HOPA’NIN MERKEZİ ARVAHİ’YE TAŞINDI

19 Ocak 1915 de Rusların üstün kuvvetlerle yüklendiği Sultan Selim Tepelerinde meydana gelen çatışmada aralarında Teğmen Şahin Efendi isimli bir subayın da bulunduğu 30 kadar şehit verilmişti. Buradan çekilmeye mecbur kalan kuvvetler, Hopa’nın güney doğusunda, Yoldere-Çavuşlu-Başköy mevkilerinde yeni bir savunma hattı oluşturmaya çalışıyorlardı. Hopa savaş alanı haline geldiği için buradaki kaza merkezi Arhavi’ye taşınmıştı.

SAHİLE MAYINLAR BIRAKILDI

Daha önce Trabzon önlerine dökülmüş Rus mayınları, Trabzonlu kayıkçılar tarafından toplanıp, kayıklarla Hopa’ya getirilmişti. Bu mayınlar, Hopa açıklarında denize dökülmüştü. Rus filosu bu mayınları fark ettiği için bu noktada sahile fazlaca yaklaşamayıp uzaktan etkili olmaya çalışıyordu. 20 Ocak’ta Batum’dan gelen bir torpido gemisi Hopa önlerine gelmiş ve bu mayınları toplamak için denize sandal indirmişti. Mayınlar sahilden tüfek atışı mesafesinde olduğu için bu sandala sahilden ateş açılmış ve bölgeden ayrılması sağlanmıştı.

BAKIRLAR GÜVENLİ YERE TAŞINDI

Rus savaş gemileri, gözlemlerinde Pazar’ın Kirazlık(Bulep) mahallesi bölgesinde Türk kayıklarının sahile çekildiğini tespit etmişti. 21 Ocak sabahı Batum’dan gelen gemiler, Fındıklı ve Pazar’ın doğusuna düşen bölgeyi ve Fındıklıyı bombaladı. Batıya doğru ilerleyip Rize açıklarına kadar giden Kagul Kruvazörü sahilde kayıkların çekildiği bölgeleri ve şehri bombaladı.
Rusların ilerleyişi karşısında Türk kuvvetlerinin yeterli takviye alamaması üzerine Murgul bölgesinin de tehlike altında olduğu anlaşılmış ve buradaki bakırların sahil cephesinde güvenli yerlere taşınması istenmişti. Bir yandan Hopa’daki 8. Alaya ait malzemenin Artvin’e taşınması, diğer yandan bakırların düşmana bırakılmama isteğini yerine getirecek kadar yeterli hayvan ve insan bölgede yoktu. Yusuf Rıza Bey bölgeden gönderdiği raporlarda elindeki kuvvetlerle Hopa, Borçka ve Murgul’u savunmasının mümkün olmadığını ve acilen takviye edilmesini isterken, Artvin’e dönmüş bulunan Stange Bey’e, elindeki gönüllülerle bu cepheyi tutmasının mümkün olmadığını, durumu düzeltebilmek için Stange Bey’in 8. Alayı oluşturan nizami kuvvetlerle gelip duruma el koymasını, dağılan ve yıpranan gönüllülerin tekrar toparlanıp dinlendirilmesi ve yeniden düzenlenmesi için gerekli zamanı kendisine kazandırmasını istemişti.
Denizden ulaşım kesildiği için, Trabzon’dan kara yolu ile yaya olarak gönderilen 950 kadar gönüllünün cepheye ulaşması günler alacaktı. Trabzon Seyyar Jandarma Alay Kumandanı Binbaşı Kazım Bey de bu kuvvetlerle 30 Ocak 1915’de Hopa’ya gelmişti. Buradaki durumu bildiren bir raporu Artvin’de Stange Bey’e gönderdi. Bu rapora göre Hopa bölgesinde Hopa Hudut Taburu ile 400 Teşkilât-ı Mahsusa gönüllüsü vardı ve bu kuvvet Esenkıyı, Sultan Selim Tepeleri Koyuncular köyünün doğusu ve Balıklı (İsgaristi) tepelerini tutmaktaydı. Bu sırada Stange Bey Yusuf Rıza Bey kuvvetlerini teftiş etmek üzere Murgul’a gelmişti. Buradan Kazım Bey’e yazmış olduğu emir de Balıklı tepelerini ve Çavuşlu-Esenkıyı arasındaki tepeleri ne bahasına olursa olsun savunulmasını, balıklı bölgesinde jandarma olmadığından o bölgeye bir jandarma bölüğü gönderilmesini emrini vermişti. 3 şubatta gönderilen emirde ise Yusuf Rıza Bey’in emrinde olan gönüllülerin dinlendirilmesi ve yeniden düzenlenmesi için ön siperlerde bulunan gönüllülerin geri alınmasını istedi.

