Her yıl Diyanet İşleri Başkanlığınca 1986’dan beri 1-7 Ekim tarihleri arasında Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak kutlanır. Aslında en anlamlı ve dolu dolu kutlanılması gereken haftalarından biridir bence. Bu yıl “Cami ve Hayat” temalı olan etkinlikler yurdun dört bir yanında hatta yurt dışında temsilciliklerde de kutlanıyor.
                 
Kuran kursu öğreticisinden vaizine, imamından müezzin kayyımına, müftüsünden, murakıbından gassalına kadar, dini emir ve vecibelerimizi yerine getirmekte öncülük eden, hayatımızda doğumdan ölüme kadar her evresinde bulunan müstesna din görevlileridir onlar.
                
Aslında her mümin, her Müslüman bu dinin görevlisidir. Fakat onlar, resmi olarak da bu işi en güzel şekilde yapan, bizlere yol gösteren, manevi rehberlik eden, irşad faaliyetlerini yürüten, insanları iyiliğe ve hoşgörüye davet eden mürşitlerdir.  
                
Eskiden sadece cami ile lojmanı arasına sıkışıp görev yapan bu müstesna insanlar, artık cami dışındalar. Kimimizin düğününde, kimimizin asker uğurlamasında, bazen bir açılışta, bazen mahallede hasta ziyaretinde, bazen gençlik faaliyetlerinde, bazen de bir konferanstalar.
                
Artık eskisi gibi manevi buluşmaları sadece camilerde yapmıyorlar. İrşad faaliyetlerinde sadece mihraba ya da kürsüye bağlı kalmıyorlar. Kısaca Diyanet artık o eski yerinde sayan Diyanet değil bence. Toplumsal sorunların, ruh bunalımların, intihar vakalarının olduğu bu çağda din görevlilerimize her alanda daha çok ihtiyaç vardır.
                 
Ahlaksızlığın tavan yaptığı, deistlerin çoğaldığı, uyuşturucu bağımlılığı yaşının düştüğü, gençliğin alıp başını gittiği ve buhrana düştüğü bu zamanda, din görevlilerine her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.
                
Camii hayatının merkezi alan bir bireyden asla kötülük gelmeyeceği, en güvenilir cemaatin cami cemaatinin olduğu, böyle bir toplumun inşası için din görevlileri olmazsa olmazımızdır. Bu yüzden bu çok önemli görevleri olan din görevlileri de topluma göre kendilerini Kuran’ın ışığı ve Peygamberimizin sünneti doğrultusunda her dokunduğuna manevi olarak yön veren olmalı.
              
Konferanslar, vaazlar, münazaralar ve her türlü dini faaliyetler cami dışında daha da çok olmalı. Camiye gelemeyen cemaatin neden gelmediğinin araştırılması yapılmalı, camiye çekilmelidir. Zira camiler bizim en güvendiğimiz mabetlerimizdir.
              
Birimizi hepimiz hepimizi birimiz yapan camiler, bulunduğu yere ruh katan medeniyetler abidesidir. Milli birlik ve beraberliğimizin, kardeşlik duygularımızın pekiştiği, yan yana, omuz omuza verdiğimiz camilerimizde fırsat buldukça vakit namazlarımızı da kılmaya bizler de gayret etmemiz gerek.
              
Bu doğrultuda vefakârca hizmet yapan beşikten mezara kadar her yerde karşılaşacağımız, ezanla başlayıp salâ ile biten ömür yolculuğunda yanı başımızda olan imamlarımız, günde beş vakit namaza ve felâha bizleri davet eden, vatan, millet, bayrak, din tehlikeye düştüğünde minareye koşan müezzinlerimiz, kürsülerden kalplere ışık saçan, Kuran ve Sünnet çizgisinde ilimle bilgileriyle bizlere rehberlik eden vaizlerimiz, Kuran-ı Kerimi öğreten muallim ve muallimelerimiz.Ve O Yüce Kitab’ın hıfzı eminleri, koruyucuları, çağlardan çağlara aktarıcıları hafız ve hafızlık müessesesinin hizmetlileri; gününüz haftanız kutlu olsun. Rabbim cümlenizden ve cümlemizden razı olsun. Her şey gönlünüzce olsun. İyi haftalar.