Kalepark ile ilgili pek çok yazı yazılmıştır. Mazideki Trabzon sayfamızda en son kapsamlı bir şekilde Kalepark’ın öyküsünü 2022 senesinde yazmış ve Güzelhisar’ın Kalepark’a dönüşüm sürecini incelemeye çalışmıştık. 

Kalepark’tan eski bir görüntü

Ancak görünen o ki Trabzonlunun bu alana özlemi devam ettikçe yazılmaya devam edecektir. Bir zamanlar Trabzonlunun en önemli hava alma ve dinlenme yeri olan Kalepark bugün sadece ordu mensuplarının girebildiği saklı bir bahçe olarak kalmaya devam ediyor. İsmine geçmişte Ordu Parkı, Güzelhisar denilen ve sonunda Kalepark isminde karar kılınan bu güzel ve ayrıcalıklı alan, 1938 yılında halka açıkken bir gün birden bire kapısına bir asker konulmuş ve halkın bu alanda istifadesi engellenmiştir.

YASAK HEMŞERİM!

Kalepark’ın ilk olarak nasıl halka kapatıldığını vebu alanın mazideki Trabzon’da ne ifade ettiğini yine dönemin şahidi olan Yeniyol gazetesinden hep birlikte okuyalım. Sene 1938:

“Trabzon, Karadeniz’in sahil bir şehri olmasına rağmen yapılış tarzı itibariyle denizi en az gören şehirdir. Denize dik,bir iki cadde istisna edilirse, denizi görmek için ya yüksek yerlere çıkmak veyahut deniz kenarına inmek icap eder. Yalnız Trabzon dünyada eşine ve güzelliğine pek az tesadüf edilen ve halen Kaleparkı dediğimiz bir mevkiesahiptir ki biz Trabzonlular, yaz kış orada hem denizle kucaklaşır hem de park ihtiyacını temin ederiz.

Yazın çok sıcak günlerinde uysal uysal sahile çarpan deniz sularını onun kucağında seyretmek bir zevktir. Göklere yükselen dalgalar Kalepark’ın eteklerinde kendilerini taştan taşa çarpar, bu vahşi uğultuları yine onun kucağında duymak için Kalepark’ına koşarız. İnsan eli ile yapılmasına imkan olmayan bu güzel park Trabzon’un denize bakan gözüdür.
Trabzonlular her mevsimde ayrı ayrı güzellik taşıyan bu parkta Karadeniz’in saf havasını ciğerine doldurur, dertlerini avutur, gönüllerini ferahlatırlar. Trabzonlular için Kalepark’a gitmek bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç zaman zaman kendini gösterir. 19 Aralık 1938’de bu ihtiyacı hissedip Kaleparkı’na akın edenler, tunç bir heykel gibi dimdik duran bir Türk askerinin kudret ifade eden sesini duyunca geri dönmek zorunda kaldılar. 

Yalnız iki kelime, itaat etmesini bilen halkı geri çeviriyordu: “Yasak hemşeri” ve Trabzon hemşerisi hasretini çektiği yere girmekten men edilenler gibi mustarip ayrılıyor. Denize kavuşamıyor, gönül sızılarını onun mai sularında eritememekten hüzünleniyorlar.” 


Yazının bundan sonrasını maalesef okuyamıyoruz. Çünkü gazete sayfasının bu bölümü okunamayacak durumda. Ancak silik yazılardan anladığımıza göre bu yasağın nereden icap ettiği anlaşılamıyor. Bu yasak 1957 senesine kadar sürdü. 57 senesinde 48. Tümen Trabzon’dan ayrılınca dönemin belediye başkanı Haluk Çulha burayı satın alıp yeniden halka açmak istedi. Ancak uzun zaman herhangi bir bakım yapılmayan Kalepark’ın sadece belediye tarafından kiralanmasına müsaade edildi. 1960 senesinde askeri darbeyle iktidar değişince Kalepark yeniden askeriyenin uhdesine geçti. 1991 senesinde belediye başkanı Atay Aktuğ’un döneminde burayı almak için girişimde bulunulduysa da başarılı olunamadı ve 1960 senesinden bu yana Kalepark, kartla girilen ve toplum kesimleri tarafından kullanılamayan bir alan olarak kalmaya mahkûm oldu.

KİME NASİP OLACAK?

