Şairin kendi yazdığı şiirin içeriğine malzeme gözüyle bakması bana çok garip gelir ki, duygusallıktan uzak, arama bulma yöntemi ile kelimelerin birleştirilmesinden mütevellit bir oluşum olduğu izlenimini verir!  Esasında şair dürüsttür ve kesinlikle doğru söyler. Söylemlerinde erdem ve estetik vardır ki onu şair yapan tarafı, düşünceyi söze tasavvur edip göze, kulağa ve gönül e hoş gelir haleti ruhiye ye büründürme becerisidir. Şairin asıl amacı asla beğenilmek değildir! Yürekler ve yüreklerdeki ilahi terazidir.

Teknik bilgi, beceri ve bilimsel kurgularla çok beğenilen şiirler yazılabilir, eserler verilebilir, bunların karşılığında birçok ödüllerde alınabilir ancak bu şairin kendini aşması, ispat etmesi demek değildir. Ona popüler olmak denir. Kişiyi şair yapan, şair diye tanımlanmasına sebep olan, ardından bakıldığında veya takip edildiğinde göze gelecek ve kolay silinmeyecek olan, hemen her türlü olumsuz iklim şartlarına karşı tabiatını koruyan tesiri ve bıraktığı izdir. Yoksa hemen ertesinde unutulacak veya bir eğlence diye hatırlanacak bir kısa anı, alkış ve beğenilerle doldurma becerisi değildir.
Şair sözün erdemlisini söyler, evrensel dille konuşur ve oldukça geniş halk kesimine hitap eder. Dolayısıyla bizler için önemli olanın şair olmak değil, şairi tanıyabilmek olmalıdır. Şairden olunduğunda şiir yazılabilir! Şair haktan ilham alır, yüzü halka dönük olur. Bu metin kuşkusuz kişisel bir eleştiri değildir, fakat şiire emek verenler içinde kuralların ve kaidelerin olduğu katiyen unutulmamalıdır! Takdir edilirse, aykırılıkla övünülemez. Öncesi ve sonrası olmayan tasarımın bugünü de olamaz. Açık denizlere kulaç atarak açılan bir kişinin hali, sınırsız özgürlüğü savunan kişinin haline benzer.
Duygu ve his, haramdan (etik olmayandan) beslendiğinde inanç ve ahlaki değerler iftira ve küfür yakıştırmalarına en ucuz malzemeler olur. Basit bir cazibe için edebe hatta evrensel doğrulara ters öne çıkma, göze gelme, dikkat çekme, beğenilme beceri ve (güzel olana çirkin, yanlış olana doğru demek gibi) maharetleri sergilenir.  Kişi hak etmediği yerde olmaya çalışıyorsa bu galat değil midir?

Aklın, erdemin, güzelliğin, sevginin, aşkın yarışı olur mu? Olursa, oluyorsa bu ticari bir düşüncenin eylemidir. Yani orada apaçık bir istismar söz konusudur! Düşünen insan hiçbir zaman, sadece yarışmada derece almak için çaba sarf etmez ki bu düşünceyi doğallığından ve gerçek kabiliyetinden alarak bozar. Edebi kültürün mazisinde kabul görmüş, kurallaşmış bir hıyanet yoktur ve olamaz. Şiir duygu (his) tanımı, düşüncenin erdemli teveccühü, ahenge büründürülmesi, güzelleştirilmesi olup her türlü fikri tezahürün kabule şayan tarzda belleğe sunulması sanatıdır.

Belki Yine Gelirim

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü
Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse
ama bir tufan az mı gelir yoksa, yine de
yırtılan ve parçalanan birşeyler olmalı mutlaka
hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler
Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent
ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü
 
Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini
bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki
onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan
kadınları güzelleştiren herhalde onlardı
"Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi
tükürsek cinayet sayılıyor artık
ama nerde kaldılar, özledim gülüşlerini onların
 
Uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara
tek yaprak bile kımıldamıyor nedense
ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar
alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor
kanımın pıhtılarında güllerin serinliği
ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki
Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük
 
Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum
okuduğum bütün kitaplar paramparça
çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma
bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent
bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum
sırnaşık aydınlar, arabesk hüzünler
bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma
 
Sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor
ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere
kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak
Hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık
biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri
ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu
ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük
 
İçimde zaptedilmez bir kırma isteği
dizginlerini koparan bir at sanki bu
soluksoluğa kalıyorum her sonbahar
ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa
bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum
bütün gençliğim böylece geçip gitti işte
ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim
 
Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa
birgün gelirsek hangi kent güzelleşmez
şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı
geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye
Devriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür
sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak
ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük
 
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün… Ahmet Telli

Hasret’e Dair

Simsiyah bir hüzün sararken gökyüzünü
Karanlık gecenin, sonsuzluğunda
Kalabalıklar içinde, yapayalnızım.
Ruhumda dipsiz fırtınalar eserken
Hüzün takıldığı, gözlerde aradım seni
Eksik kalan birşeyler vardı, besbelli
Gecenin çözülmez esrarında, sensizdim
Çaresizdim...
 
