Trabzonlu.
Kemeraltı'ndan Gazeteye gelirken yolda durdurdu;
"Sizi TV'den izliyorum.
Ama beğenmiyorum.
Çok yumuşak konuşuyorsunuz.
Neden masaya yumruğunuzu vurmuyorsunuz."
*

Dedim.
"Öyle değil.
Trabzonspor'u batırdılar.
Karşılığında elde avuçta ne var?
*
Şimdi dilenci oldular,
Para topluyorlar...
Ben emekliyim;
Vallahi 5 maaşımı bağışlayacağım.
Ama şu yabancı transferine bi son versinler.
Yeter artık.
6 kere şampiyon olduk.
Kaç yabancı futbolcumuz vardı?
Yok,
Hiç bir yabancı futbolcumuz olmadığı gibi,
Olanların da onda dokuzu Trabzonluydu...
*
Ruh öldü ruh!
Bunu anlatın...
O ruh gelmesi için yeniden yerliye dönülmesi lazım.
İşte o kadar."
*
Valla Teoman Beyin dedikleri doğru.
En azından bu aşamada alınacak acil önlemlerden biri de bu.
Trabzonspor olarak,
Ayağımızı yorgana göre uzatalım.
Yeniden yapılanalım.
Alt yapıya önem verelim.
Kendi sporcularımıza yatırım yapalım.
O zaman ben de,
Kısa sürede büyük işler yaparız görüşündeyim.
Dedim ya haklısın Teoman Bey!
HEP AYNI TERANE
Bir "Şam'da cuma namazı" mevzuu vardı ya.
Ankara'da bol bol cenaze namazına dönüştü.
Şimdi yetmemiş gibi benzer söylem başka bir parti tarafından,
"2019 yılında Suriye'de İftar yapacağıız" naraları atılıyor...
Yahu siz niye kapınıza sığmıyorsunuz.
Yahu niye kaynayıp taşıyor,
Haddinizi aşıyorsunuz.
*
Bakın bu gidişat maceradır.
Tuzaktır.
Pirince giderken bulgurdan olmaktır.
Boş berin boş hayalleri de,
Ülkemiz adına;
Daha bilimsel,
Daha kültürel,
Sanatsal hayaller kuralım...
CÜBBELİNİN SELAMI
Yeni bir dolandırıcılık metodu.
Özellikle mütedeyyin insanları kandırmak için kullanılıyor.
Neymiş,
"Cübbel'inin selamı var. "
Haliyle gelsin paralar...
*
Cübbeli zaten maşallah,
Bu çevrelerden alacağını fazlasıyla alıyor...
Terlik,
Dua,
Yanmaz kefen,
Vesaire...
*
Derken şimdi de "selam" mevzuu.
GDO
GDO'yu bitirecek alet çıkmış.
Çıkmış ama sanmayın ki,artık GDO'suz gıdalar tüketeceğiz.
Adam çıkar karşımıza,
Derki,
"Şimdi siz bana mı inanıyorsunuz,
Yoksa bu gavur icadı makineye mi inanıyorsunuz?"
Derse,
Eminim hepimiz satıcıya inanır,
Malı alır götürürüz yemeğe...
AL SANA BİR FAUL DAHA
Bunların adı önemli değil.
Bunlara Faul demek lazım.
İşte bir Faul daha çıktı ortaya.
*
Dedi ki,
"Ey garilar.
Binmeyin bisiklete,
Sonra tahrik olursunuz.
Günaha girer demirler..."
*
Şaka bir tarafa,
Ama bu faul zevat,
Kadına bisikleti yasaklıyor.
Gerekçesi de tahrik.
*
İyi de kadının,
Muza bakmasına ne dersin Bay Faul!
Salatalığa...
Patlıcana...
*
Erkeklerin Armut'a bakmasına ne dersin?
İncire,
Göğüsleri çağrıştıran ayvalara...
Karpuzlara...
Kabaklara...
Ne dersin ulan!
*
Ne diyeceksin?
Erkeklere de,
bakmak da,
yemek de,
yasak de,
haram de.
*
Şimdi bu zırtıl kafalara "Kuran" dedin mi,
Kıçı yanmış maymun gibi kaçıyorlar...
