptıklarıma bakıldığı zaman benim gibisi yoktu!

‘’Rubin Kazan, Trabzonspor’a jübile maçı teklif etti’’

Az önce Rusya’da size yapılan jübileden bahsettik. Trabzonspor tarafından bu konuda bir adım atıldı mı?

Hayır. Hatta Futbolu bıraktığım günlerde Rubin Kazan, bana jübile maçı yapmak Trabzonspor’a teklifte bulunmuştu. Ancak Trabzonspor başkanı Ahmet Ağaoğlu, Kazan’ın bu teklifine cevap vermedi.

Orhan Çıkrıkçı bir röportajında sizden bahsederken ‘’Gökdeniz Karadeniz, altyapıdan ilk çıktığında iki maç oynatıp tekrar alt yaş gruplarına gönderdik. Futbolu bırakmayı düşünmüştü. Bırakıp gideceğini söyledi. İkna ettik.’’ demişti. Neler yaşadınız?

18-19 yaşındaydım. Rahmetli Özkan hoca bana Trabzonspor formasını vermişti. Ağır bir sakatlık yaşamıştım. Fiziki olarak yetersiz bulunduğum için A takıma alınmıyordum. Bu beni çok üzmüştü, çok kırılmıştım. Kendimi nerede, nasıl gösterebilirim diye düşünmeye başladım. Aslında futbolu bırakmayı ciddi olarak düşünmemiştim. O dönem Orhan Çıkrıkçı hoca ve bazı takım arkadaşlarım benimle konuştu. Buradan onlara ayrıca teşekkür ederim. Beni ikna etmişler ki kariyerime Trabzonspor’da devam etmişim.

‘’Kurban Berdiyev ve Özkan Sümer akıl hocamdı’’

1997 yılında teknik direktör Özkan Sümer’in 17 yaşında olmanıza rağmen sizi oyuna sokmasıyla Türk futbolu sizinle tanıştı. Özkan Sümer Daha sonrasında sizin başkanlığınızı da yaptı. Hakkında neler söylemek istersiniz?

Özkan Sümer bir ansiklopedi olsa onun için ancak bir şey söylenebilir. Dünyada onun gibi insanların sayısı çok azdır. Futbol bilgisi üst düzey bir insandır. Rusya’daki akıl hocam Kurban Berdiyev, Trabzon’daki akıl hocam ise Özkan Sümer’di. Tamamen araştırma, belgesel konusu olan bir futbol duayeniydi. Türkiye’de her takıma parmağı dokunmuştur. Hala onun fikirlerinden yararlanıyoruz. Çok acı bir kayıp ama geriye dönüp baktığımız zaman iyi ki Trabzonlu, Trabzonsporluydu ki bizi Türk futboluna kazandırdı. Onun başkanlık yaptığı dönem boş sözleşmeye imza atıyorduk. Pazarlık yapma gibi bir durumumuz asla olmazdı.

18 Yaşındaki Gökdeniz Karadeniz’le karşılaşma fırsatınız olsaydı ona neler söyler, hangi tavsiyelerde bulunurdunuz?

Kulağını her şeye kapamasını söylerdim. Daha çok çalışmasın, kendini geliştirmesini tavsiye ederdim. Bugün bile aynaya baktığım zaman kendime bunları söylüyorum.

‘’Tecrübesizliğimizin kurbanı olduk’’

2003-2004 sezonunda Avrupa kupalarında İspanyanın önemli takımlarından Villarael ile eşleştiniz. O Villarael  o sezon UEFA Kupasında yarı final oynadıl. Siz onları eleyebilseydiniz UEFA kupasında final- yarı final gibi ciddi başarılara imza atacağınızı düşünmüş müydünüz?

O dönem Villarael çok güçlü bir takımdı. Bizde iyiydik kendimize güveniyorduk. Oynanan maçlarda kafa kafaya geçmişti. Onlara karşı oynarken çok keyif almıştım. O iki karşılaşmalar bizim takımımıza büyük tecrübe kattı. Özellikle bana bireysel anlamda önemli bir tecrübe katmıştı. Ama gerçekçi olmak gerekiyor. Yarı final- final gibi dereceler o dönem bizim takımımızın boyunu biraz aşıyordu. Ama şans yanımızda olsaydı belki de bunu başarabilirdik.

