DAĞLAR YEŞİLE BÜRÜNDÜ

Yeşile bürünen dağlara meşakkatli bir yolculukla ulaşırlar. Serin rüzgarların yamaçlardan aşağı süzüldüğü, çiçeklerin renginin parladığı, suyun sesinin türküye karıştığı yaylalarda çocukların içi de kıpır kıpır olur.

İNEKLERİN ARDINDAN KOŞARLAR

Tatilin ne olduğunu bilmeyen yaylacı çocuklar için inek peşinde koşmak büyük bir keyiftir. Yorulmazlar. Büyük bir sevda ve içlerinde dinmeyen heyecanla yaylanın çimeninde hayvanlarını otlatırlar. Kimi zaman içleri sıkılır, kimi zaman bir nefese ihtiyaç duyarlar. Yaylalar onların vazgeçilmez tek dayanağıdır.

YAYLA HAREKETLİ

Bir yanda yaylaya tatil için gelenler diğer yanda da obalarında çalışmak zorunda kalan çocuklar. Tepelerden denizi seyreden çocuklar, şehirdekilerin serinlemek için gittiği mavi sulara uzaktan heyecanla ama gözlerinin içindeki mutlulukla baktılar.

EĞLENCELERİ PAPATYALAR

Yaylada tek eğlenceleri olan papatya çiçeklerini toplayan çocuklardan bazılar taç yaparak kendini kraliçe yaptı. Bazıları ise meşhur olan ‘Seviyor’ ‘Sevmiyor’ oyununu oynadı. Çocuklar günün sonunda ise topladıkları bir demet papatya çiçeğini annelerine hediye ettiler.

AKŞAM HAZIRLIĞI

Yaylada akşamın hazırlığı da bir başkadır. Hayvanlar sağılmıştır. Yaylanın buz gibi suyu ile çay demlenir. Patates kızartılır. Turşu olmazsa olmazdır. Kuymak, yayla ekmeği, külek peyniri ve daha bir çok organik yiyecek.

STRESTEN UZAK

Yaylada akşam sohbetleri stresten uzakta gerçekleşir. Kimi Trabzonspor’u konuşur. Kimi siyaseti, kimi memleket meselelerini kimi eğitimi. Meseleler bir anda derin sohbete dönüşür. Çocuklar ise yol boyunca oyunlarını oynarlar. Tablet ve ekranlardan tamamen uzakta. Hayal güçleriyle kurdukları oyunlarda mutluluğu buluyorlar. Sade ve gerçek. Yayla çocukların nefesi ve hayatı. Okul sezonu açılıp yaylalardan döndükleri zaman da ise yüreklerinin bir parçası hep yaylada kalıyor.

Fotoğraflar/ İnan Kalyoncu