"Futbol bir takım oyunudur" sıkça duyduğumuz bu söz çok doğru ve yerinde bir tespittir. Lakin bu cümleyi kurduktan sonra cümle sonuna nokta değil virgül koymak elzemdir çünkü fark yaratan bir ya da birkaç oyuncu sizi şampiyon yapar diye de eklemek lazımdır.
 
Öyle oturduğun koltuktan temelsiz üfürmeyle bu işler olmaz anlat bakalım o zaman dediğinizi duyar gibiyim..
 
Anlatayım o zaman..
 
Fenerbahçe devre arasına kadar şampiyonluğun en güçlü adayı idi. Lig sonuna doğru liderin 15 puan gerisine düştüler peki neden? Çünkü tüm oyun 38 yaşındaki Emre üzerine inşa edilmişti ve bu biyolojik sınır 34 maç oynamayı imkansız kılıyordu. Sonuç Emre olmayınca Fenerbahçe'de bitti.
 
Gelelim Kurt hoca Fatih Terim'in Cimbom'una,
İlk yarının sonu ile başlayan 9 maçlık müthiş bir seri. Pandemi öncesi lider Başakşehir ve aynı puanlı takipçisi Trabzonspor ile arasinda sadece 3 puan var ve iki rakibiyle de evinde oynayacak. Bahis şirketlerinin en büyük şampiyonluk adayı. Derken Kaleci Muslera'nın ayağının kırıldığı talihsiz bir maç yasaniyor Rizespor İle İstanbul’da. Muslera sezonu kapatıyor. Takip eden 5 maçta 3 mağlubiyet 2 beraberlik, galibiyeti yok. Çünkü Muslera Galatasaray için bir kaleciden fazlasıydı ve Muslera yoksa puan da yok..
 
Gelelim bu yılın sürpriz takımı Sivasspor'a; ilk yarının açık ara lideri. En yakın rakibi Başakşehir'e 4, Trabzonspor'a 5 puan fark atmış neredeyse zirvede yalnız. Fark yaratan oyuncuların üzerine fazla yük binince, sakatlıklar ardı ardına geldi ve bugün liderin 9 puan gerisine kadar düştü, puan cetvelinde üçüncü.
 
Peki ya Fırtına;
Fırtına, kendisi gibi fırtınalı bir sezon yaşadı. Sörloth, N'wakaeme, Ekuban, Sosa gibi üst düzey oyuncularının olağanüstü formu ile uzun süre ligi forsetti. Pandemi sürecine ligin en fazla gol atan, averajı en yüksek takımı olarak lider girdi.
Ama ortada yine bir hesap hatası vardı.
Belli oyuncular üzerine çok fazla yük biniyordu. UEFA KUPASI, TÜRKİYE KUPASI ve SÜPER LİG derken 50 maçın üzerine çıkınca yıldızlar birer ikişer döküldü. Önce Sosa sakatlandı, Sonra N'wakaeme ve bir anda dengeler değişti ligin en çok gol atan takımı skor üretemez oldu ve bu maç öncesi liderin 5 puan gerisine kadar düştü.
 
Peki ya Başakşehir o nasıl lider ondan bahset dediğinizi duyar gibiyim;
Tabi onu es geçmek olmaz. Bir kere en başa Göksel Gümüşdağ’ı koymak lazım. Futbol camiasına hakimiyeti (Aziz Yıldırım Kulüpler birliği başkanı iken yardımcılık, sonrasında da 1 dönem başkanlık), hakemler üzerindeki nüfuzu ve iktidara enişte olması en önemli faktörler. Çok geniş bir oyuncu kadrosu, 50mEuro maaş yükü, Borsaya açık olmaması nedeniyle takip edilemeyen para hareketleri. Dahası var ama bu akşamki maça da yerimiz kalsın diye kısa kesiyorum
 
Çıkmayan candan ümit kesilmez misali geçtik televizyonun karşısına. Trabzonspor'da bizler gibi Basaksehir'in yenilmeyeceğine inanmış bir halde tutuk bir görüntü ile maça başladı. 3. dakikada öne geçen Başakşehir de bizi doğrular gibiydi. Derken 10. dakikada Trabzonspor da golü buldu. İki şampiyonluk adayı da haftayı galibiyetle bitirecek galiba derken Trabzonspor'un golü Konyaspor'a ilham olmuş olacak ki ardı ardına Konyaspor goller buldu ve bir anda skoru 3-1 getirdi. Ve bu skorlarla ekipler soyunma odasının yolunu tuttu.
İkinci yarı Trabzonspor yine kendinden bekleneni yaptı ve basit bir duran topta kalesinde golü gördü. Soyunma odasında rakibinin 3-1 yenik olduğunu bilmesine rağmen Bordo-mavili takımın bu şuursuz, bu cılız futboluna bir anlam veremedik. Dakikalar birer ikişer tükenirken bir iki cılız pozisyon hariç ısıran bir Trabzonspor göremedik. Derken Başakşehir ardı ardına goller buldu ve skoru Konyaspor karşısında 3-3'e getirdi. Şampiyonluk yarışında rakibimizin 2 gol bulduğu sürede Trabzonspor bir gol dahi üretemediği gibi bir de kalesinde gol gördü. 3 topun direkten döndüğü şanssız garip bir maç izledik. Başakşehir’in Konya'da kaybederek altın tepside sunduğu şampiyonluğu elimizin tersiyle ittiğimiz bir hafta yaşadık…
Olmadı çocuklar, olmadı hocam, bunun açıklaması olamaz!!