Amerikan modern sanat tarihin en çok konuşulan adamı Andy Warhol, bir keresinde şöyle söylemiş: “Korkunç bir fotoğrafı tekrar tekrar görünce, etkisi giderek azalıyor”.

Warhol, sürekli tekrarın bir pop sanatı doğurabileceğini düşündü ve bu yapay kültürü kabaca şöyle yorumladı: Çoğalan, tekrar edilen bir görüntü, en ulvi duygulara ait olduğunda bile medyada dönüp duran bir cümbüş halini alır ve artık kimseyi etkilemez. Bu çılgın adamı çok sevmem ama onu bugün saygı ile yâd ediyorum!

Ahmet Hakan sok dakika salgın verilerini görünce, “Oooo!” diye ses yükseltti. Aslında o bilindik ve hiçbir faydalı sonucu olmayan siyasî tartışmalardan biri vardı ama kamera arkasına seslendi: “Ya şu Mehmet Ceyhan hocayı bağlayın da konuşalım!”. İki çay içelim der gibi… Bir dakika içerisinde sağ üst köşede Mehmet Ceyhan kulaklığıyla belirdi. O artık, görmeye alışkın olduğumuz suretlerden bir tanesiydi!

Yarım saat kadar sonra başka bir kanala bağlandı Ceyhan. Bunu gören diğer haber kanalları telaşla, “Boşta kim var?” diye rehbere baktılar ve yakaladıkları profesörleri apar topar canlı yayına aldılar. Tam kapanma gelir mi? Maske mi mesafe mi? Artış devam eder mi? Vuuu! O yeah! Ve sırf alt yazı olsun diye sorulan bir yığın saçma soru… Sabahları kadın programlarına bile çıkarlarsa şaşırmam diye içimden geçiriyordum ki… Tanrım! Şov nihayet başlamıştı!

Tacettin Kutay, o güzel Türkçesi ile güzel bir söz söyledi geçenlerde: “Bilim laboratuvarda yapılır, siyaset de mecliste”. Salgın yönetimi konusunda AKP’yi eleştiren eski bir CHP’liye, meselenin siyasetçiler ile ilgili olmadığını, iktidarda hangi parti olsa bilimsel bir meseleden muaf tutulması gerektiğini söylemek istiyordu ama bence o sözünden ders çıkarması gerekenler siyasetçiler de değildi. Çok ilginç, canlı yayın yarışında geri kalmamak için uzman profesör arayışına giren televizyoncular pek zorlanmıyor, “Hocam müsait misiniz?” diye sorduklarında “tabi canım” cevabını alıyorlardı.

Çünkü okulunda, hastahanesinde, laboratuvarında deney yapması gereken o insanların çoğu ellerinde telefon, hangi kanal arayacak diye bekliyordu. Mehmet Ceyhan iki ara bir derede, sosyal medya hesabından bile paylaştı: “CNN’e bağlandım. Birazdan da TGRT’de olacağım”…

Mehmet Bey, bilgili ve yetkin bir insan elbette. Diğer hekimlerimiz de öyle… Fakat birinin onlara, bir show man olmadıklarını söylemesi; bilimin mecliste yapılamayacağı gibi medyada da yapılamayacağını hatırlatması şart! Zira insanlar, aptal oldukları için değil, artık bilimi ve bilimciyi (bilim insanı demek de bir işe yaramıyor) inandırıcı bulmadıkları için maske takmıyorlar; kusura kalınmasın, bunun için suçlanamazlar! Gazeteci iki yıldır aynı soruyu soruyor ve bilim tanrılarının cevabı yok: “Onu bilmiyoruz… Bunu henüz bilemiyoruz… Şunu henüz anlayamadık…”. İki yılda hiçbir şeyi anlayamadınız çünkü laboratuvarınızda değil medyadasınız. “Sesim geliyor mu?.. Hah tamam şimdi ben de sizi duyuyorum... Maske takmak lazım. İyi akşamlar…”. Hadi ama Mayk, bilim bu mu dostum?

Anti-materyalist bir insanım evet ama bilimin ne olduğunu; en azından ne olmadığını biliyorum. Bilim hakikati belirlemez, belirleyemez. O sadece eldeki veriyi inceler ve aksi kanıtlanıncaya kadar nesnel bir yargıda bulunur. Atomun en küçük yapı taşı olduğunu iddia eden de bilim olmuştu, sonra atom parçalandı. “Hımm değilmiş…”. Sonlu evren kuramını tartışmaya cüret edenleri dahi yobazlıkla suçluyordu bilim camiası ama evrenin sürekli genişleme halinde olduğu da keşfedildi işte… Yani bilim bir yanılgılar bütünüdür, önce bunu anlayalım. Neden sonra, yanılgıyı anlamak için de araştırır, inceler ve gözlem yapar bilim adamları. Kendi hatalarını da yine kendi yaptıkları başka deney ve çalışmalar ile düzeltirler. Ve işte en önemli kısım; zamanlarını televizyon ekranlarında değil laboratuvarlarında geçirerek başarabilirler bunu.

Musa El-Hârizmî (ya da o dönemden bir başka bilim adamının) şöyle bir söz söylediği anlatılır: “Eğer beden temizliği Tanrı buyruğu olmasaydı yıkanmak için dahi vaktimi harcamaz yine matematik çalışırdım”. Harizmî ile Warhol’ü yan yana koyalım ve biraz düşünelim şimdi. Çok büyük bir tehlike -iddia edildiği gibi- giderek yaklaşıyorsa cümbüşü bırakıp biraz gerçekçi olalım.