Bizler Doğramacı Hocamız’ın Türk tıbbında devrim yarattığı Hacettepe Tıp Fakültesi’nin ilk sınıfı olarak yetiştik. Hocalarımız bizi bağırlarına bastı. Onlar ve Doğramacı Hocamız nefesimizi bile sayıyordu. Uzay istasyonunu andıran teknolojik ve dünyanın en çağdaş sisteminde eğitim aldık.

Ancak Hacettepe”full time” felsefesinden  uzaklaşınca gelişimde ve  geleneklerden  geride  kaldı. Çünkü ülkemiz de bu gelişmişliğe uyum sağlayamıyordu. Hacettepe’nin Doğramacı Hocamız’ın kurduğu felsefe bu yüzden güçsüzleşti.

Ne mutlu ki Doğramacı Hoca, yeni kuşak üniversiteler kurmuştu.  Bunların içinden Başkent Üniversitesi bir güneş olarak Anıttepe’den doğdu.  Işığı parladı, sahte yıldızları söndürdü.  Parlak olanlarını ise yörüngesine aldı.  Mehmet Haberal liderliğinde Hacettepe’yi de sırtlayarak bilimde saygın yerini kazandı.

Haberal Hocamız tıp fakültesinde  kıdemli ağabeyimizdi.  Öğrenci ve asistanlığımızda ondan büyük feyz aldık.  Fırça yedik, başarılı olunca sevgisini gördük.  Bizi kendisi gibi bir  maratoncu olarak  koşturdu.  Her gün çıkardığı hasta dosyalarını eliyle getirir, onlarıeksradanöncelikli  muayene etmemizi isterdi. Biz bunları yerine getirirdik.  Ameliyatta sütürleri kısa veya uzun kessekhemen  fırçayı yerdik.İşlerde bir gecikme olursa hiddetle şu fırçayı atardı:

“Kırk katır mı, kırk satır mı istersin ?” “Kırk katıra razıyım ağabey”  diye cevapladığımızda gözleri sevgi ile parıldıyarak kahkahayı basardı.  Hasta pansumanı ve vizit yaparken bizisıkı  denetlerdi.  O kadar hızlı, yorulmak nedir bilmezdi ki onun uyuduğunu ve yemekhanedeveya kantinde sohbet ettiğini gören yoktur. Bazen çalışma masasında  beyaz önlüğüyle kestirdiği  olurdu. Günde sadece 24 saat çalışırdı. Tanıdığım 60 yıl içinde hafta sonları ve bayramlar dahil bir gün tatil yaptığını işitmedim. Onun Kaçkar yaylaları, öğrenciliği, asistanlığı ve akademik yükselişinin birinci şahidiyim.  Karadenizlilik ilişkilerimizi sıkı tutuyordu.

Doğramacı Hocamız’ın “güzele en güzele” felsefesini Başkent Üniversitesi’nde de ilke edinmiştir. Bu yüzden Doğramacı Hocamız   Haberal Hoca’yı sevgi ve saygıyla desteklerdi. Hatta o kadar takdir ederdi ki “Haberal’ı  desteklemek ve ona hizmet etmek ibadet etmek gibidir. “ demiştir.

Ülkemizdeki ilk böbrek naklı başarısını gösterdiği  ekipte ben de vardım.  Onun öğrenciliğinden beri çok çetrefetli çalışma öyküsüne rağmen Başkent Üniversitesi’ni bir güneş gibi parlatmayı başarmıştır.  Yetiştiği Hacettepe Üniversitesi hocalarını ve arkadaşlarını vefa duygusuyla fazlasıyla yüceltmiştir.  Onların anılarını üniversitenin tesislerinde saygın bir şekilde yaşatmaktadır. Biz Hipokrat yeminine sadık kalmayı, deontolojiye uymayı,hocalarımıza itaat etmeyi, saygı ve vefa göstermeyi, nihayet tıp felsefesinde  doktorluk yapmayı  Haberal Hoca’dan öğrendik.  Bunları görmeyenveya  anlamayanlara  söylüyorum.

“Kırk katır mı, kırk satır mı istersin ?” “Kırk katıra razıyım ağabey”  diye cevapladığımızda gözleri sevgi ile parıldıyarak kahkahayı basardı.  Hasta pansumanı ve vizit yaparken bizisıkı  denetlerdi.  O kadar hızlı, yorulmak nedir bilmezdi ki onun uyuduğunu ve yemekhanedeveya kantinde sohbet ettiğini gören yoktur. Bazen çalışma masasında  beyaz önlüğüyle kestirdiği  olurdu. Günde sadece 24 saat çalışırdı. Tanıdığım 60 yıl içinde hafta sonları ve bayramlar dahil bir gün tatil yaptığını işitmedim. Onun Kaçkar yaylaları, öğrenciliği, asistanlığı ve akademik yükselişinin birinci şahidiyim.  Karadenizlilik ilişkilerimizi sıkı tutuyordu.

Doğramacı Hocamız’ın “güzele en güzele” felsefesini Başkent Üniversitesi’nde de ilke edinmiştir. Bu yüzden Doğramacı Hocamız   Haberal Hoca’yı sevgi ve saygıyla desteklerdi. Hatta o kadar takdir ederdi ki “Haberal’ı  desteklemek ve ona hizmet etmek ibadet etmek gibidir. “ demiştir.