Yine aynı sezonda 13 maçlık bir galibiyet serisi yakaladınız fakat 33. Haftada Galatasaray mağlubiyetiyle şampiyonluğu kaçırdınız. Ligde 11 maç üst üste kazanan bir takım olarak, o sezon şampiyon olamama nedeniniz sizce neydi?

O sene şampiyon olmayı çok istemiştik. Ondan sonraki sezonda da şampiyonluk yarışının içerisindeydik. Maddeler halinde sayarsak birçok madde çıkartabiliriz. Ancak en önemlisi tabi tecrübesizlik faktörü. Şampiyon olmak kolay bir şey değil, ligin son haftaları yaklaşınca tecrübe faktörü devreye giriyor.

‘’Kiev maçını tarihi farklı kazanmamız gerekirdi’’

2004-2005 sezonunda Dinamo Kiev ve Atlhetic Bilbao gibi Avrupa’nın önde gelen takımlarını yendiniz fakat bu takımları eleyemediniz. Size göre bu iki takıma elenme nedenimiz neydi? Her iki rakibe de gol attınız ki özellikle Ukrayna’daki Kiev maçında attığınız gol ve takım olarak oynadığınız oyun büyük takdir toplamıştı.

Tamamen tecrübesizlik. O sezon ki kadromuzda Avrupa tecrübesine sahip çok az oyuncumuz vardı. Yabancı oyuncularımız da yetenek olarak üstün olmalarına rağmen tecrübe anlamında bize çok fazla katkı sağlayamadılar. Tecrübeli oyunculara sahip olsaydık belki skoru koruyabilir turu atlayabilirdik. Biz o dönem fiziki anlamda bir tık iyi duruma geldik ligi sürklase ettik. Mesela Ukrayna’daki Kiev maçını 1-10 gibi tarihi bir skorla kazanmamız gerekirdi. Çok fazla gol kaçırdık ama ben o maç hiç gol kaçırmadım (gülüyor) Yattara ve Agustine o maçta dünyaları kaçırdı. Bizim için keyifli anlardı, önemli bir tecrübeydi.

‘’2004-2005 sezonunda VAR olsaydı şampiyon olacaktık!’’

2004-2005 sezonundan takım arkadaşınız Emrah Eren, o sezon Kadıköyde oynan Fenerbahçe maçını yöneten Cem Papila hakkında yaptığı bir açıklamada ‘’Maç esnasında Cem Papilanın art niyetli olduğunu düşündüm!’’ demişti. Siz Maçın oynandığı sırada Cem Papilanın yönetiminde bir art niyet sezmiş miydiniz? Ve bu maç veya o sezon özelinde Cem Papila’ya hakkınızı helal ediyor musunuz?

Şampiyonluğu kaybettiğimiz maçların en başında bu maç geliyor. Art niyetle yaptığı bir şey varsa zaten aynaya baktığında kendi vicdanı ile karşılaşacak. Hakkımızı helal edip etmememiz çok önemli değil. Ben kendi adıma konuşacak olursam sahaya Fenerbahçe’yi yenmek için çıktım. Yediğimiz gol ofsayttı. Büyük bir hata… Ayrıca o maç penaltımız da verilmemişti. Evet belki hakemin biraz art niyeti vardı. O sezon VAR olsaydı biz şampiyon olacaktık!

2005-2006 sezonunda yoğun güvenlik önlemleri altında Kıbrısa gittiniz. Havaalanında sizleri tahrik edici davranışlarda bulundular. Orada sürpriz bir şekilde yenildiniz rövanş maçı ise milli bir maç havasında geçti. Famagusta maçlarında neler yaşandı?