Hep söylüyoruz ordumuz ve ordu mensuplarımız göz bebeğimizdir. Bir Kalepark değil bin Kalepark onlara feda olsun. Ancak Kalepark’a ordumuzun ihtiyacı yok şuan. Hem Trabzon’da fazla ordu mensubu yok hem de bu alan hepimize yeter. Yine ordu mensuplarımız burayı kullansın, kafeteryasından lokantasından yine indirimli yararlansın ancak ne olur Trabzonlu ordu millet elele bu güzel alanı hep birliktekullansın. Bakalım bu alana olan özlemi gidermek hangi belediye başkanımızanasip olacak? Trabzon Büyükşehir Belediyesine mi yoksa Ortahisar Belediyesine mi? Merakla ve özlemle bekliyoruz. 

KALEPARK’DAKİ ARİSTOKRATLAR

Bu arada Kalepark’ın halka açık olduğu 1938 senesinde Kalepark’ta yapılan ve tenkit edilen bir uygulama dikkatimizi çekiyor. 1930’lu yılları şöyle bir hatırlayacak olursak; Trabzon o seneler küçük bir şehir, nüfusu otuz bin civarında. Şehirde halkın oturup nefes alacağı iki park var: Birisi Meydan parkı, öbürü Kalepark. Atapark henüz inşa halinde, Fatih Parkına ise henüz başlanmamış. Daha önceki yazılarımızda da belirtildiği üzere Trabzonlular sıcak yaz günlerinde hem hava almak hem de musiki dinlemek üzere bu iki parka akın ediyor.
 
Ancak o yıllarda Kalepark’ın sınıflara ayrılmış olması bizi şaşırtıyor. Parkta dinleyiciler iki sınıfa ayrılmış. Ben demiyorum, 1938 senesinde Gazeteci Cevdet Alap böyle söylüyor;

Alap o günkü Kalepark’ışöyle tarif ediyor: “Park güzel, tarh (çiçeklikler) güzel, tanzim eyi, her taraf çiçek, mevki müstesna, servis yerinde, her şey tamam, saz mükemmel, ses mükemmel, gazel neva (makamı), manzara şahane.” 

Ancak Alap’ın şikâyet ettiği bir konu var: “Be birader, bizde derler ki sınıf farkı yoktur. Nasıl yokmuş… İşte Kalepark’ı… Trabzon halkı öyle sınıflara ayrılmış ki. Sade halkı değil, zevkler, göz hakları, kulak duyguları, gezinti yerleri, istirahat mahalleri öyle ustalıkla taksimlenmiş ki. Eğer cebinde 5, 15 kuruşun varsa demokratsın… Haydi demokrasi yerine gidip otur. Demokratça dinle, seyret. Eğer cebinde birkaç lira varsa, haydi aristokrat yerine gidip otur.  Şahane bira iç, keyif çat ve uzaktan bakan demokratlara gıpta çektir.

 Dün dikkat ettim aristokrat yerinde üç beş tane çakıştırıp zevk edene karşı, demokrat yerinde yüzlerce kimse onları seyir etmekle vakit geçiriyordu. Hâlbuki Allah’ın bu güzel yerinde olsun sınıf farkı olmasa da herkes demokratça geçinip gitse fena mı olurdu? Öyle ama kazın ayağı öyle değil.” 

Cevdet Alap’ın bu sözü eskilerin şu deyişini aklımıza getiriyor: “Varsa paran pulun, herkes kulun; yoksa paran pulun, ahır altından yolun”.

DEĞERİNİ BİLEMEDİĞİMİZ BİR KAYNAK: KİSARNA MADEN SUYU

RESİM: 1934 senesinde Akşam gazetesinde bir ilan 

Şehir merkezine 7 km mesafede Kisarna köyündebulunan bir maden suyumuz var; adı köyün ismi ile müsemmaKisarna maden suyudur. Ancak Kisarna köyünün ismi 1960 yılında Bengisu olarak değiştirilmiştir. Şirket tarihçesinde bu suyun Bizans döneminden beri bilindiği belirtilmesine rağmen  1894 tarihine kadar bakabildiğimiz Osmanlı Salnamelerinde  bu isimde bir maden suyuna rastlayamıyoruz. Dolayısı ile demek ki maden suyu olarak işletmeye alınması çok sonralarda olmuştur.

Daha önce bu maden suyu ile ilgili müstakil bir yazı yazdığımızdan bugün Kisarna’nın başka bir yönüne dikkat çekmek istiyoruz. Zira o yıllarda Kisarna Trabzon’u ziyaret edenlerin gezip görmek istediği yerlerden birisidir.

