AK Parti seçim sonuçlarını derinlemesine tartışıyor. Nerede yanlış yaptık? Önceki gün ajanslara yansıyan bilgilere göre parti heyeti ve kadroları her ili derinlemesine mercek altına almış. Sadece il değil her yaş grubu için,  bu ister seçmen olsun, ister olmasın. Sadece seçmenin beklentileri değil, genel beklenti ne?

Cumhurbaşkanı Erdoğan daha 28 Mayıs gecesinden 31 Mart yerel seçimlerine atıfta bulunuyordu. Sonuçlar istediği gibi olmadı, belki de öngörüyordu, zira İstanbul mitinginde, ‘Biz Mayıs’ta bu alanda 1 milyondan fazla kişiye hitap ettik’’ dediğinde alanda olan vatandaş sayısı 600 bin civarında idi.

Seçmen Ak Parti’yi neden yalnız bıraktı, emekli neden kızdı, sadık seçmen niçin sandığa gitmedi.

Geçen yıl Mayıs’ta belirleyici olmayan ekonomi Mart’ta mı belirleyici oluvermişti.

Kanaatim Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart yerel seçimlerinin rövanşını muhakkak almak isteyecektir.

Bırakırken zirvede bırakmak isteyecektir. Bunun için kuruluş felsefesine dönecek, mental yorgunluk dediği, heyecanını kaybetmiş, halktan uzaklaşmış günübirlik partilileri ilk durakta indirecektir.

Partiler büyüdükçe her çevreden ve siyasi görüşten oraya sızmalar olabilir ve zaman içinde bu şahıslar partiye zarar verebilirler.

Farklı partilerde de bu durum aynen şekilde tezahür edebilir.

Bir dönem CHP sivri çıkışlarla çok mücadele etti, Kılıçdaroğlu bunu törpülemeyi başardı.

AK Parti birkaç gündür İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı olayını tartışıyor.

Şebnem Bursalı, Monaco’da Yat Kulübünde ıstakoz yerken bir fotoğraf çekiliyor ve bu fotoğraf ı adeta basına servis ediyor.

Hem parti içinden hem de muhalefetten zılgıtı yiyen Bursalı özür dilemek durumunda kaldı.

Her şey bu kadar hassaslaşmışken, halka inememekten halktan kopuşlar yaşandığı konuşulurken partide önü alınamaz bir hovardalık, vurdumduymazlık, hissiyatsızlık olduğuna dikkat çekiliyor.

Aynı zamanda 31 Mart yerel seçimlerinde AK Parti'nin Çankırı adayı olan Hüseyin Filiz de Maldivler tatiline ilişkin paylaşım yaptı!

Haliyle insanlar soruyor sırası mıydı şimdi?

Erdoğan partiyi tekrar ele alacak. Başta kabine olmak üzere MYK’da il-ilçe başkanlarına her şeyi masaya yatıracak ve son gelen raporu değerlendirecektir.

Mevcut ekonomik politikadan taviz vermeyecek, 2002’de uygulanan programın benzeri uygulanacak.

Zira Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan dün IMF-Dünya Bankası toplantılarına katılmak üzere ABD’ye gittiler.

Birebir görüşmeler gerçekleştirecek, yatırımcılarla bir araya gelinecek.

Erdoğan 2002 yılı ve devamı için ‘’Bizden 3 yıl bir şey beklemeyin’’ demiş ve her seçimi süpürmüştü. Benzer bir yaklaşım söz konusu olacaktır.

Aslında her şey ekonomi temelli de değil.

Esnaf satıştan hiçbir şekilde şikayetçi değil, Pahalılıkta herkes hemfikir ama esnaf ‘’alım gücü öyle veya böyle devam ediyor’’ diyor.

Belki de insanlar harcama alışkanlıklarını sınırlamış değiller, kredi kart faizleri, taksiteri vb. belkide o yüzden sürekli düzenleniyordur.

Sonuç olarak enflasyon bugünden yarına çözülecek bir şey değil.

Önümüzde zorlu günler olduğu çok açık, dünya iyi bir yere gitmiyor.

İran-İsrail gerilimi senelerdir yayılmak istenen Orta Doğu savaşının sac ayaklarından biri.

Türkiye son yıllarda sürekli savunma sanayiine yatırım yaptı bunlar boşuna değil.

Tarihin en büyük depremini yaşamak, tarihin en büyük pandemisini yaşamak, güneyde kuzeyde savaşla burun buruna olmakla başa çıkmak öyle sıradan işler değil.

Şükredelim, ülkemiz için dua edelim..