Trabzonspor’da oynarken yaşadığım en acı tecrübelerden biri bu karşılaşmaydı. Trabzonspor gibi bir takımın Famagusta’yı elemesi gerekiyordu. Bu bizim hatamızdı. Daha iyi konsantre olup, daha iyi hazırlanıp o turu geçmemiz gerekirdi. Bizim için kötü bir gündü. O günü hatırlamak dahi istemiyorum.

Fatih Tekke, Zenit’te oynadığı yıllarda ‘’Milli Takım'da olsam Avrupa'da üst düzey bir takımda oynuyor olurdum. Milli Takım'a alınmamam kariyerimi sekteye uğrattı’’ şeklinde bir açıklama yapmıştı. Sizin içinde böyle bir durum geçerli mi?

Milli takıma alınmamak değil. Ben Milli takıma alındım katkı da sağladım.  Goller attım, asistler yaptım. Ben şöyle değerlendiriyorum; Fatih, Avrupa’nın önde gelen takımlarından biri olan Zenit’e transfer oldu. İspanya’da Almanya’da sıradan bir takımda oynamaktansa Zenit ve Rubin Kazan’da oynamak bana göre daha üst düzey bir durum. Yapılan başarılar belli. UEFA Kupası şampiyonu oluyorsun, ligde şampiyonluk yaşıyorsun, Süper Kupa’da oynuyorsun, maçın adamı seçiliyorsun…Belki başka bir takıma gitse bu başarılar olmayacaktı.

‘’Trabzonspor’dan ayrılırken biraz daha sevgi görerek uğurlanmak isterdim.’’

Rubin Kazan’a transfer olduğunuz ilk günlerde bir röportajınızda şöyle bir ifade kullanmıştınız ‘’Daha iyi uğurlanmak isterdim. Kimse beni uğurlamaya gelmedi’’ dönemin Trabzonspor başkanı Sadri Şener’de ‘’Biz onu satmıyoruz. O kendisi gidiyor. Bir Gökdeniz gider bin Gökdeniz gelir. Gökdeniz yıldız değil’’ demişti. Kendisine kırgın mısınız?

Ben Trabzonspor’un altyapısından yetişmiş Trabzonlu bir oyuncuyum. Trabzonspor’a en fazla bonservis bedeli kazandıran oyuncu da bendim. Giderken daha iyi uğurlanabilirdim. Destek görerek uğurlanabilirdim. Biraz daha sevgi görerek uğurlanmak isterdim. Kırgın değilim. O anki durum öyle gelişmiş. Taraftarlar bana gösterdikleri ilgiyle beni sevdiklerini belli ediyorlar. Sadri Şener başkanın söyledikleri kendisini bağlar. Hakkında çok fazla yorum yapmak istemiyorum.

‘’Rubin Kazan’da oynarken İspanya ve İtalya’dan teklifler aldım’’

Rubin Kazan’a transfer olmadan önce İspanya ve İngiltere’den teklifler aldığınızı biliyoruz. Rubin Kazan’ı seçme nedeniniz neydi?

Birçok etken var. En önemlilerinden biri takımdan ayrılırken kulübüme para kazandırmak istedim. O dönem gelen teklifler içerişinde de Trabzonspor’a yapılan en yüksek teklif Rubin’den gelmişti. İspanya ve İtalya’da futbol oynama hayalleri kuruyordum. Takım hakkında bilgi toplarken takıma sempati duymaya başladım. Bu yüzden tercimi Rubin Kazan’dan yana kullandım.  Bunun dışında Rubin’in teknik direktörü Kurban Berdiyev ile tanışmıştım. Fikirlerinden, kulübün hedeflerinden ve şehirden bahsetmişti. Yine o dönem Rubin’de oynayan Hasan Kabze ve Tomas’la da konuştuktan sonra tercihimi Rubin’den yana kullandım. Pişman da değilim. İyi ki Rubin’e transfer olmuşum.  Orada ‘’efsane’’ olarak anıldım. Bir yere gidip efsane olduğunuza göre orada sevilmişsinizdir. Bugün dahi Rubin’e dönmemi istiyorlar, mesajlar atıyorlar. Kazan’da oynarken de İspanya ve İtalya’dan teklifler aldım. İnsan sevildiği ve başarılı olduğu yerde de kalmak istiyor. O yüzden de tercihimi her seferinde Kazan’dan yana kullandım. Beni Trabzonspor’un altyapısı ve Özkan hocamız geliştirdi. Rusya’ya transfer olduğumda ilk senemde çok zorlandım. Fiziksel ve mental olarak zorluklar yaşadım. O sıra kazandığımız şampiyonluk bana çok iyi geldi. Ama yurtdışına giderken mental ve fizik olarak hazır olduğumu düşünüyordum. Yurtdışına giden diğer Türk futbolcular da eminim böyle düşünüyordur. Hiçbir Türk futbolcusu yurtdışına giderken ne mental olarak ne de fizik olarak hazır!

