Belli ki birileri ; Eyyy Hoca Efendi takımı! Haftada bir sırayla kadınlar üzerinden ileri geri konuşun da gündem değişsin demiş. Bunlar da ha bire, iki ileri bir geri, biz kadınları cehenneme gönderme alternatifleriyle  bizi günahkar ilan ederek gündemin dibine vuruyorlar!
Yoksa başka türlü bunun izahı olamaz! Üstelik teknolojinin kendini bile aştığı bu dönemde...
 
 
 
Bu haftanın incisi Nurettin Yıldız’dandı. “Kadının 90 km’den fazla araba kullanması haramdır!” Dedi ve ortalık karıştı!
Araba kullanma özgürlüğünü henüz geçen yıl kazanan Suudi hemcinslerimi düşünerek “ iyi bari en azından biz, yalnız başımıza 90 km helalinden araç kullanabiliyoruz ” diyerek acı acı gülümsedim.
Acı acı diyorum çünkü o esnada Amerika’nın hipersonik hız kızağı test haberini izlemekle meşguldüm. Bizimkilerin dilinden henüz bilime,insanlığa dahi tek bir iyi cümle duyamamışken üstüne cehenneme mesafeyi aşarak 91 km ile
kıl payı girmişken, 10 bin 620 km’nin bir saat gibi sürede katedildiği hız testtinde, bir saniyede 3 km mesafe yol alınması, teknolojinin geldiği son duruma harika bir örnekti...
Ses hızından 8 kat daha hızlı olan hipersonik roketin, ekrandaki görüntüsünün ancak ekran yavaşlatıldığında görülebiliyor olması ise şaşkınlık vericiydi.
Bir yanda ilkelliğin dibi, bir yanda gelişmişliğin geldiği zirve! İsyan etmemek elde değil!
 
1 km mesafeyi aştım diye bana cehennemi layık gören hoca efendiler! Hiç mi kıskanmazsınız el oğlunun zekasını? Hiç mi üzülmezsiniz, hiç mi vicdanınız sızlamaz?
Ve bu arada size ne biz kadınların çalışmasından, araba kullanmasından!
Size ne!
 
 
Dolayısıyla Dünya bunlarla uğraşırken, belki şimdi değil ama 50 yıl sonra İstanbul’dan Trabzon’ a aşağı yukarı 7 dakika gibi bir sürede gidebilme gerçeğiyle yüz yüze gelmişken, 90 km den fazla yalnız araba kullandığımda cehenneme gidecek olmam gerçekten hayal ötesi!

Hayal demişken...
Malum bizler sürekli Suriye gündemiyle ve orada var olduğu söylenen savaş haberleriyle meşgulüz.
Onlara sınırda villa mı yapsak, yoksa Avrupa sınır kapılarını mı açsak? Diye birbirimizi yiye dururken baktım ki 5 Eylül 2019 yapılan Dünya Kupası elemelerinde Filipinler-Suriye maçını 5-2 lik skorla Suriye kazanmış.
10 Ekim saat 17:00 de de Maldivlerle maçı var arkadaşların.
Çin’in de bulunduğu ligde 2. durumdalarken biz savaş var diye Suriyeli’lere ağlıyoruz ya...
Şimdi hayalimi anlatıyorum.
Olmaz ama olur ya bir bakmışız finallere kalmışız ve Suriye ile karşılıklı oynamışız...
Derken böyle pür neşeli bir halde hep birlikte stadyuma gitmişiz.
Sonraaaa...
Sahi böylesi bir durumda bizde ki Suriyeliler kimi destekler?
Ya Esad’ı gördüklerinde?
Küfrederler mi?
Ya hakaret?
Peki lanet okurlar mı?
Bence biz de bir an önce kendimizi toparlayıp Esad, Esed artık adı neyse onunla bir masada karşılıklı oturup bir anlaşmaya varmalıyız...
Çünkü kendisi geçen hafta hem genel af çıkardı, hem de PKK’yı terör örgütü ilan etti. Ki o PKK’nın resmi bürosu Moskova’ dayken, aynı örgütün uzantısı YPG’ye ABD tarafından gökten mühimmat yağdırılırken bizim yapacağımız tek doğru hamle kendisiyle tüm birimlerimizi toparlayarak bire bir iletişime geçmektir.
Zira ABD ve Rusya’nın bize attığı gollerden çok daha az gol yiyeceğimiz kesin.

Günlerdir Diyarbakır da bulunan annelerin feryadına ortak oluyoruz da atladığımız bir kesim daha var.
Hayır hayır Cumartesi Anneleri değil.
Onlar da çok büyük kanayan bir yara elbet. Ama en azından, arada bir de olsa gündemde yer bulabiliyorlar.
Benim bahsettiğim evlatları tam 1755 gündür PKK’nın elinde esir tutulan asker ve polis anneleri!
Tam 12 aile!
Fakat gelin görün ki ne siyasilerden, ne siyasi partilerden, ne basından, ne de toplumdan onlarla ilgili tek bir yorum yok.
Bu kadar mı sahipsizler?
 
Neden?

Bilmem sizin de çevrenizde var mı ama etraf para,güç,koltuk hırsından gözü dönmüş insanlarla dolmuş durumda.
 
İnsan sandıklarımızın hayattan yer kapabilme uğruna nasıl da şeytanileştiklerine tanık oluyoruz an be an!
Ve uzun bir süredir böyle insanları gözlemliyorum.
Gözlemlerimin sonucu; Hırs ilk önce yanında ki iyileri, dürüstleri kaybettiriyor insana.
Sonra ise kötüleri ve sahtekarları...
Kısacası; hırstan gözü dönmüş insanların sonu hep yalnızlık.
Gönlünüzünde yanınızında hep dolu olması ümidiyle...
İyi Pazarlar.