Milli Eğitim Bakan, bütün okullara, tatilde ödev verilmemesi ile ilgili bir talimat gönderdi. Tatilde ödev verilmemesi gerektiği hususu, aslında Milli Eğitim Bakanı’nın yetki alanına girer mi? Bence girmez. Bakanlık öğrenci, öğretmen ve velilerin yapmaları gereken işlerin belirleyicisi değildir. Bakanlık velilere talimat veremez. Tatilde nelerin yapılması gerektiği hususu, Bakanın değil, uzmanların ilgi alanına girer. Dolayısıyla Bakanın böyle bir talimatı bağlayıcı olamaz…

Ödev verilmemesi gerektiğinin talimatını veren Bakan, tatilde ne yapılması gerektiğini de söylemiş: Çocuklar bol bol kitap okusun, çevrelerinde görülmeye değer mekânları gezip görsünler. Çocukların kitap okuması gerçekten her şeyin başı!.. Ama çocuklara kitap okumayı bir “hobi” haline getiremedik ki… Çocuklar kitap okumayı, okuldaki sınavlarla ilişkili olarak değerlendiriyorlar. Çocuklar, kitap okumayı, kişiliklerinin oluşmasına katkı yapan bir etkinlik olarak görmüyorlar. Bunun böyle olması, çocuk ve gençlerin değil bizim hatamızdır. Biz eğitimciler, eğitim yöneticileri, öğretmenler, veliler… Okul çocuğa kitap okumanın erdemini kavratamamışsa, bunun birinci derecede sorumlusu aile, ikinci derecede sorumlusu, eğitim sistemidir. Değişen teknolojinin de kitabı değersizleştirdiğini unutmamak gerekir. Teknoloji, çocukların dünyasına o kadar girdi ki, yeni nesil teknoloji ile anılır hale geldi; dijital nesil! Dijital nesil, kitap okumanın, bu dünyada işlevini yitirdiğine inanmaktadır. Bundan dolayı da kitap okumayı, salt okul derslerine katkı yaptığı oranda değerli kabul etmektedir.

Şimdi bu şartlarda çocukların bol bol kitap okumasını nasıl sağlayacağız? Çocuklar ilköğretim çağında kitap okumayı önemli bir etkinlik olarak kabul etmekte ve hatırı sayılır kitap okumaktadır. Ne var ki, ortaöğretime geçildikten sonra kitap okuma neredeyse sonlanmaktadır. Niçin? Müfredatın yoğunluğu, öğrencilerin kitap okumasının en büyük engeli olarak karşımıza çıkmaktadır. Her gün 8 saat ders ve haftalık 14-15 çeşit ders, öğrencinin kitap okuma motivasyonunu olumsuz yönde etkilemektedir. O zaman burada Türkçe ve Edebiyat öğretmenleri daha farklı bir yöntemle öğrencilere kitap okuma etkinliğinin faydasını anlatmalı ve öğretmelidir. Nasıl? İşte kritik soru budur!.. Tatilde çocuklar bol bol kitap okusun! Ama nasıl okutalım? Bu sorunun cevabını da bulmak ve çocuklara kitap okumayı bir hobi haline getirmek zorundayız. Aksi halde çocuk ve gençler kitap okumayı bir angarya olarak görmeye deva edeceklerdir.

Sayın Bakanın bu talimatını dinleyip kitap okuyacak tek bir çocuk ve gencin olmadığını da söylemek isterim.

Tatil demek, öğrencilerin katı kurallardan arınmış, esnek günleri demektir. Tatil, tatil olmayan günlerden daha rahat bir yaşama biçimidir. Ama kitap okuma, günlük yaşamın rahatlığı içinde yapılırsa, bu tatil daha bir rahat ve anlamlı hale gelecektir. Tatilde “görev olsun” diye hiçbir şey yapmamalı; ama kitap okumayı bir spor yapma, bisiklet sürme, hatta internette gezinme keyfi biçiminde yapmanın yollarını bulmalıdır.
Tatilde ödev vermeyin. Çocuk ve gençler bol bol kitap okusun!..