Rusya’ya giderken ne umuyordunuz. Ne buldunuz? Kazan, Tataristan’ın başkenti ve Türk-İslam şehri olarak biliniyor. Oradaki ilk teknik direktörünüz de bir Türkmen ve Müslüman olan Kurban Berdiyev’di

Rubin’e giderken çok fazla beklentim yoktu. Başarılı sonuçlar alıp ismimi duyurmak istiyordum. Rubin o dönem yeni oluşan bir takımdı. 30 kişilik kadronun 20 tanesi yeni transferdi. Bu takım çok iyi bir arkadaşlık geçirerek 5 hafta öncesinden şampiyonluğu garantiledi. En fazla bonservis bedeli ödeyip transfer ettikleri oyuncu da bendim. Sadece yurtdışında oynayıp başarılı olmak istiyordum. Zaten ilk 6 ayım çok zor geçti. Şehre ve takıma alışmam 6 ayımı aldı. Ama takım iyi gittiği için uyum sürecim hızlı ilerlemişti.

‘’Moskova ile Kazan, İstanbul’la Trabzon’a benziyor’’

Futbolda Coğrafya eğer bir dezavantajsa, Trabzon ve Kazan bundan mustarip iki şehir. Fakat her iki şehrin de bu dezavantajı silip attığı, otoriteleri şaşırttığı başarıları var. Rusyada da böyle bir algı var mı?

Evet var! Aslında mantık olarak birbirine çok yakın. Moskova ile Kazan, Trabzon ile İstanbul’a benziyor. Orada da Rubin Kazan’ın başarılı olmasını, kupalar kazanmasını istemiyorlar. Hem Zenit St Petersburg var hem Moskova’daki takımlar var. Bu takımların hepsi çok güçlü ve değerli kulüpler. Siz Rubin Kazan olarak Rusya’nın ortasından çıkıyorsunuz ve kupalar kazanarak şampiyonluklar yaşıyorsunuz. Bu durum, Moskova’daki takımlar için kabul edilemez bir durum. Nasıl İstanbul ile Trabzon arasında bir rekabet varsa orda da aynı rekabet var. Trabzonspor şampiyon olduğu zaman İstanbul takımları sıkıntı yaşıyor. Bu yüzden de İstanbul takımları Trabzonspor’un başarılı olmasını, kupalar kazanmasını istemiyor, rahatsız oluyorlar. Rusya’da da aynı durum Kazan açısından yaşanıyor. Moskova takımları da Kazan’dan rahatsız oluyor.

‘’Rusya’dan geriye başarılar getirdim!’’

Rusya’ya Trabzonspor’un en önemli futbolcusu olarak gittiniz. Futbol kariyerinizi noktaladığınız da ise Türkiye’ye “Rubin Kazan efsanesi” olarak döndünüz. Rusya deneyiminiz size neler kattı? Oradan geriye ne getirdiğinizi düşünüyorsunuz?

Çok güzel anılar, çok güzel başarılar, arkadaşlıklar, dostluklar… Orada, teknik adamlık kariyerimi etkileyecek çok önemli tecrübeler edindim. Hem Trabzonspor’da hem de Rubin Kazan’da çok değerli bir oyuncu oluyorsunuz, efsane oluyorsunuz. Trabzon’un plaka numarası olan 61’i Rusya gibi katı rejimden gelen bir ülke de terletiyorsunuz. Orada sizi hem kaptan yapıyorlar, efsane olarak anıyorlar, komutan olarak görüyorlar... Onun dışında liyakat nişanı alıyorsunuz ve benim için en değerlisi 61 numaralı formanızı emekliye ayırıyorlar, Tataristan müzesinde sergiliyorlar…Bu çok gurur verici bir olay. Bunun üzerinde daha ne olabilir?