Ülkemizdeki ilk böbrek naklı başarısını gösterdiği  ekipte ben de vardım.  Onun öğrenciliğinden beri çok çetrefetli çalışma öyküsüne rağmen Başkent Üniversitesi’ni bir güneş gibi parlatmayı başarmıştır.  Yetiştiği Hacettepe Üniversitesi hocalarını ve arkadaşlarını vefa duygusuyla fazlasıyla yüceltmiştir.  Onların anılarını üniversitenin tesislerinde saygın bir şekilde yaşatmaktadır. Biz Hipokrat yeminine sadık kalmayı, deontolojiye uymayı,hocalarımıza itaat etmeyi, saygı ve vefa göstermeyi, nihayet tıp felsefesinde  doktorluk yapmayı  Haberal Hoca’dan öğrendik.  Bunları görmeyenveya  anlamayanlara  söylüyorum.

Bir ihtiyaç doğduğunda elinden geleni esirgemediği herkesçe bilinir.  Benim ABD Tülane Üniversitesi’ne, Cem Keçik’in de bir  Almayaüniversitesine eğitim için gitmemizi sağlamıştır. 

Haberal Hocamız Hacettepe’de Türkiye’nin ilk modern yanık ünitesinin de kurucusudur.  Bu ünite Hacettepe’nin  dünyadakigururuolmuştur.

Haberal Hoca, eserleri veorgan naklindeki  başarıları ile bilimde dünya yıldızlığına yükselmiştir.  Aldığı uluslararasıüniversitelerden kazandığı ödüller müze olacak kadar çoktur.  En son olarak “Atina Akademsi” 2024 Yüksek Şeref Ödülü’ne  layık görülmüştür.   Atina AkademisiM.Ö. kurulmuş dünyanın ilk üniversitesidir. Bilim ve felsefenin doğduğu bir okuldur.  Haberal Hoca’nın aldığı bu ödül ilk kez Yunan vatandaşı olmayan bir bilim adamına takdim edilmiştir.   Yunan basını manşetlerde günlerce Haberal’ın bu başarısına övgüler yağdırdı.  Ülkemizin henüz bu onurun öneminin  farkındaolmayışı ne tuhaf ve üzücüdür.

Atina okulunun 4K olarak bilinen felsefesi vardır:

·        Rönesans

·        Düşünce

·        Hümanizm

·        Astroloji

Astroloji, dünyasal yaşam ve özellikle insan yaşamındaki ilişkileri sağlayan bir sanat veya ilimdir. Bilim felsefesi ile sentez içindedir. Kelime olarak  bilgi ve yıldız anlamına geliyor. Platon okulunun kapısında “ geometri bilmeyen giremez “  yazılıdır. Platon,”  bilginingerçek anlamda ancak ruhsal aydınlanma ve akıl yoluyla kazanabileceğini”  söyler. Ayrıca”  ideal bir devlet ve adalet felsefesinin”  ilk savunucusudur. 

Mehmet HaberalAtinaAkademisince bu felsefenin odağına konularak yüksek şeref ödülüne layık görülmüştür.

Haberal Hoca’nın odasındaki duvarda  padişahın imzaladığıAtatürk’ün  idam fermanı asılıdır. Aynen Atatürk’e yapılan gibibugün de  Haberal Hoca’nın  bilimsel yükselişinin  önü kesilmeye çalışılmış ve aylarcahaksız yere bilimsel özgürlük uğrunda  hapiste kalmıştır.   Aynen platon felsefesindeki anlayışı savunduğu için.Bu badireden kendi kararlılığı, bilimsel dik duruşu ve davasındaki haklılığı ile kurtulmuştur.

Atatürk şu veciz sözlerini sanki Haberal için söylemiştir:

“ Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin.Hiç kimseyi aldatmayacaksın. Ülke için amaç ne ise onu görecek ve hedefe yürüyeceksin.

Herkes senin aleyhinde olacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Fakat sen bunlara karsı direneceksin. Önüne sonsuz engeller yıgacaklardır. Kendini büyük degil, küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak kimseden yardım gelmeyecegine inanarak  bu engelleri asacaksın .Bundan sonra sana büyük derlerse bunu söyleyenlere güleceksin.”

Şimdi bize düşen Haberal Hocamız’ın hümanist, bilimsel, başarı dolu, erdemli çalışma ve felsefesine  desteliğimizi en üst seviyede çoğaltmaktır.  Hepimiz bunun bilincindeyiz.  Hakettiğiödülleri  ve başarılarını her  platformda  göstermek, tanıtmak onun için büyük güç ve  onur olacaktır.  Doğramacı Hocamız’ın söylediği  “ güzele en güzele” ifadesindeki  yürüyüşü Haberal’ın da bilimsel felsefesi olmuştur.

“Herşeyinbir  en iyisi vardır.”  Üniversitelerin de en iyisi ve  amiral gemisi olanı  Başkent Üniversitesi’dir.  Hem de Anıttepe’de Atamız’ın komşuluğunda. Haberal Hoca’nınAtamız’ın yolunda  ona layik olarak kutlu yürüyüşüne inançla biz de katılıyor ve onu kapten kutluyoruz