KOMUTA HASAN VASFİ BEYDE

Kazım Bey, 4-5 Şubat’ta Hopa bölgesindeki kuvvetleri Giresun Seyyar Jandarma Alay Kumandanı Binbaşı Hasan Vasfı Bey’e bırakarak Trabzon’a dönmüştü. Yeni gelen takviyelerle birlikte bölgenin savunması için 7 subay, 994 askerden oluşan 5 bölük jandarma kuvveti bulunmaktaydı. Takviye olarak bölgeye gelen Jandarmalardan 1-2 bölük kadarını Borçka tarafında bulunan kuvvetlerimizi takviye için gönderilmişti. Hopa bölgesinde ayrıca Hopa Hudut Taburundan da 1 bölük bulunmaktaydı. Taburun diğer bölüğü Borçka-Murgul arasındaki bölgede idi. Orada bulunan kuvvetimiz de toplamda 7 si muharip, toplam 11 Subay, 1.139’u muharip, toplam 1.317 asker 1.151 tüfek, 11 binek 55 nakliye hayvanından ibaretti.

Kırım tarafından gelen Rus filosu Hopa çarşısını da bombardıman etmeye başladı ve bombardıman sonucunda çarşıda sağlam bina kalmadı. Hopa’nın doğusuna düşen bölgede Rusların eline geçen stratejik bir tepeyi geri almak üzere taarruza geçen Trabzon Jandarma Alayının 3 ve 4. Bölükleri, tepeyi ele geçirmiş iken Rus filosunun denizden açtığı top ateşiyle dağılarak geri çekilmişti. Hopa her an Rus kuvvetlerinin eline düşebilirdi.

YENİ SAVUNMA HATTI OLUŞTURULDU

Sahildeki kuvvetlerimiz için Hopa’nın batısında Yoldere (Zurpici) sırtlarından Çavuşlu ve Başköy hattına kadar olan bölgede yeni bir müdafaa hattı oluşturulmaya çalışılıyordu. Murgul’da bulunan Yusuf Rıza Bey; geçen birkaç gün içinde kuvvetlerini dinlendirmiş, derleyip toparlamış yeniden organize ederek bir tabur haline getirmişti. I. Teşkilât-ı Mahsusa taburu adı verilen bu birliğin kumandanlığına ise İzmit Merkez Jandarma Bölüğü kumandanı iken bölgeye gelen, Yüzbaşı Adil Bey atanmıştı. Stange Bey Hopa bölgesindeki kritik durumu düzeltmek için bu yeni birliği de Hopa Bölgesine sevk etmişti. Gelen kuvvetlerle birlikte Hopa savunmasında 5 jandarma, 2 hudut bölüğü ve I. Teşkilât-ı Mahsusa taburu olmak üzere toplam 1850 asker vardı.

Trabzon’dan Antalya’ya Sürpriz Çıkarma: Şehir Hastanesi Neden Mercek Altına Alındı?
Trabzon’dan Antalya’ya Sürpriz Çıkarma: Şehir Hastanesi Neden Mercek Altına Alındı?
İçeriği Görüntüle

HAREKET HALİNDEKİ HER ŞEYE ATEŞ AÇTILAR

Savaş öncesi Osmanlı Rus hududunun geçtiği hâkim tepeler Cankurtaran’a kadar Rus işgali altında, hattın sağ tarafına düşen Balıklı tepeleri ise kuvvetlerimizin elinde idi. Bölgeye takviye kuvveti olarak gelmiş bulunan Tirebolu Jandarma bölük kumandanı Mehmet Efendi bölgeden gönderdiği raporunda, Hopa’dan doğuya doğru ilerleyerek Bucak mahallesine vardıklarını, buranın sırtlarında görev yapan Teşkilât-ı Mahsusa gönüllülerinden cephenin durumu hakkında bilgi aldığını yazıyordu. Aralık ayı sonunda Rus taarruzunun başlangıcında Sarp ile Gönye arasında bulunan Kvariati köyü bölgesinde bulunan birliklerimiz Rusların karadan ve denizden günlerce süren taarruzdan sonra, çarpışarak adım adım geri çekilmişti. 14 Şubat’ta Bucak sırtlarındaki mevzilerde direnmeye devam edilmekte idi. Altı gemiden oluşan Rus filosu, sabahtan akşama kadar kıpırdayan her şeye ateş açarak akşama Batum limanına dönüyordu. Yusuf Rıza Bey, Hopa’nın savunulabilmesi için Yüzbaşı Adil Bey komutasındaki I. Teşkilât-ı Mahsusa Taburuna bir keşif taarruzu ile elden çıkan iki hâkim tepenin geri alınması emrini verdi ve Adil Bey 19 Şubat’ta yaptığı taarruzla bu tepeleri geri aldı. Kuvvetlerimiz Can boğazını ele geçirip Hopa’ya bağlı Başköy (Higi)’ye girdiler. Rusların Koyuncular köyüne düzenlediği karşı taarruz ise püskürtülmüştü. Püskürtülen kuvvetlerin Rusların Kafkas Cephesini takviye için gönderilen II. Türkistan Kolordusuna mensup 19. Türkistan Alayının Nişancı taburuna mensup oldukları anlaşılmıştır. Bu taarruzlarda Ruslara 100 civarında zayiat verdirilirken Hopa Hudut Taburu 1. Bölük komutanı Teğmen Rüştü Efendi ve 10 askerimiz şehit olmuş 20 askerimiz yaralanmıştı.