‘’Rubin Kazan tarihindeki tüm kupalarda ben varım!’’

Siz Rubin Kazan’a gidene kadar Rubin Kazan takımı popülaritesi düşük bir takımdı. Sizinle beraber Kazan, tarihi zaferler yaşadı. Tarihsel başarısı az olan bir takıma transfer oldunuz ve orada tarih yazdınız. Taraftarlar sizi efsane olarak gördü. Kendinizi Rubin Kazan tarihinde nerede görüyorsunuz?

Onlar beni Rubin’in 50. Yılında transfer ettiler. Şampiyonluğa oynamak için çok iyi bir kadro kurmuşlardı. O döneme kadar Rusya liginde Rubin’in herhangi bir başarısı ve kupası yoktu. Bu sadece benle olacak bir şey değil. İyi bir takıma, arkadaşlığa sahiptik. Şehirde şampiyonluğa inanmıştı. Rubin Kazan’ın tarihindeki tüm kupalarda ben varım! Bu yüzden onların beni efsane olarak görmesi doğal ve gurur verici bir durum. Rubin’in altın çağındaki en önemli isimlerden biri benim. Ben ayrıldıktan sonra Rubin başarılı günlerinden uzak kaldı. Ama bu sadece bir dönem. Belki de birkaç sene sonra başka efsaneler çıkartarak eski başarılı günlere geri dönecekler.

Ruslar, karakteristik özelikleri bakımından kapalı ve soğuk insanlar olarak görünüyor. Az önce de dediğim gibi eşine az rastlanır bir törenle uğurladılar peki ilk gittiğiniz gün nasıl karşıladılar?

Uğurlarken çok güzel uğurladılar ama karşılarken pek güzel karşılanmadılar (gülüyor) Sonuçta oraya pahalı bir oyuncu olarak gidiyorsunuz ve sizden beklenti büyük. Dediğiniz gibi Rus insanları soğuk bir yapıya sahip. Size hemen güvenmezler, aralarına almazlar. Ben bunu sahada oynadığım oyunla verdiğim mücadeleyle kırdım. Bunu başarmam 6 ayımı aldı.  

‘’Türk futbolcuları, yetenek olarak Rus futbolcularından önde’’

Rus futbolu ile Türk futbolunu karşılaştırmanız gerekirse nelerde ileri, nelerde geriyiz? Mesela Antrenman metotları açısından ne gibi farklılıklar gördünüz?

Her zaman sorulan bir soru. Ben de her zaman aynı cevabı veriyorum. Yetenek olarak biz daha ilerideyiz. Ancak fizik kondisyon ve mental olarak onlar bizden çok daha öndeler. Futbolu satranç gibi oynuyorlar.

Rusya’daki ilk günlerinizde verdiğiniz röportajınızda ‘’Trabzonspor’un bu seneki tek artısı Ünal Karaman’ı kulübün içine sokmaları’’ demiştiniz. Ünal Karaman’ı nasıl tanımlarsınız? Yakın zaman önce Trabzonspor’da başarılı bir teknik direktörlük süreci geçirdi.

Ünal Karaman, benim oda arkadaşımdı. Trabzonspor için önemli isimlerden biri. Benim kaptanlığımı da yapmıştı. Trabzonspor’a iyi şeyler kattı.

‘’İstanbul takımlarından gelen teklifleri kabul etmedim!’’

 Trabzonspor’un sizi Rubin Kazan’dan almak için teklif yaptığını söylemiştiniz. Biraz açabilir misiniz? Hangi dönemde gelmişti bu teklif?