Çünkü Kuran'a hurafe,
Yalan,
Masal,
İlave edemiyor.
İnisiyatif kullanamıyor.
Ah şu Kuran konuşursa,
Siz hangi halının altına sığacaksınız?
PTT'NİN EFSANE MÜDÜRÜ HALİLİBRAHİM DEMİRKANLI
Yaşı hayli ilerlemiş,
Ama o hala ihtiyar delikanlı.
Hala kilometrelerce yürüyüş yapıyor.
Yaz/kış denize giriyor...
*
Neredeyse Trabzon'un tüm esnafı ve eşrafı tanır(dı) kendisini.
Öyle masa müdürü değildi.
Her an her yerde olan,
Uykusuz,
Çalışkan ve çalıştıran adamdı.
Geçmişte birlikte çalıştık.
Müdürümdü.
Ama aramız hep iyi olmuştur kendisiyle.
Bir kere kızmıştır bana,
O da tayin istediğim için.
*
Demirkanlı,
"Hayat bir hoş sedadır.
İnsan olmak ortak paydamızdır.
Değer üretmek amacımız olmalıdır.
Eşin,
Dostun,i
İşin ve sağlığın kıymetini bilmek lazım.
Yönetici,
Personelini sevmeli.
Ona bir yandan güvendiğini hissettirirken,
Bir yandan da onu denetlemeyi ihmal etmemelidir.
Yönetici Cesur olmalı.
Akıllı olmalı.
Mevzuatların yetersiz olduğu yerde inisiyatif kullanmaktan imtina etmemelidir."
Diyor...
Hala cin gibi.
Ama iyi huylu cin...
HİKMET AKSOY'UN İSYANI

Dile kolay tam kırk yıldır hukukumuz var.
Trabzon'da nice gazeteci ve karikatüristin üzerinde emeği vardır.
*
Ama bu sanat ve gönül insanı mutsuzdur aslında.
Yaşadığı ilçesi Vakfıkebir'de mutsuzdur.
Dünya onun tanır ama o etrafta yeteri kadar kıymeti bilinenlerden değildir.
Oysa o siyasetle ilgilenseydi.
İlçe başkanlığı,
Delege vesaire işlerle iştigal etseydi,
Ah nasılda omuzlarda taşınırdı.
*
Ama yok.
O illa da düşünür olmayı,
Fikir emekçisi olmayı,
Kültür sanat adamı olmayı tercih etti.
Ve yalnız kaldı...
*
Dedim ya,
Vakfıkebir'de yaşıyor.
Dede malı yerlerinde.
Çınar ağaçlarının gölgesinde.
Derenin sesine meftun yaşıyor.
*
Ve hala üreterek yaşıyor.
Kalbi kırık yaşıyor...
"Dönüşüm projesine tabi tutulduk,
Zorla dönüştürecekler bu seksen yıllık Hikmet'i enişte" diyor.
"Baksana,
Kendi yerimizden sürgüne çıktı kağıdımız.
Ondandır bu ağıtımız." diyor.
*
"Koştum, anlattım/aktardım kim varsa.
Milletvekili,
Etkili/yetkili.
Ama olmadı yine de dillerim etkili" diyor...
*
İlgisizliğe,
Duyarsızlığa yenik haldeyim.
Tası/tarağı toplayıp gitmeli miyim kendi öz toprağımdan."
Deyip, hayıflanıyor çaresizliğine...
Demem o ki,
Üzmeyin üstadı!
FIKRA
Pazar akşamı televizyondan seçim sonuçlarını izleyen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal,
Rakamlara oldukça şaşırır.
AKP % 47,
CHP % 20,
MHP % 14.
Artık istifa etmenin vakti geldi diye düşünür.
Büyük bir telaşla kurmaylarını çağırır ve “Nedir bu rezalet?” diye sorar.
Kurmayları, “Efendim onlar ‘öteki Türkiye’nin seçim sonuçları,
Onları niye dikkate alıp, canınızı sıkıyorsunuz ki...
Buyurun bunlara bakın” der ve Baykal’ın önüne Bodrum’un seçim sonuçları getirilir:
CHP % 47,
MHP % 27,
AKP % 20
“İşte gerçek Türkiye bu.”
Diyerek Baykal'ı istifadan vazgeçilirler...