Şu sıralar en çok duyacağınız o iki kelimeyi yazmak istedim bugün. Efsunlu, duyunca albenisi olan, cezbedici o iki kelime;“Gönül belediyeciliği”. Hele söyleyeni de şöyle nahif, samimi bir ses tonuyla söylüyorsa tamamdır. Hemen oracıkta sandık kurulsa verirsin oyunu, o derece yani.

Belediyeciliğin temel taşıdır, başlangıcıdır bu iki kelime. Belediye ile eş değer, olmazsa olmazıdır “Gönül belediyeciliği”. Kapıdan değil direk damardan giriyorsun belediyeciliğe, bu sihirli kelimeler dile gelince.

Yerel seçimlerde, alanlarda, konuşmalarda en çok bu iki kelimeyi kullanır siyasiler. Çöpleri toplarken, kaldırım taşlarını döşerken, kanal ve kanalizasyon işleri yaparken ne işleri varsa artık “Gönül” ile!

Hep gönüllere dokunmaktan bahsederler fakat ben gönül ile belediye işlerinin yürütülmesinde o yoğunlukta bir bağ kuramıyorum. Park ve bahçeler yaparken, çiçekleri dikip sularken acaba kimin gönlüne başvuruyorlar?

 Sonrası bir de kapı var, “Açık kapı”. Sonuna kadar açarlar kapıları belediye seçimlerine girmeden önce. Hatta kazananın ilk işi arasında belediye başkanlık makamının kapısını sökmek vardır. İlk bunu vaat ederler.

Kimsesizlerin kimsesidir aslında belediyecilik. Sokakta yaşayan kimsesiz insanlardan tutun da her canlıya kadar sorumludur belediyeler. Sokak hayvanlarının da sahibidir gönül belediyeciliği temsilcileri. Fakat o sorumlulukta ne kadarı görev yapıyor?

Seçimden önce her vatandaşa ulaşır bu “Gönül belediyeciliği” ehilleri! Her mahallede, her kahvehanede, her çay ocağında neredeyse oturup çay içerler. Fakat seçimden sonra her vatandaşa ulaşan bu gönül ehli insanlara o kolaylıkla asla ulaşamazsın.

 Sonra katılımcı bir belediye olacaklarını da vaat ederler. Yani bir projeyi yaparken muhakkak orada yaşayanlara soracağını, hatta kaldırım taşlarının rengine kadar fikir alacaklarını seçilmeden beyan edenleri bile var.

Fakat seçimden sonra bir projeyi yaparken halkın oylamasına, anketine sunanı da pek görmedim açıkçası. Doğduğumdan beri bu şehirde yaşayan birisi olarakbana sorana hiç denk gelmedim doğrusu.

Seçimden önce “Tevazu”, “Samimiyet”, “Gayretten” bahsederler ama gel gör ki seçimden sonra iş değişiyor. Hele “Dava” deyip de aday gösterilmeyenlerin rakip partilere katılanlarını bile gördük.

Aslında şehirlerde yaşamın öznesidir belediye ve belediyecilik. Hakkıyla bu işi becerebilen, yönetebilen, gerçekten gönüllerde yer bulur.

Gönüllere girmeye niyetli tüm adaylara başarılar diliyorum.

Sözlerime son verirken, vicdanı ve imkânı olanlar için her yazımda hatırlatıyorum, deprem ve deprem bölgesindekileri ne olur unutmayın, her daim hatırlayın. Kalın sağlıcakla.