Trabzon yerel basının 1939 tarihli küflü sayfalarında Kisarna ile ilgili bilgileri görünce konuyu sayfamıza taşıyoruz. Gazetede 84 sene önce Kisarna maden suyuna doğru yapılan bir gezi ile ilgili gezi notlarını yayınlar. Bakalım Kisarna da değişen bir şey var mı?

“Soğuk yoktu. İlkbahar gibi devam eden güzel günlerin bulutlarla çevrilmiş gamlı bir günü idi. Şehirde hayat oyun vasıtaları başında [yani kahvelerde veya kulüplerde] geçti. Halkevinin çalışkan, iş gören çok faydalı olan müdürü ile bir Kisarna seyahati yapmayı düşündük. Aylardan beri ne bir köy, ne bir dağ kokusu içemedik, temiz rüzgârlara göğüs veremedik. Kisarna seyahati bu hasrete son verecekti. Fakat bir akşam evvelki yağmurların yığdığı çamurlar geçit vermiyor. Şoför birkaç defa zorlamışsa tehlikenin yaklaştığını görünce istop etti ve hınçlı bir çeviklikle döndü, bize baktı, gözlerinde bu sevdadan vazgeçmemizi ifade eden bir manâ vardı.

Döneceğiz fakat nasıl? Soğuksu yoluna çıkmak için hayli mesafe var. Ancak bir makinenin geçebileceği bir yolda arızasız, tehlikesiz dönmek bir maharettir. Yolcusu olmak itibariyle tehlikeli bir dönüşte 90 plakalı makinanın gösterdiği mahareti kaydetmek lazım gelir.

Şöhreti dünyanın her tarafından işitilmiş bir yere her hangi bir saate gidememek, göl, su birikintileri, çamur gibi manilerle karşılaşma fecidir. Son Selanik sergisinde de altın madalya alan Kisarna maden suyu hakkında takdir kararını veren komisyon, suyolunun parke ile döşetilmiş, bulvarlı bir yol olduğunu ve bu menba civarında otel ve gazinolarıyla büyük bir şehir olmağa namzet bir kasaba kurulduğunu mutlak surette tahmin etmişlerdir!

Yerlerden fışkıran sıcak suların etrafında şehirler kuruluyor. Biz Kisarna maden suyu gibi beynelmilel şöhrete malik bir hayat membaının etrafındaki ıssızlığa razı olduk, yalnız bizi her zaman yanına götürebilecek iyi bir yol bulsak. Kisarna’ya ancak güneşli bir havada gidebilirsiniz. Çünkü yağmurlu havalarda yol çamurludur, geçit vermez.

…Bu yaz mevsiminde de Karadeniz seyahatine çıkacak yolcuların Trabzon’da ilk gezecekleri yerlerden biri burasıdır.Kireçhane’yi sevenler, havasından istifade eden, sıhhatini kazananlar çoktur. Onun için ucuz nakil vasıtası da olduktan sonra bu yaz Kireçhane’de çok canlı bir hayat uyanacağını şimdiden ifade etmekle hataya düşmeyiz.” 

NEDEN YAYGINLAŞMADI?

1930’lu yıllarda Trabzon’da ilk gezilecek yerler arasında gösterilen Kisarna maden suyunun bugün yol sorunu bulunmamaktadır ancak Kisarna Madensuyunun bugün şehirde esamesi okunmamaktadır: Ne maden suyu olarak, ne de gezi yeri olarak. Yörenin ismini bile değiştirdik.Kisarna diye bir yer yok artık.

Bugün asfalt bir yolla ulaşılan Kisarna Maden suyunun bir tabelası bile yok. Etrafı yine ıssız sayılır. Yanından geçip gitseniz fark edemezsiniz. Son derece iddiasız bir yapısı var. Tesiste bizi karşılayan yöneticiye sorduk “Neden yaygınlaşamadı bu su, neden gelişmedi” dedik. “Debisi yeterli değil, özellikle yaz aylarında talebe yetişemiyoruz. Doğal su olduğu içinde herhangi bir şey ilave edemiyoruz” cevabını aldık. Bir zamanların dünyaca meşhur maden suyumuzun hali pür melali bu şekilde, diyerek bitiriyoruz.

RESİM: Yazarımız Fatih Erol, Kisarna Maden Suyunu gezdi

Editör: Birol Sancak