Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yerel seçimlerden sonra tartışmaya açılmıştı.
AK Parti için İstanbul yenilgisi revizyonu daha gerekli kıldı.
AK Parti’nin temel yapısında ve sistemde rötuşlar yapılacak.
Biraz geriye gidelim.
Tayyip Erdoğan ile FETÖ mücadelesinin başladığı döneme.
Tayyip Erdoğan sindirim sistemi ameliyatı oldu.
Evinde istirahatte idi.
Numan Kurtulmuş eşi ile birlikte geçmiş olsun ziyaretine gittiler.
Orada Tayyip Erdoğan Kurtulmuş’a döndü ve ‘HAS partiyi kapatın ve gelin AK Partide siyasete devam edin’ dedi.
O günlerde bu teklif siyaset arenasına  ‘partiyi Kurtulmuş’a bırakacak’ şeklinde değerlendirildi.
Aradan zaman geçti.
Kurtulmuş, milletvekili olmadan başbakan yardımcılığına geçti.
Sonrasında Kültür ve Turizm Bakanlığı geldi.
Turizm bakanı olduğu dönemde Kurtulmuş Ordu Belediye Başkanı Enver Yılmaz ile gerilim yaşadı.
Erdoğan, Yılmaz’ı uzun süre görevden almadı. Bu arkasında durduğu şeklinde yorumlandı ve Numan Kurtulmuş’un partini başına gelmesinin zor olacağı ifade edildi.
Çizildi bile dendi.
Ancak yapılan son kongre sonrasında ikinci adam olarak Numan Kurtulmuş’a görev verdi.
Şimdi kulislerde yeni sistemde Tayyip Erdoğan’ın partili Cumhurbaşkanı olarak kalacağı ancak parti yönetimini Kurtulmuş’a bırakacağı iddia ediliyor.
Bir başkası olur mu?
Olabilir.
Tayyip Erdoğan hem dinlenmiş olacak hem de CHP ve Ali Babacan’ın yeni kuracağı patiye karşı farklı bir isim mücadele edecek.
O isim Numan Kurtulmuş ise Ünyeli, Fatihte doğmuş, büyümüş bir Ekonomist.
Babası çok sevilen bir hekim.
Kendisi yıpranmamış bir yüz.
Tayyip Erdoğan hem dinlenecek hem de günlük siyasi tartışmalar ile yorulmayacak.
Numan Kurtulmuş dün CNN Türk’te Dicle Canova’nın konuğu oldu.
Sistem sorularına ise şu cevapları verdi:
‘Bir kere sürecin kendisi son derece önemli. Türkiye'de bu sistem değişikliğine laf olsun diye gidilmedi. Parlamenter sistemin içerisindeki yanlışlıklar, eksiklikler, birtakım ayak bağı olan süreçler, hükümetin kurulamadığı büyük kriz, kaos dönemleri. Hatta başbakanlar, cumhurbaşkanları arasındaki açık çatışmalar, kavgalar gürültüler hatta siyasetin karar veremez hale gelmesi sonucu, 12 Eylül darbesinde olduğu gibi, bir şekilde askeri müdahalelerin kapısını açan o siyasi belirsizlik dönemleri oldu. Bütün bunların verdiği bir siyasi sonuç var, fatura var. Bu parlamenter sisteminin faturasının
Türkiye'ye büyük bir yük olduğu anlaşıldı, halka gidildi. Ben kendimi bildim bileli, çocukluk yıllarımdan beri Türkiye'de sistemin değişmesine ilişkin hep tartışmalar olmuştur. Sonuçta demek ki her şeyin bir vakti, zamanı var. Vakti zamanı geçtiğimiz yıl gerçekleşti. Önce parlamentodaki anayasayla ilgili oylama, arkasından referandumla Türkiye bu sistem değişikliğine geçmiş oldu. Devletin daha etkin çalışmasıyla ilgili kurumlar ihdas edildi. Ayrıca Bakanlar Kurulu çok daha dar bir kapsama dönüştürüldü. Böylece daha hızlı hareket eden bir noktaya geldi. Dolayısıyla daha etkin çalışabilmenin araçları ortaya kondu ama tabii ki eski sistemden kalma alışkanlıklar var. Bürokrasinin alışkanlıkları var, siyasetin alışkanlıkları var. Bunların giderilmesiyle ilgili de bazı rötuşların yapılmasının gerekli olduğu görülüyor.’
 
Sistemde bir revizyon olacak.
 
Artık Erdoğan belde belediye başkanlarını belirlenmesine bakmaycak.
Türkiyeyi yönetecek.
Parti ile ilgili de Bakanlar kurulu ve katılırsa Merkez karar toplantılarında öne çıkacak.
Erdoğan hem İmamoğlu hem de Ali Babacan’a karşı oturup bekleyemez.
İlk hamlesi genel başkanlıkla ilgili olacak.