Ülkece bu hafta  tamamıyla gereksiz bir tartışmanın içinde “ eğitim karma olsun, olmasın “ diyerek birimizi yiye dururken, ben Çin’den gelen bir habere yoğunlaştım.
Çin’de bir okulda geliştirilen yüz tarayıcısı sayesinde 30 saniye aralıklarla öğrencilerin yüzü taranıyormuş.
Böylelikle çocukların yüz ifadeleri analiz edilip (çocuklar üzgün mü, mutlu mu,kızgın mı, yorgun mu vs) davranışları ölçülerek (derse katıldı, parmak kaldırdı, yazdı, okudu vs) tüm bu duygu geçişleri ve performanslar analiz edilerek öğretmenlerin öğrencilere olan yaklaşımları değiştiriliyormuş.
Öğrencilerin değil, öğretmenlerin davranışları!
 
Ders çalış, sus, konuşma, yerine otur, sağına bakma, arkana dönme, dikkatli dinle, gülme, ödevini yap!
Eğitim adı altında sürekli komut şeklinde yapılan öğretimin çocuğa hiç bir faydası yok. Eğitimcilerin sınıfta otoriteyi sağlama adına uyguladıkları disiplin şekli, çocuğun başarısını düşürmekte. Gece anne babası kavga etmiş , ya da kendisinden bi haber ebeveynlerin elinde yetişen bir çocuğun derse adaptasyonunu beklemek yanlış.
Önce ruhlar eğitilmeli.
Ve bunu yaparken sevgiyle yaklaşmalı çocuğa.
Çocuğa “ değerli “ olduğu hissettirilmeli.
Kendisinin değerli olduğu, aldığı notların değil! Bu duyguyu hisseden çocuk gereken özgüveni sağlayarak elinden geleni yapacaktır.
 
Özgüven sadece eğitimci ile değil aynı zamanda kız-erkek çocuğun aynı sınıfı paylaşmasıyla da oluşmaktadır.Karşı cins ile iletişim kurmaya eğitim hayatıyla başlayan çocuk ileriki yaşlarda iş hayatına geçişlerinde de , takım ruhunu özümsediğinden daha başarılı olacaktır.
Aynı sınıfı paylaşan, aynı çatı altında yaşayan  kız ve erkek öğrenci karşı cinse daha saygılı yaklaşmayı öğrenecektir.
Başarıya dair önyargıların yıkılmasına da sebep olmaktadır karma eğitim. Ataerkil toplumlarda var olan -erkek hegemonyasının - yıkılmasıyla birikte kadının cinsel obje, erkeğin de öcü olmadığını görür aynı çatı altında eğitim gören öğrenci.
Gerekçesi -dine- dayatılmaya çalışılan karma eğitim ile ilgili yazmaya kalksam buna sayfalar yetmez.
 
Arap gelenek ve kültürünü İslam dininin içine empoze ederek sanki bizim kültürümüzmüş gibi haremlik-selamlık uygulaması, hac farizasında uygulanmıyor olması zaten tüm gerçeği gözümüzün içine soksa da, ne yazık ki bunu bazı kesimlerin idrak etmesi çok zor.
 
Anlamı “okumak,toplamak,bir araya getirmek”olan  kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim , Arapların zır cahillikten yıkıldıkları, zenginin fakire eziyette tavan yaptığı, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü bir dönemde, onlara ışık olsun, yol olsun diye gönderilmiştir.
 
Arap Coğrafyasının şu an ki durumu o “kutsal ışığı” ne yazık ki yakamayıp nasıl bir karanlığın içinde debelendiklerinin de göstergesidir.
 
Bazılarımızın o çok özendiği coğrafya da hiç bir kralın, şeyhin, sultanın çocuğu kendi ülkelerinde  haremlik-selamlık eğitimi almamaktadır! Hemen hepsi Amerikan ve İngiliz okullarında, karma eğitim görmektedir.
 
Bir kaç yıl önce ki ABD ziyaretimde, dünyanın en pahallı mağazalarının bulunduğu Beverly Hills de ki Rodeo Drive da rastladığım Ortadoğu uyruklu öğrencilerin görüntüde  neredeyse hiç birinin ABD’lilerden bir  farkı yoktu. Suudi Prenslerinden birinin kızı olan prenses hanım tıpkı bir ABD’li kadın gibi orada arz-ı endam ederken, hemcinsleri babalarının yönettiği ülkelerinde çarşafla gezmek zorundaydı ne yazık ki.
 
Kısacası…
Biz Türk’üz!
Türkler de her şey karma idi!
Ayırım yoktu, kadın erkek aynı yerdeydi daima.
Haremlik-selamlık olan Arap kültürü…
O da Arap sınırında geçerli.
Sınırı geçtin mi herşey serbest…