Ülkemizde her yıl 3-9 Kasım tarihleri arasında her yıl "Organ ve Doku Bağışı Haftası" olarak kutlanmakta. Tedavisi yalnızca organ ve doku nakli ile mümkün olan hastalıklar, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biri olarak öne çıkıyor

Türkiye'de, 2021 yılında, 2 bin 376 kişi karaciğer, 22 bin 775 kişi böbrek, 1290 kişi kalp, 285 kişi pankreas, 157 kişi akciğer, 8 kişi böbrek-pankreas, 2 kişi kalp kapağı, 1 kişi ince bağırsak olmak üzere toplam 26 bin 894 kişi organ nakli bekliyor.2022 yılında bu sayının 30 bini geçtiği belirtiliyor

Türkiye’de organ bağışının istenilen düzeye ulaşmamasında ve toplumda yeterli duyarlılığın oluşmamasında bilgi eksikliği, önyargılar ve yanlış inanışlar önemli rol oynuyor. İşte organ bağışında doğru bilinen yanlışlar ve merak edilen soruların cevapları.

Organ bağışı kişinin hayatta iken kendi iradesiyle, organlarının bir kısmının veya tamamının ölümünden sonra başkalarının tedavisi için kullanılmasına izin vermesidir. 18 yaşını doldurmuş, akli dengesi yerinde olan herkes organ bağışında bulunabilir. Bağış yapılabilecek yerler; devlet hastaneleri ve bazı büyük özel hastaneler, sağlık ocakları-sağlık grup başkanlıkları, sağlık müdürlükleri, organ nakli yapan merkezler, konu ile ilgili çalışma yürüten dernek ve vakıflardır. Bu mercilere başvuran herkese ortalama beş dakikada organ bağış kartı verilmektedir.

Organ nakli sadece beyin ölümü olmuş kişilerden yapılır. Bunun anlamı şudur; kişi herhangi bir yoğun bakımda solunum cihazına bağlı olarak yaşamını yitirmiştir. Böyle bir durumda ölen kişilerin yakınlarına Türkiye’ nin neresinde olursa olsun, kişinin organ bağış kartı olsun ya da olmasın mutlaka organ nakli koordinatörleri tarafından bilgi verilip fikirleri alınır. Yaklaşımları olumlu ise yazılı onay alınarak bu kişilerden organ nakli yapılır. Kişinin kartı olsa dahi aileden mutlaka yazılı onay alınır. Bu, kanuni bir zorunluluk değildir ancak toplumun hassasiyetleri ve etik değerler göz önünde bulundurulur.

ORGAN BAĞIŞ KARTI BAŞKASININ ELİNE GEÇERSE


Toplumda şöyle bir inanış var; “organ bağışı yaptığımı ya organ mafyası öğrenir de peşime düşerse...” Ancak unutmamak gerekir ki organ mafyası diye tabir edilen insanların organ bağış kartınıza ihtiyacı yok çünkü zaten yaptıkları işler legal değil. Herkesin organ çıkarıp takmaya yetkisi de yok. Bir organ bağışı olduğunda bu bir koordinasyon sistemi tarafından idare edilerek çeşitli araştırmalar ve aşamalar sonucunda uygun alıcılara nakledilir.

ORGAN NAKLİ KİMLERDEN YAPILABİLİR?


Organ nakli iki şekilde yapılır; canlıdan canlıya veya beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden yani kadavradan yapılan nakillerdir.


Canlıdan canlıya organ nakli böbrek, karaciğer ve akciğer gibi organlar için geçerlidir. Örneğin anneniz, babanız veya kardeşiniz diyalize giren bir böbrek hastası. Uygun koşullar var ise siz böbreğinizin birini ona verebilirsiniz. İnsanlar tek böbrekle de hayatta kalabilirler ancak bu tıpta istenmeyen bir durumdur. Tek böbreği alınan kişi açısından da ilerde sakıncalar ortaya çıkabilir. Karaciğer ve akciğer için de aynı durum geçerlidir. Siz sağlıklı iken, organınızın birini veya bir parçasını (karaciğer ve akciğer için geçerli) birine vererek takip edilmesi gereken riskli gruba giriyorsunuz. Ancak, maalesef bağışların yetersiz oluşu, organ nakli bekleyen insanların çokluğu nedeniyle son çare olarak canlıdan canlıya nakil zorunlu olabilmektedir. Kalp gibi hayati bir organ için ise kadavradan nakil zorunludur.

