47 yıl sonra pes ettiler
Fes etmediler pes ettirildiler
Terörle 47 yıllık mücadelenin bilançosu
9 bin 542 asker ve polisimiz şehit.
5 bin 841 sivil vatandaş öldürülmüş,
90 bin 382 militanın kellesi alınmış.
Kuzey Irak ve Suriye’deki operasyonlarda 511 askerimiz şahadet mertebesine ulaşmış.
11 bin 803 militan öldürülmüş.
Türkiye müttefiki 3 bin 285 kişi de öldürülmüş veya yaralanmış.
Doğu ve Güneydoğu'da 14 ilde 386 bin 360 kişi köylerinden göç ettirilmiş.
187 bin 861'i köylerine geri dönmüş.
Toplamda 4 bin köy yakıp yıkılmış.
380 bin ile bir milyon Kürt köylü evlerini terk etmek zorunda bırakılmış.
119 bin Kürt vatandaşımız hapishaneye konulmuş
50 ile 70 bin arası Süryani Avrupa’ya kaçmak zorunda kalmış
Türkiye’nin ekonomik kaybı 3 trilyon doları aşmış.
Yani Türkiye’nin dış borcunun yaklaşık 6 katı.
100 yıllık Türkiye’nin 50 yılı terörle mücadele ile geçemiş.
Ve 22 Ekim 2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin barış çağrısı ile başlayan Terörsüz Türkiye barış çabaları sonucu terör örgütü silah bırakmış.
Silahların bırakılması sembolik olarak 15’i erkek ve 15’i kadın 30 militanın silahlarını yakmasıyla izledik.
Süleymaniye kentinin dağlık arazisinde çıktıkları mağaraya geri dönmüşler.
Tüm militanların silah bırakmasına vesile olur.
Ancak Türk insanının endişeleri vardır.
Terör örgütü gerçekten fesh edilmiş mi?
Terör üyelerinin tamamı silahları bırakacak mı?
Militanlar Türk adaletine teslim edilecek mi?
Yoksa sadece bıraktıkları 30 tane yarı otomatik silahla mı terörsüz Türkiye’ye katkı sağlayacaklar.
Silahların tamamı nerede, terör örgütü militanları nerede, nereye gidecekler.
Tam otomatik silahları nerede
Terör örgütü üyeleri yandaş terör örgütü gruplarına mı katılacaklar.
Teröristlerin Türk adaletine teslim edilmedikçe tüm silahları yakılmadıkça gerçek bir barışa katkı sağlayacakları söylenemez.
Evet, 47 yıllık kan, gözyaşı dinmeli.
Binlerce şehit, on binlerce yıkılan hayat, harap olmuş şehirler, yakılmış köyler, koparılmış aileler.
Türkiye'nin terörle imtihanı bir nesli değil, birkaç kuşağı tüketti.
Ve bugün…
"Silah bıraktık" diyorlar.
Ama aslında pes ettiler.
Ama gönüllü değil, mecburen.
Çünkü Türkiye artık diz çökmüyordu, diz çöktürüyordu.
Süleymaniye dağlarında 30 kişi, 30 tüfek yakmış…
Yeterli mi, yetmez
Peki ya geri kalanlar?
On binlerce silah nerede?
Mağaralarda mı, başka örgütlerde mi, başka planlarda mı?
Bize yanan 30 silah gösteriliyor ama yanan 47 yılın hesabı sorulmayacak mı?
Militanların tamamı teslim olmadan, silahların tamamı gömülmeden, adalete hesap verilmeden bu bir barış değil, sadece bir taktik geri çekiliş ve yeniden toparlanmak için zaman kazanmaktır.
Türk milleti soruyor;
90 bin militanın arkasında duran kimdi, nereden beslendiler, kim korudu?
Terör örgütü gerçek anlamda silah bırakmadıkça, Türk adaletine hesap vermedikçe bu iş yarım kalır.
Çünkü bu millet artık yarım barışlara, sahte çağrılara, yakılan birkaç tüfeğe değil, tam teslimiyete ve açık hesaplaşmaya inanır.
Biz barış istemez miyiz?
Elbette isteriz.
Ama bu milletin öfkesini, gözyaşını, kaybını unutup "hadi sarılalım" diyenlerin samimiyetine inanmayız.
Barış gerçek olacaksa, silahlar teslim edilmeli, yakılmalı.
Adalet yerini bulmalı.
Milletin vicdanı rahatlamalı.
Aksi halde, bu bir barış değil, sadece yeni bir oyundur!
Evet, bugün gelinen noktada çok iyi bir gelişmedir ancak terör örgütü üyelerinin tamamı silahlarıyla teslim olmadıkça samimiyet göremeyiz.
Kalıcı barış için hedefimize ulaşacağımızı umuyorum.