Rubin’e transferim 1-1,5 yıllık bir sürecin sonucuydu. Fatih Tekke Zenit’e transfer olduğunda Rubin Kazan’da beni istemişti. Fakat Trabzonspor o dönem gelen bu teklifi reddetmişti. Sadri Şener başkanlığa seçilince Rubin yeni bir teklif yaptı. Transfer görüşmelerimiz ocak ayında başlayıp şubat ayında sonuçlanmıştı. Rubin, Trabzonspor’un istediği rakamda bir teklif yapınca Trabzonspor’da bu teklifi kabul etti. Daha sonrasında Rubin’de oynarken Trabzonspor’daki yöneticiler beni istediklerini söylediler, Trabzonspor adına Rubin’i aradılar. Ben de kendilerine Trabzonspor’un bana ihtiyacı olduğu her dönemde seve seve geri döneceğimi söyledim. Ancak Trabzonspor tarafından Rubin’e gelen ciddi bir teklif olmadı. İstanbul takımlarından ise çok ciddi teklifler gelmişti. Ben o süreçte Türkiye’ye dönmeyi istemediğim için bu teklifleri reddetmiştim. Fakat şunu da söylemeliyim Trabzonspor beni resmi bir teklifle isteseydi o zaman Türkiye’ye dönebilirdim.

Futbolu bıraktıktan sonra Trabzonspor dahil Türkiye liginden antrenör olarak oyuncu izleme ekibi görevlisi olarak ya da sportif direktör olarak herhangi bir teklif almış mıydınız?

Hayır herhangi bir teklif almadım. Tabi Trabzonspor’da görev alacağım dönem gelecek. Bu bir süreçtir. Hedefim teknik direktörlük yapmak ancak bize ihtiyacı olunan her durumda görev alırız.

Euro 2008 kadrosunda yer aldınız ve o günlerde milli takım kampında ufak bir tartışma yaşadığınızı açıklamıştınız. Avrupada en uzun süre futbol oynayan Türk futbolcusu olarak 2008 yılından futbolu bıraktığınız yıl olan 2018 yılına kadar milli takıma seçilememenizi neye bağlıyorsunuz?

Ben hep aynı şeyi söylüyorum. Milli takımda tartışma yaşayabiliriz. Bunlar takım içerisinde olan şeyler. Tartışmanın çıkma sebebi çok çocukça bir şeydi, karşı tarafın büyük bir hatası vardı.  O dönem Milli takımdan belli bir süre izin istemiştim. Ondan sonra da Milli takım konusu benim için kapanmıştı. Çok önemli değil. Tartışılır, barışılır. Milli takıma daha fazla hizmet verebilir, daha fazla forma şansı bulabilirdim. Kısmet böyleymiş.

O tarihi turnuvanın en önemli maçlarında forma şansı buldunuz Turnuvanın başladığı ilk günden itibaren böyle bir başarı bekliyor muydunuz? Fatih Terim’in size ve oyuncu grubuna yaklaşımı nasıldı?

Arkadaşlık ve kalite bakımından iyi bir takıma sahiptik. Fatih hocanın yaklaşımı da çok iyiydi. Biz o turnuvada kendimize gidebileceğimiz en iyi yere kadar gitme hedefini koymuştuk. Çok keyifli, güzel bir turnuvaydı. Tarih kitaplarına yazılacak maçlar yaşadık. Böyle bir başarı bekliyorduk. Ama mucizeler işin içine girince bu başarı daha anlamlı oldu.

Fatih Tekke ile beraber A Milli takımda yeteneğiniz ölçüsünde hak ettiğiniz değeri görmediğinizi düşünüyorum. Gökdeniz Karadeniz olarak siz, Milli takımda negatif ayrımcılığa uğradığınızı düşünüyor musunuz?

Bize milli takımda şans verildiği süre itibariyle biz Milli forma için elimizden gelen mücadeleyi verdik. Yeteneğimiz ve mücadelemizle sahada her şeyimizi verdik. Fazla süre alıp almamak benim için önemli değil. Ben milli takımda oynadığım süre itibariyle keyif aldım. Keyif verdiğimi de düşünüyorum.

