Ayrılık kolay mı zannediyorsun annem. Aslan gibi evlatlarını arkadan bırakarak nereye gittin? Daha babamın gideli beş yıl geçti. Onun yokluğuna alışamadan sen niye gittin annem. Yetimdik, sen gidince hem yetim, hem de öksüz kaldık annem. Ateş değiliz ki, yanıp kül olalım, yağmur değiliz ki, ıslanıp güneş’te kuruyalım. Kuş değiliz ki, uzak diyara uçup, yanına gelelim. Ayrılık o kadar zor ki annem, kurumuş yaprak gibi daldan dala savurur insanı. Bak özenle büyüttüğün çocukların büyüdü, iş sahibi oldular. Torunlarından evlenecek yaşa gelenler bile var. Var diyorum, Meryem, Ayşe, Nurten evlendiler bile. Sende haklısın. Bu kadar güzellikleri bırakıp gitmek senin için de çok zor olmuştur Annem. Babamı yalnız bırakmak doğru olmazdı elbette. Hayat arkadaşına koştun, onu bilinmeyen yerlerde yalnız bırakmadın. Bak annem, yeni bir yıla giriyoruz. Ata, evinin içine yeni yıl çamını kurdurdu bile. Hande ise ders çalışmaktan günleri bile karıştırıyor artık. Seneye üniversite sınavına girecek. Eskisi gibi huysuz değil, çok duygulu ve güzel bir kız oldu. Beni merak ediyorsan aynıyım. Kendini başkasına adamış birinden ne beklenir ki. Dallarından mutluluk saçıp, içi yanan çınar ağacı gibiyim. Hormonsuz, entrikasız yaşamı çok özledim annem Göçmen kuşlar alttan uçarak yeni yılı müjdeliyorlar. Biliyormuşsun annem, böyle özel günleri sevmiyorum, Annesi olanları kıskanıyorum. Bazen uyuyamıyorum. Çünkü sizinle buluşacak,. kollarına girecek, ellerinizi öpecek gibi oluyorum ve heyecanlanıyorum. Nasıl uyuyabilirim ki..Yüreğim öylesine serindi ki; içim içime yine sığmadı. Kirpiklerim kapanmadı dün gece bir türlü. Heyecanla yeni doğan güneş’i selamlamayı bekledim. Yıllar sonra ilk kez buluşacaktım seninle..Hasret dolu yüzlerinizi, boğulu gözlerinizi ilk kez görecektim..Elinizin sıcaklığını hissedecektim annem. Dudaklarınızda yine tebessüm olacak mıydı, odamda asılı duran resimlerinizdeki gibi? Yine titreyen sesin savrulacak mıydı Trabzon sokaklarına, çocukluğunun geçtiği Arafilboyuna. Kaçkarın eteklerinde. Uyuyamadım işte bir türlü, sabahın ilk ışıklarıydı dün sabah, ne kadar uzun sürmüştü, bulabildiğim en güzel kıyafetleri giyerek sizin için yola koyuldum. Tıpkı, çocukluğumda bayram sabahları giydiklerim, yastık altında sakladığım en güzel elbiselerim gibi. Gelişiniz öylesine bir huzurdu ki, geceler boyu hayâlını kurduğum düşlerinden bile daha güzeldi. Uzaktan gördüm seni. Eskisi gibi sanki akşam olmuş, elin dolu bir şekilde eve geliyordun..Adeta herkesi kıskandıracak güzellikteydiniz. Gözleriniz nasıl aydınlıktı öyle. Rengarenk giysileriniz, sıcak bakışlarınız ve insanın içini rahatlatan gülüşünüz ne güzeldi. Oysa sizden önce hüzün yağdı düşlerime. Hem öksüz, hem yetim olmanın ezikliği vardı üzerimde. Önce sizi seyrede durdum uzun uzun, içime  akıttım doyumsuz hasretinizi. Sizin gözlerinizde yaş vardı, hasret gözlerinizin ardından.. Nereye gideceğimizi konuşmadan yürümeye başlamıştık, Rize’nin sahillerinde. Mutluluk rüzgârları sürüklüyordu bizi, nereye varacağınızı bilmeden. Bazen oturdunuz, bazen yürüdünüz eskisi gibi. Hep torunlarını sordun. Hande’den sonra hep ikinci bir torun olsun istiyordun. Duaların kabul oldu annem. Ata’yı tanımanı çok isterdim. Zamanın durmasını istedim, çünkü siz gidecektiniz. Çocukların yine yalnız kalacaklardı. Sabah başlayan güneş’te batmak üzereydi. Siz gitmeliydiniz bilinmeyen yere. Ne beni götürdünüz, ne de siz benimle kaldınız. Ayrılığın hüznü yansımıştı gözlerimize, o gün bir hayal gibiydi. Siz giderken tutku sahilimden yaşlı gözleriniz. Siz kayboluncaya dek ardınızdan baktım annem. Gözlerimi alamadım bir türlü, sizi uzaklaştıran sokaklardan. Gelişiniz bir rüya, gidişiniz isyan. Bu rüyadan  eşim  Meliha ‘Haydi Osman geç kalıyorsun’ diyerek uyandırdı.. Uyandığımda yine sen yoktun annem. Özlüyorum seni, kokunu özlüyorum. Gülüşünü özlüyorum. Bizi sahiplenmeni özlüyorum. Babamı ve beni özlüyorum annem.. Yeni yılınızı kutluyorum.
Muhabir: TE Bilisim