Şiirler yazmalıydım sevgiye, hasrete dair
Dizeler kanayan yüreğimden,
Damla damla akmalıydı
Ölüm sessizliğinde susan geceye
Sensizliğin de dayanılmaz sancısını
Haykırmalıydım
Sen çıkagelmeliydin, sonsuzluktan
Ben çıldırmalıydım mutluluktan… Zeki Akdoğan

Doğum Günü Çıkmazı
 
Bugün benim doğum günüm umrumda değil..
Hiçbir sevilmişliğim olmamış bu yaşıma kadar,
Yaş 22, gençlikten olgunluğa doğru bir meyil.
Kendini adam gibi hissedene kadarmış bu gaddar
Yaş günü hikayesi, 10 nisan ,22 mart ve de 7 eylül;
Hepimizin vardır bi dünya ya merhaba deme günü.
Eski doğum günlerim gelir aklıma , ortada bi kandil
Altında pasta dedikleri o şekerli madde ne gariptir;
Bi de gelen o hediyeler parfümüdür, çerçevesidir...
Ne denli sıkıcı vede amaçsızdır bu gün.
Neden bu kadar kızmıştır diye sorabilirsin bu genç?
Bu adamın sevdiği ya da en azından sevgilisi,
Terketmiştir bu adamı doğa harikası bu günde..
İşin en acı yanı da ihannettir bu bırakışın ne deni,
Belki dramatik gibi gözükür ama aslında bir
İbrettir benim gibi bir doğum günü düşmanına..
Kirlenmiş aşkım, ısınmış biralarım ve de pastanın
Üzerinde erimiş tam 22 tane mum.. az kalsın unutuyordum
Bir de mendilimdeki 14 damla gözyaşım.
Belki bir insanın doğum gününde alabileceği,
En kötü hediye budur diye düşünüyorsunuzdur,
Ama desenize doğum gününü sevmeyen biri için
Bile fazladır bu hediye... Volkan Erkayar

Bir Bölü İki
 
gitmek...
en kolayidir her zaman
gözyasini birakir gidersin
kurur bir gül kirmizisinda
 
gidersin bir sarkinin tam ortasinda
biri mutlaka tamamlar mirildanarak...
 
gidersin...
yarim birakirsin, yarim duygularla...
günes yarim kalsa bile, ay imdadina yetisir.
yagmuru yeniden islatir bulutlar.
gidersin herseyi sifir noktasina almak için
oysa hiç birsey sifir noktasinda degildir
 
hep yarimdir, yarim kalmistir.
hep birileri yarim birakip gitmistir.
 
iste böyle dostum...
hayat yarımlarla geçer gider.
kimi an gelir,
kendinin tamligindan bile süphelenirsin.
iste o an biri gelirse,
seni tamamlamak için,
ona saril ve...
gitme...
gitmeyin... Bahar Özdemir

Çocuk

Bir çocuk yürüyordu yağmurda
Nereye gittiğini bilmeden
Usulca ve de sessiz.
Derin bir sigara çekiyordu
Birinci sigarasıydı
'Offf' çekiyordu.
Ara sıra gülüyordu sinirinden
Babasına kızıyordu.
 
Dağların eteğinde kartopu oynamaktı hayali
Misketti,
Ya da uçurtma uçurtmak kırlarda.
 
'Usulca ve de sessizce' yürüyordu
Islanmıştı
Hasta olup bir daha kalkamayacaktı yerinden.
Ama O,
Yine de yürüyordu.
 
Bir köşe başında durdu
Gece ayazdı
Islaktı O, ıslaktı kaldırımlar
Elleri boştu, sigarası bitmişti.
 
Bu gece ölümdü
Izdıraptı, acıydı, kederdi
Gözyaşıydı
İsyandı.
 
Sonra tekrar yürüdü,
'Nereye gittiğini bilmeden',
'Bu gece ölümdü...'
Annesi ölmüştü… Cihan Ayrancıoğlu
 
Bir Ezgi'de Çoğullanmak
 
bir ezgi'de çoğullanmak
sevginin insanlığı kucaklaması
sarması kol kol
seninle var olduk
sen sevgisin ezgi
duy artık
 
bir ezgi'de çoğullanmak
dalgaların kayaları sarsması
dağıtması pul pul
denizi çok özledik
sen denizsin ezgi
coş artık
 
bir ezgi'de çoğullanmak
tohumun kabuğunu çatlatması
yeşermesi dal dal
yeşili benimsedik
sen yeşilsin ezgi
gel artık
 
bir ezgi'de çoğullanmak
güneşin karanlığı yarması
şavkıması ışıl ışıl
ışığa hasret kaldık
sen güneşsin ezgi
doğ artık… Üzeyir İbiş

SERVET SELVİ
Editör: TE Bilisim