TEPELERE YERLEŞTİK

23 Şubat 1915 de Kemalpaşa önlerine gelen bir Rus savaş gemisi Kemalpaşa’yı ve sahil kısmındaki mevzilerimizi ateş altına almıştı. Bombardıman bütün gün sürdü. Bombardıman da Esenkıyı bölgesindeki mevzilerimiz tamamen çökmüştü. Bombardıman başka yerlere yöneldi ve Rus piyadeleri ilerleyerek bu bölgeyi işgal ettiler. Başköy de bulunan hudut bölüğümüz yan ateşi yediğinden geri çekilip savunma hattını yeniden düzenlemişti. Savaş gemisi Civan-Çifteköprü arasındaki mevzilerimize sabahtan akşama kadar 109 top mermisi attıktan sonra akşam Batum limanına döndü. Rıza Bey’in emriyle Binbaşı Hasan Vasfi Bey 23 Şubat’ı 24 Şubat’a bağlayan gece bir taarruzu düzenlemiş, Satibe tepesi Başköy ve Can boğazından ilerleyen kuvvetlerimiz Beşoba (Higoba) tepelerini ele geçirmişti.

24 Şubat sabahı takviye kuvvetlerle karşı taarruz geçen Ruslar, denizden Rus donanmasının açtığı ateşle destekleniyordu. Esenkıyı sırtlarındaki istihkamlarımız tamamen harap olmuştu. Buradan Rus piyadesi Başköy’e doğru ilerledi. Denizden açılan ateş Başköy’deki mevzilerimizi yandan vurduğu için buradaki savunma hattımız biraz geri alınarak yeniden düzenlendi. Rus piyadeleri Sultanselim Tepesine yöneldiler. Bu taarruz da karadan top atışları ile destekleniyordu. Ruslar top atışlarıyla Sultanselim Tepesindeki mevzilerimizi tahrip, ardından işgal ettiler. Rus taarruzu Hopa’nın Bucak mahallesi sırtları, Subaşı, İsgaristi ve Kuşanuk tepe istikametlerinde ilerliyordu.

Dört gündür hiç durmadan savaşan kuvvetlerimiz yorgun düşmüştü. Denizden ve karadan top ve makinalı tüfek ateşi desteğinde saldıran Rusları, tüfeklerle durdurmaya çalışan kuvvetlerimiz fazla şehit verdiği için tutunamıyordu. Ruslar Koyuncular ve Şekerciler tepesine kurduğu toplarla mevzilerimizin tamamını ateş altına almış savunma yapmaya çalıştığımız siperlerimizi tahrip etmişti. Artvin Bölgesini savunmak için savaşan Stange Bey’den gelen emirde mevzilerin savunulmasında ısrar edilmesi emrini yinelemişti.

Kuvvetleri yönetebilmek için Subaşı’nda karargâh kuran Binbaşı Hasan Vasfi Bey bu emir üzerine Subaşına ulaşan askerleri durdurup tekrar ileriye göndermişti. Rus taarruzu karşısında ağır baskı altında kalan Yüzbaşı Adil Bey kumandasındaki I. Teşkilât-ı Mahsusa taburunu destek için ihtiyatta bekleyen üç jandarma bölüğünden ikisi ile takviye edilmek istenmişse de yoğun bombardıman nedeniyle bu mümkün olamamıştı. 1. Teşkilât-ı Mahsusa taburu iki gün önce karşı taarruzla ele geçirdiği tepeleri savunurken 100’den fazla şehit vermiş ve savunduğu mevzileri elden çıkartarak geri çekilmişti. Sahilden Türk siperlerini ateş altına alarak Zürpici sırtlarını döğen ve iki gemiden oluşan filoya ilaveten Rus kuvvetleri Çifteköprü yönünden de ilerlemeye başlamıştı. Bu taarruzlar Koyuncular köyü sırtları ve Sultanselim tepelerine olan taarruzla koordineli bir şekilde idi. 8 top, 16 makinalı tüfek ve 4 taburluk bir kuvvetle 24 Şubat’ta taarruz eden Ruslar akşama doğru Subaşı’na kadar ilerlemişlerdi. Böylece Hopa Borçka yolu tamamen Rusların kontrolüne girmişti.

Araştırma İnceleme: Doç. Dr. Mehmet Bilgin
İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ

Kaynak: TAKA GAZETESİ