Pedagojik formasyon yine gündemimize oturdu. Ziya Selçuk’un ilk icraatı olarak bilinen pedagojik formasyonun kaldırılması, onun yardımcısı olan yeni bakan tarafından tekrar geri getirildi. Bu durumun yaman bir çelişki olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek… Aynı hükümetin iki bakanının birbirine zıt kararlar almasını anlamakta güçlük çektiğimi söylemeliyim.

Nedir “pedagojik formasyon?” Milli Eğitim Temel Kanununda öğretmenlik mesleği açıklanırken öğretmenlik mesleğinin bir uzmanlık mesleği olduğuna vurgu yapılmaktadır. Kanunun ilgili maddesine göre, uzmanlık mesleği olan öğretmenlik şu üç alandan oluşur: Alan bilgisi, öğretmenlik meslek bilgisi(pedagojik formasyon) ve genel kültür. Pedagojik formasyon, bilginin nasıl öğretileceğinin bilgisi olarak açıklanabilir. Buna göre öğretmenlik bilgisi bir bilimdir ve mutlaka bir eğitimi gerektirir. Bu nedenle öğretmen yetiştiren kurumlarda(eğitim fakülteleri) öğretmenlik meslek bilgisi dersleri ağırlıklı olarak öğretmen adaylarına verilmektedir. Öğretmen olarak atanacaklarda aranan bu üç alandaki yeterlik, öğretmenliğin bir profesyonel meslek olmasını sağlamaktadır. Profesyonel bir mesleği bu yeterliklerden yoksun kişilerin yapması, öğretmenlik mesleğini sıradanlaştırır, uzmanlıktan uzaklaştırır. Ne var ki öğretmen yetiştiren kurumlardan yetişen öğretmen adayları, Milli Eğitim Bakanlığının ihtiyacı olan öğretmen sayısından az ise, o zaman üniversite mezunlarından pedagojik formasyon almaları şartı ile yararlanılabilir. Görüldüğü gibi bu durum istisnai bir durumdur. Ama bizde istisnai durumların normal durumlar olarak birçok defa değerlendirildiğini biliyoruz. Mesela bu ülkede otuz küsür yıl “olağanüstü hal” olağan sayılmıştır. Okullardaki ikili öğretim de istisnai durumlara geçici bir çözüm olarak düşünülmüş ama doksan yıldır hala süren bir uygulama olarak ortada durmaktadır. Öğretmenlik meslek dersleri(pedagojik formasyon) alarak öğretmen olma durumu da istisnai durumlar için olduğu halde, normal bir durummuş gibi değerlendirilmektedir. Başka hiçbir meslekte olmayan böyle bir uygulamanın öğretmenlik mesleği için olması bir bakıma öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırmaktadır. Mesela bir sertifika alarak avukat olabilir miyiz? Ya da mühendis? Ama öğretmen olabiliriz!..

Öğretmenlik mesleği geçici programlarla kaliteli hale getirilecek bir meslek değildir. Üniversite sınavlarına girerken öğretmen değil de mühendis olmak isteyen bir gencin, daha sonra bir sertifika ile öğretmenlik için hazırlanması normal şartlarda kabul edilebilir bir durum değildir, olmamalıdır.

Pedagojik formasyon marifetiyle öğretmen yetiştirme, eğitim fakültesi öğrencilerine fırsat eşitsizliği olarak da yansıyor. Mesela eğitim fakültesi mezunu biri “biyolog” olamıyor ama bir “biyolog” öğretmen olabiliyor. Üstelik “biyolog” eğitim fakültesi mezunu “biyoloji öğretmeni” nden bir kademe önde göreve başlıyor. Bütün bunlar fırsat eşitsizliğinin açık göstergesi olarak ortaya çıkıyor.

Özetle, ihtiyaç olan alanlarda pedagojik formasyon marifetiyle öğretmen yetiştirmeye geçici normal diye bakabiliriz. Öğretmen fazlası olan alanlarda böyle bir yola girmek, her şeyden önce bilimsel bulgulara ters bir durumdur. Unutulmamalı ki, öğretmenlik salt bir sertifika ile olacak bir meslek değildir. Öğretmenler dünyanın her yerinde hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim marifetiyle yetiştirilirler. Gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerini işleten öğretmenlerin kalitesi, onların bu yetişme biçimlerinde saklıdır.