Önce bizimkiler gitti!
Baktılar yalnızlık Allah’a mahsus… Almanları gelin aldılar.
 
Sonra kapılar açıldı Ruslar geldi akın akın… Azeriler, Gürcüler…
Birer birer gelinlerimiz oluverdiler.
Uzunca bir süre listenin en üst sırasında yer alan Rus kadınları,  Putin geri çağırınca bir süre duruldu ortalık.
 
Neyse ki çok beklemedik…
Şimdilerde Suriyeli gelinlerimiz var!
 
Sayıları 22 bin 743 olan resmi “Yabancı Gelinler” sıralamasının ilk basamağını yüzde 15.7 ile Suriyeli gelinler almış durumda. Doğu ve Güneydoğu şehirlerimizde ki erkekler, artık tercihlerini Suriyeli gelinlerden yana kullanarak, sıralamanın ilk basamağına Suriyeli kadınları oturtmuş durumdalar.
Sıralamanın ikinci basamağını yüzde 13.9 Azerbaycanlı gelinler,  3. basamağını ise yüzde 10.9 ile Alman gelinler paylaşmakta.
 
Anlayacağınız, atalarının  “Yabancı Kadın” geleneğini sürdüren aşırı merhametli Türk Erkekleri yine üstlerine düşeni yapmakta.
 
Ne diyelim?
Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine…
 
Fetö’yü yazan ilk aydındı Uğur Mumcu.
Ve korkunç bir şekilde katledildi!
Fikirlerine katılırsınız ya da katılmazsınız ama bir bilim kadınıydı Türkan Saylan. Cüzzam dahil birçok hastalığa deva bulmuştu. Ve Fetö’nün kumpasında rahmetli oldu.
Trabzon doğumlu olan Bahriye Üçok, mukaddes kitabımız Kuran’ı Kerim’e bağlı kalarak İslamiyeti gerçekçi ve dinin özünde hoşgörüyle yorumlayan bir ilahiyatçıydı. Ne yazık ki o da korkunç bir şekilde katledildi….
Ve Nazım Hikmet… Anlatmaya, yazmaya gerek yok! En büyük şairlerden biri… O da yaşamıyor.
 
Kısacası; seversiniz ya da sevmezsiniz!
Nefret edersiniz ya da etmezsiniz…
 
Oy alınacağını sanarak, manevi değerler üzerinden saldırarak ölenin ardından konuşmak antipati yaratmakta.
Oy getirmiyor, aksine insanları ürkütüp birleştiriyor ve bin bir alın teri dökerek sahada çalışan teşkilatların döktükleri emekleri bir anda silip götürüyor.
Kapı kapı dolaşan adayları, oyunu alabileceği gri seçmen gözünde eritiyor.
Kendi seçmeninin gözünde de saygınlığını azaltıyor.
 
Malum seçim dönemi… Oy alma uğruna elbette birilerini eleştirebilirsiniz. Ama hakaret!  Bize öğretilen, geleneklerimizde var olan, güzel dinimizin de gerektirdiği, ölenin ardından kötü konuşmamaktır.
Hele böylesi günlerde…

Hz. Ali’ye üç soru sorulur.
1)Gökten daha ağır olan nedir?
Dürüst insana iftira atmak.  
2)Zemheriden daha soğuk olan nedir?
Namerde muhtaç olmak.
3)Zehirden daha acı olan nedir?
Sabretmek!