Gelmişken Gümüşhane'de Harşıt Çayının etrafında,
Nihal Atsız Parkında "Serinlenelim" dedik.
Parkta görevli uzun boylu yakışıklı bir genç,
"Ne alırsınız ?"dedi.
"Çay,
Kahve,
Dondurmamız mükemmeldir"
*
Dondurmanın övgülü referansı üzerine,
Çaydan çaydık,
Dondurmada karar kıldık.
Gerçekten güzelmiş.

Genç adama,
"Nerelisin,
Öğrenci misin?" dedim.
Evet,
Öğrenciyim,
Diyarbakırlıyım dedi.
*
İşi vardı ama sohbetimizin de devam etmesini istiyordu.
İşlerinin arasında,
Gelişen ve değişen Diyarbakır'dan bahsetti.
"Memleketim çok gelişti çok!
4 sene üzerine Diyarbakır'a gittim,
Vallaha yittim!
Arkadaşlara gelin,
Beni alın eve götürün" dedim.
*
"Burada,
Gümüşhane Üniversitesinde Acil müdahale okudum.
Ardından,
İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümünde okuyorum.
Yani şimdi burada eğitim amaçlı bulunuyorum,
*
Okurken de çalışarak maddi ihtiyaçlarımı kazanıyorum.
Ülkemin bu günkü halinden mutluyum.
Geleceğimizden umutluyum.
Artık terör yok gibi.
Bizlerde artık gelecek hayalleri kurabiliyoruz.
Eğitimimizi tamamlıyoruz.
Buradan sonra İstanbul'da yaşamıma devam etmek istiyorum."
Dedi Ramazan Esmer.
*
Yaklaşık bir saatlik istirahatın ve birkaç dakikalık sohbetin ardından,
Ramazan'dan ayrılmak zor geldi.
Kendisine buradan tekrar başarılar diliyorum.
Bu arada Ramazan'ın Fenerbahçeli olduğunu öğrendik.
Ona da bizim Trabzonsporlu olduğumuzu öğrettik.
Evet, şaka bir tarafa,
Bu ülke bizim.
İstanbul,
Van,
Diyarbakır,
Trabzon bizim...
Bu insanlar bizim...
Yok öyle ayrı gayrı...
Öyle değil mi Ramazan!
ENE AĞTEZİRU LEKE
Arapça,
Ene ağteziru leke
Türkçesi:
Senden özür dilerim.

İşte Suudilerden,
Kaşıkçı Cinayeti ile ilgili olarak bu lafı duymamız için,
BM Suudileri uyarmış.
*
Zira diplomatik avantajları kullanarak bir ülkede cinayet işlemeye kalkmak ve sonra da o cinayeti Türkiye'nin üzerine yıkmak gibi bir şark kurnazlığını deneyen,
Suudi prensi Bay Salman,
Bu durumda ne yapar dersinizi?
Bence özür,
Yani,
"Ene ağteziru leke!"
demez.
Zira o,
Ancak manevi agası olan Amerika'dan özür diler.
Ancak ona der:
Ene ağteziru leke!
SECCADE KURAN SİLAH
Bizim Mustafa yazıcı,
Yani namı değer Mustafa printer ile öğle yemeği yedik.
Tabi eski dostlar olarak keyifli bir sohbet oldu.
Mevzu Atatürk'ün Latife Hanımla izdivacına geldi.
*
Mustafa Yazıcı,
"Alaeddin Yüksel Balıkesir Valisiyken kendisini ziyarete gitmiştim.
Görevlilere verdiği talimat neticesinde,
Bana müzeleri gezdirdiler.

Balıkesir Müzesinde,
Atatürk'ün Latife Hanımla birlikte kaldıkları o ilk gece,
Odalarında ki seccadeyi,
Atatürk'ün,
Eşi Latife Hanıma hediye ettiği Kuran'ı Kerim'i,
Latife Hanım'ın,
Atatürk'e hediyesi olan silahı gördüm.
Doğrusu çok etkilendim."
*
Evet,
Mustafa Yazıcı,
Atatürk'ün eşyaları arasında,
Seccade,
Kuran-ı Kerim ve
Silah görür.
*
Ama bazı ahlaksızlar,
Ve dahası hainler.
Buna rağmen,
Türkiye'nin kurucusuna atmadıkları iftira,
Yapmadıkları hakaretler kalmaz.
*
Sevgili Dostum!
Verdiğin bu önemli bilgiler için,
Çok teşekkürler...
VOLKAN KONAK "DALYA" DEDİ
Sanatta 30. Yılını geride bırakan,
Trabzon'un,
Bölgemizin,
Türkiye'nin yüz akı Volkan konak,
Dalya
30. yıl
CD'siyle hayranlarıyla buluştu.
*
Sevgili okurlar,
Birbirinden güzel söz ve müziklerin,
Hatta şiirlerin de yer aldığı bu,
Dalya
30.yıl CD'si ile çok keyifli dakikalar geçireceğinize eminim.

Yaylada Kuzular
Ömür Bizi Beklemez
Ah Edip İnlerim (Neyleyim Köşkü)
Denizin Kıyısında
Ömrüm
Doğrudur
E Vay Bana
Cemalim Türküsü
Zindan Saraylar
Yaylada Kuzular REMİX
Doğrudur REMİX
*
Evet,
Toplam 11 eserin yer aldığı CD,
Tipik bir Volkan Konak çalışması.
Ama benim favorim illa da;
E vay bana!
Vay bana...
FIKRA
İran'da tahsilli bir genç,
Zengin bir adamın kızını istemeye gitmişti.
Adam delikanlıyı görür görmez pek beğendi ve onu kendine damat yapmak için şöyle dedi:
- Benim üç kızım var.
Hiçbiri de evlenmedi.
Rahat bir evlilik yapmalarını istiyorum.
Bu yüzden her birine düğün zamanı yaşına göre para vermek istiyorum ki,
Koca evine eli boş gitmesinler.
Mesela on sekiz yaşında olana on sekiz milyon tümen,
Yirmi beş yaşında olana yirmi beş milyon tümen,
Otuz iki yaşında olana da otuz iki milyon tümen vermek niyetindeyim.
Şimdi söyle,
Hangisini isterseniz,
Benim için fark etmez.
Delikanlı biraz düşündükten sonra sordu:
- Af edersiniz!
Sizin yüz yaşında kızınız var mı?
DOKUNDURMA
Sorsan adam,
Yazar/çizer...
Ne yazar?
Nerde yazar?
Ne çizer?
*
Adam sorsan,
Şair.
Nerde şiir?
Şair nerde?
*
Adam sorsan,
İş insanı.
Ama ortada iş yok,
İş yeri yok,
Ama tuhaf işler çok...
*
Sorsan adam,
Hoca!
Lakin elif'i bilmez.
Adam sorsan mizahçı,
Bir kere yüzü gülmez.
*
Ama bilir;
Cümlesini bütün entrikaların...
Ve en alasını bilir en karanlık nifakların...
Ve hatta en büyük günahların cümlesini bilir...
*
Yok sanma,
Çok tanıdık göreceksiniz...
Şöyle bir bakıver etrafına.
Her metrekaresinde bu şehrin;
Nice,
Fetbazlar,
Hokkabazlar,
Nice sahte dostlar göreceksiniz...