Ortasına geldik Ramazan ayının. Yeni girmiştik oysa! Ne çabuk geçiyor günler!. Yaz Ramazanları  daha hareketli tabii, daha neşeli!..

Hoş; Ramazanın neşesi, mevsiminden değil, yaşanış biçiminden…

İlk orucunu tutan çocuklar mesela!

Alın size neş’e!..

Dokuz/on, yaşındaki çocukların, ilk oruç deneyimlerine tanıklık etmek ne keyifli bir şey!

Okulda arkadaşlarıyla sözleşip, hafta sonu oruç tutmaya çalışmak!

Kolay değil, yetişkinlerin yapabildiği bir şeyi başarmak!

En önemlisi, sahuru keşfetmek!

Çocukluk anılarına ilk oruç deneyimini/heyecanını eklemek!

Pide almak gibi önemli bir görevi üstlenmek!

Tüm oruç tutanların Ramazanı, dilerim çocuk sevinci ile geçsin!

Dilerim, herkesin sofrasında yeterince yemeği olsun!

Bu ekonomik şartlarda, Ramazan sofralarının başına oturan  ana/babaların boynu bükük olmasın!!!

Bunlar ülkemiz içindi…

Bir büyük dua ve dileğim de Uygur Türkleri için…

Doğu Türkistan’da Çin zulmüne rağmen, ibadet eden Türkler için!..

Onlar için oruç tutmanın bedeli o kadar ağır ki!

Oruç tutarlarsa hapse girebilirler!

Oruç tutarlarsa kamplara alınabilirler

Oruç tutarlar ise köle işçi olarak çalıştırılabilirler!

Hatta ve hatta canlarından olabilirler!

Yazarken eli ağırlaşıyor insanın!

Ve soruyor Uygur Türkü bir genç:

Türkiye’de ya da dünyanın herhangi bir Müslüman ülkesinde; bu şartlarda kaç kişi oruç tutmaya devam edebilir?!

Yasaklar, sadece Ramazan orucu ile sınırlı değil!

Hepimiz biliyoruz ki Uygur Türkleri bir soykırım ile karşı karşıya uzun zamandır!

Buna rağmen inançlarına sıkı sıkıya bağlılar!

Oruç tutmaya, ibadet etmeye devam ediyorlar!

Ne yazık ki yardım edecek kimseyi de bulamıyorlar.

***

Ya Filistin?

Orada ise bombalar altında, yokluk içinde kurulan iftar ve sahurlar var!

Üzgün mü çocuklar?

Ne üzgünü, çocuk olduklarını unuttu onlar!!!

Peki ya inanan insanlar?

Çoğu kendine Müslüman!!!