‘’Şenol Güneş, ismi Trabzonspor’un tarihinde altın harflerle yazılı’’

Türk futbol tarihi için önemli bir yerde olan Avni Aker stadı yıkıldı millet bahçesi adı verilen bir bahçe yapıldı. Trabzonspor’da maçlarını yeni stadyumunda oynuyor. Sizce Trabzonspor, Avni Aker de kalmalı mıydı? Yeni stadyuma ‘’Şenol Güneş isminin verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünya, çoğalan bir nüfusa sahip, Trabzon’da gelişen bir şehir. Stadyum, takıma ve seyirciye küçük geliyordu. Bu açıdan bakarsak stadyumun şehrin dışına çıkartılması mantıklı. Ancak ben o stadyumu Hüseyin Avni Aker stadyumu olarak bildim. Benim şahsi fikrim Hüseyin Avni Aker isminin kullanılmasına devam edilmesiydi. Ama baktığımız zaman da Şenol Güneş ismi Trabzonspor tarihinde çok önemli bir yere sahip. Avni Aker de Şenol Güneş’te çok değerli isimler. Şenol Güneş, Trabzonspor’un tarihinde olan bir isim. Trabzonspor’un kazandığı tüm başarılarda onun ismi altın harflerle yazılı. Efsaneyi yaratanlardan biri. Bu isimlerin ismi kullanılmayacak da kimin ismi kullanılacak?

Beraber Oynadığınız oyuncularla bir 11 yapacak olsanız rüya takımınız nasıl olurdu?

Sistemim 4-4-2 olurdu ama 3-5-2’ye mi dönsek (gülüyor) Rüya kadrom şekilde olurdu; Rüştü, Ansaldi, Emrah Eren, Tolga Seyhan, Alpay Özalan, Semak, Tugay, Yattara, Arda, Hami Mandıralı, Fatih Tekke

‘’Türkiye Kupasında oynadığımız final maçlarımızı unutamıyorum’’

Trabzonspor forması altında en unutamadığınız gol veya maç hangisiydi? iyi kaptan kimdi?

İlk oynadığım maç olan Şekerspor maçını ve Türkiye Kupasında finalde oynadığımız o iki maçı unutamam. Biri Antalya’da biri İstanbul’da oynanan bu iki final maçı benim için çok önemli. İki maçta da gol atmıştım. Benim için çok değerliydi çünkü kupa kaldırmıştık.

‘’Hamsik, Profesyonellik anlamında Trabzonlu futbolculara örnek bir karakter’’

Trabzonspor’un bu sezon ki şampiyonluk şansını nasıl görüyorsunuz? Ligin ilk yarısını tarihi puan farkıyla lider tamamladılar. Sizce “bu sene o sene’’ mi?

Bu sezon bir inanmışlık var. Hem oyun hem mücadele hem bütünleşme açısından baktığımız zaman o sene bu seneye olmaya çok yakın. İnşallah bu durum rehavet yaratmaz çünkü ligde ne oluyorsa son haftalarda oluyor. İki lider oyuncumuz var. Hugo ve Hamsik. Bu iki oyuncu bizim dönemimizde olsaydı belki biz de çok daha farklı şeyler konuşuyor olacaktık. Takımın genelinde çok büyük bir sahiplenme ve destek var. İstediğimiz zaman gol atarız duygusunu rakibe hissettiriyorlar. Hugo ve Hamsik ile beraber oynamayı çok isterdim. Bizim zamanımızdaki en büyük eksiklik buydu. Takım arkadaşlarımız bize bakıyordu. Bizim bakacağımız kimse yoktu.  Galatasaray’da Hagi, Fenerbahçe’de Alex vardı. Biz çok küçük yaşlarda sorumluluk aldık. Berat’ın yerinde olsam her maç bir kendimi bir Hamsik’i izlerdim. Hamsik’in koştuğu her yer bir ders niteliği taşıyor. Doğru koşu yapabilen bir oyuncu. Profesyonellik anlamında birçok Trabzonlu oyuncuya örnek bir karakter.

Aytekin Akay- Furkan Uzun