En çok hangi ırktan, milletten, kavimden, topluluktan nefret edilir sorusunun vücut bulmuş cevabı şüphesiz Yahudilerdir. Hadi soruyu nefret değil de mesafeli durursun, temkinli olursun diye yumuşatalım. Cevap aşağı yukarı yine aynı olur.

Nereye giderseniz gidin, İslam coğrafyasında da Hristiyan coğrafyasında da Yahudilerle ilgili kanaat birbirine çok yakındır.

Tarihin hemen hemen her döneminde gayriinsani bir olayın, travmanın içinde hep olmuşlardır. Ya fail ya da mağdur durumundadırlar. Mağdur olmadıkları durumlarda dahi fıtratları gereği mahir oldukları hilelerle sürekli mazlumu oynamışlardır.

Çıkardıkları fitnelerden dolayı hep bir yerden bir yerlere sürülmüşlerdir. Yaşadıkları mağduriyetleri hakim oldukları sinema sektöründe o kadar iyi işlemişlerdir ki “Yahudiler hep zulme, soykırıma, sürgüne maruz kalmış bir millet” algısı zihinlerde yer edinmiştir.

Gerçekleri ters yüz etmede ellerine kimse su dökemez.

Bugün Gazze’de yaşanan vahşetin sorumlusu işte bu asırlardır hep mağdur, mazlum algısıyla dünyanın huzurunu bozanlardır.

İçlerinde iyileri var mıdır? İçlerinde pis işlere bulaşmayan, mazlumun sırtına basmayı amaç edinmemiş, olup biteni tasvip etmeyenleri var mıdır? Hatta ve hatta sıkıntılara, eziyete maruz kalmış olanları yok mudur? Elbette vardır ama kanaatleri değiştirecek ne hacimdeler ne de samimiyetteler.

Her milletin eziyet, zulüm gördüğü buhranlı dönemleri olmuştur amma velakin hiç bir millet çekilen eziyetleri Yahudiler gibi fırsata çevirmemiştir.

Her çağın sabıkalı fitneci, bozguncu bu kavmi dünya döndükçe insanlar huzur bulmayacak.

Bu kravatlı vahşiler dünyanın gözünün içine bakarak yıllardır sürdürdükleri hukuksuz, adaletsiz ve insanlık dışı uygulamalarına bugün de pervasızca devam etmekte, katliamlarından sonra küstahça açıklamalar yapmaktalar.

Etrafını çevirdikleri açık hapishanede mazlumları, sabileri açlığa, susuzluğa mahkûm edip çoluk çocuk yaşlı ayırt etmeksizin katletmektedirler

Bu insan müsveddeleri hamisi Amerika’nın sağladığı destekle öylesine bir karartma, kuşatma ve sindirme uyguluyorlar ki etkin ve yetkin konumda olanlar bırakın tepki koymayı olup biteni sessizce izliyorlar. Biraz farklı düşünenler, zulme sessiz kalmayanlar ambargoya, linçe maruz kalıyorlar.

Ya Allah aşkına bu kan emiciler Fazıl Say’a bile tahammül edemediler, ambargo uyguladılar. Bile diyorum adamın dinle diyanetle pek ilgisi yok, siyasal İslam’a en mesafelilerden ama ona bile tahammül edemediler.

İsrail'in Filistin'deki insanlık dışı saldırılarına karşı çıkan fikirlerinden dolayı Say’ın İsviçre‘de Migros’un sponsorluğunda vereceği konserlerini iptal etmişlerdi.

Hani bunlar düşünce, inanç, vicdan ve ifade özgürlüğünü savunan çağdaş insanlardı.

Beğenirsiniz, beğenmezsiniz herkes Fazıl Say gibi olamadı.. Sanat sepet tayfasının çoğu korkusundan mesaj atamıyor, ortaya irade koyamıyor. Geldiğimiz noktada siyasetçilerin değil de sanatçıların, sporcuların ortaya koyacağı iradenin daha etkili olacağı kanaatindeyim.

Resmi kişiler ve kuruluşlar bu güne kadar gak dediler guk dediler kınamalar ile sözün değerini de kaybettirdiler. Buna karşın dünyanın dört bir yanından vicdanlı insanların bir araya gelerek oluşturdukları sivil inisiyatifler o korku duvarının aşılmasına neden oluyor, olacak da.

Uluslararası platformlarda her yerden “yeter artık canınız cehenneme” diyen haykırışlar yükselmeye, çığ gibi artmaya devam ediyor. İnancım odur ki devletlerin, kuruluşların değil de bu sivil inisiyatifin önünde duramayacaklar.

Bizim etimiz ne budumuz ne? demeden fil ordusuna karşı “ebabil kuşu” olmaya, mücadele etmeye inatla sabırla devam etmeliyiz.

Bu katil sürüsü ile ilintili yerli yabancı tüm şirketlerin ürünlerini bıkmadan, usanmadan, küçük-büyük demeden, “aman ne olur ki” rehavetine ve boş vermişliğine kapılmadan boykot etmeye devam etmeliyiz.

Bu bağlamda İsrail’e dolaylı ya da doğrudan destek veren firmaların ürünlerine boykotun yanı sıra Gazze’ye uygulanan ablukayı kırmak için sivil inisiyatifin geliştirdiği Sumud Filosunu çok kıymetli buluyorum.

Siyonist rejimin Gazze'ye uyguladığı ablukayı kırmak, farkındalığı artırmak, iki Milyondan fazla Gazzeliye ulaştırmak için sadece gıda, su, ilaç değil daha fazlasını “İnsanlığın onurunu ve vicdanı”nı taşıyan Sumud Filosu sayesinde bu vahşetin kırılacağını umuyorum.

Yunus Emre’nin sözüyle bitirelim “zülümle abad olanın sonu berbat olur” inşallah o günleri de göreceğiz.