Kadavradan organ nakli, sadece yoğun bakımlarda çoğunlukla beyin kanaması, ağır kafa travmaları, trafik kazaları gibi sebeplerle solunum cihazına bağlı yatan, beyin ölümü gelişmiş kişilerden yapılabilir. Kişi hastanenin herhangi bir kliniğinde bile ölmüş olsa, solunum cihazına bağlı değilse ve beyin ölümü olmamışsa bu kişilerden organ nakli yapılamaz.

ASILSIZ SÖYLENTİLER DE BAĞIŞLARI ETKİLİYOR


Konuya olan ilgiyi azaltan diğer bir faktör de özellikle internet üzerinde mail grupları arasında dolaşan ‘şehir efsaneleri’ dediğimiz söylentiler. “Barda eğleniyordu, sabah kendisini bir küvetin içinde buldu ve böbreği alınmıştı” şeklindeki bu mailler ve asılsız bazı ihbarlar nedeniyle emniyet ve jandarmanın yaptığı araştırmalardan bir sonuç çıkmamış, şu ana kadar bu şekilde böbreği alınmış ve tespit edilmiş biri bulunamamıştır. Bazen de birileri kaybolur ‘organ mafyası kaçırdı’ denir. Ardından olay aydınlatılır, çok ilginç şeyler ortaya çıkar. Ya miras yüzünden kaçırıp akrabaları öldürmüştür (2008 yılı içinde Edirne de bir vaka var, aynı şekilde miras nedeniyle cinayet ), veya çocuğun gerçek babası çıkar ortaya ‘çocuğumu annesi göstermiyordu ben de kaçırdım ’ der. Araştırılmadan ortaya atılan bu iddialar organ bağışını olumsuz yönde etkiler.



Bazen bu söylentileri çıkaranlar arasında örneğin Amerika’da dini tarikatları, bazen de daha çok Türkiye gibi ülkelerde organ mafyasını görüyoruz. Çok sayıda insan ekonomik veya başka nedenlerden dolayı bu kişileri bulup böbreğinin birini veya karaciğerinin bir parçasını vermek istiyor. İnsanların çaresiz durumlarından faydalanıp çıkar karşılığı bu işlerin yapıldığını duyuyoruz. İşte söylentilerin yayılması da onların bu yasadışı işlerine hizmet ediyor çünkü yayılan asılsız haberler insanları zaman zaman organ bağışından uzaklaştırmakta, korkulan bir şey haline getirmektedir. Organ bağışları legal yollardan artar ve nakil bekleyen insanlar da sağlıklı ortamlarda ameliyat edilip tedavi olabilirlerse, kimse tedavi olmak için bu insanlara başvurmaz. Ayrıca organ bağışı sırasında alınan bilgiler hiç bir zaman bir nakil için yeterli bilgiler değildir. Kişinin sağlık durumunu değil niyetini belirten bir iki kimlik bilgisi dışında bir özellik taşımazlar.

BU YOLLARA BAŞVURANLAR SAĞLIKLARINI TEHLİKEYE ATIYOR


Ruhsatsız, yasadışı yollardan organ nakli yapan hastanelere başvuranlar hem malından hem de canından olabiliyor. İnsanlar buralarda uygunsuz koşullarda ameliyat oluyor, alıcı ve vericinin sağlıkları riske ediliyor.

ÖNEMLİ FAKTÖRLERDEN BİRİ DE DİN


İnsanlarda “organ bağışı yaparsam günah işler miyim? ” düşüncesi var. Dini bilgi yetersizliği veya önyargılardan kaynaklı çekinceler de az değil. Bazen “organ bağışında bulunmak ister misiniz?” diye sorduğumuz ailelerin konuyu önce bir din adamına danışmak istediklerini görüyoruz. Din adamının olumsuz görüş bildirmesiyle organ bağışından vazgeçenler oluyor.

Ahmet Külekçi

Muhabir: TE Bilisim