Gitmesi gerekenler…
“Şu anda psikolojim şu… 100 beklerken 95 alan öğrenciler gibiyim. Yani sınıfı geçtik.” Diyerek referandum sonrası attığı twiti hayretler içerisinde izlediğim, bana göre, AK Partili seçmenin kendisine inancını tamamen yitirdiği Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek!
Biri ona artık oynamaktan vazgeçmesi gerektiğini hatırlatmalı. Ankara’yı kaybettirdi! –Evet- oylarının da çok büyük bir kısmı Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a verildi. Bu başarısızlıktan kar çıkartmayı, her durumdan kendi lehine nemalanmayı bırakarak, tıpkı Feto’cu damadı yüzünden İstanbul’u kaybetmesine neden olan Kadir Topbaş’ın yaptığı gibi bir açıklama yapmasını yani “ artık bırakıyorum “ diyebilme erdemini göstermesini bekliyoruz.
Zira her açıklaması inandırıcı olmaktan o kadar uzak ve üzerinde o kadar sakil duruyor ki… Yani artık gitmeli.
Devlet Bahçeli…
Kendi partisini bıçağın aksine adeta hızarla ikiye bölen 6 ay önce söyledikleriyle, bu gün söyledikleri asla birbirini tutmayan, hangi sözünün gerçek olduğunu kendi partisindeki seçmenlerinin bile artık algılayamadığı MHP lideri de artık miladını doldurmuş durumda.
O da gitmeli. Ki seçmeninin çok büyük kısmı yaptığı çağrıya uymadı bile.
Eğer niyeti 2019 seçiminde partisinin güçlenmesi ve mecliste sandalye sayısını artırmak ise kesinlikle gitmeli!
Zira sonuç şimdiden ortada!
Yaklaşık 2,5 yıl önceydi.
Karadeniz Dernekler Birliği olarak Genel Başkan İsmet Orhan Başkanlığında tüm ülkede faaliyet gösteren diğer bölge ve ilçe başkanları eşliğinde İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İstanbul Valisi Vasip Şahin’e nezaket ziyaretlerde bulunmak üzere toplandık o sabah.
Alınan randevu saatlerine göre, önce İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a gittik.
Yaklaşık 10 -12 kişilik grubumuz saat 10.00 gibi yapılacak ziyaret öncesi bekleme salonuna alınarak randevu saatini beklemeye başladık.  10 dakika gibi bir bekleyişten sonra Kadir Topbaş’ın odasının da bulunduğu katta yer alan toplantı odasına çıkarıldık.
Bu defa da orada beklemeye başladık.
Aradan 15 dakika gibi bir süre geçmişti ki, başkanın yardımcısı yanımıza gelerek “ tamamen sekretarya da oluşan bir zamanlama hatası yüzünden o gün Kadir Topbaş’ın görüşeceği listede bulunmadığımızı “ söyleyince önce şaka falan yapıyor sandım.
Sonrasında başkan yardımcısının elini, kolunu nereye koyamayacağını bilemediği, tuhaf tavrını görünce olayın şaka değil aksine çok da ciddi bir durum olduğunu anladım. Şaşkınlığım ikiye katlanmıştı. Tıpkı diğer konuklar gibi…
İsmet Başkan durumun bizden kaynaklı olmadığını anlatmaya çalışmasıyla, yaptıkları hatayı farklı yoldan anlatımlarda bulunarak gidermeye çalışan başkan yardımcısı yapılan hata karşısında daha da saçmalayarak “ Başkana söylüyorum en azından öğlen arasında uyu. Peygamber efendimizde hep öyle yapardı. Öğlenleri uyurdu. Sende uyu dinlen ama kendisi o kadar çok çalışıyor ki dinlenmeye hiç fırsatı olmuyor” gibisinden yaptığı tuhaf açıklamayı görünce aynen şu ifadeyi kullandım içimden “ bunlar başkan yardımcısı olmuş ya pesss” dedim.
İsmet Başkan -Peki başkan nerede? Diye sorduğu an ve başkan yardımcısının verdiği cevap Kadir Topbaş’a karşı o güne kadar duyduğum tüm saygı unsurlarını yerle yeksan etti bende.
Başkan içerde ama randevu listesinde bu grup görünmüyor. Tamamen sekreter hatası. Kusura bakmayın…
Ben, o kusura baktım o gün. Çünkü yanı başımızda ki odada olmasına rağmen saygıyı, sevgiyi, minnet duygusunu, hemşeriliği göz ardı ederek, aksine prosedür kurallarına uymayı daha elzem bir davranış olarak tercih eden başkan, sırf listesinde görünmediğimiz için üstelik bizden kaynaklanan bir hata olmamasına rağmen, uzaklardan gelen hemşerilerine bir selamı bile esirgemişti bizden. Oysa iki dakika odasından çıkarak, tıpkı seçim zamanı yaptığı gibi- bir merhaba- diyebilirdi… Ama yapmadı!
Makamını daha çok önemsedi.
Tüm ekip şaşkınlık ve hayal kırıklığı içinde 11.30 da bizi huzuruna kabul eden Sayın Vali Vasip Şahin’in huzuruna çıktık.  Neredeyse hepimizle tek tek ilgilenerek en küçük ayrıntıya kadar bizimle hasbihal olması, müthiş bir misafirperverlik sergilemesi o gün yaşadığımız nahoş durumu üzerimizden çekip almaya yetse de; eminim ki bende dâhil birçoğumuza makam-insan ilişkisini düşündürmüştü.
Bu gün İstanbul “ hayır “ dedi…
Makamlar gelip geçicidir beyler-bayanlar…
Önemli olan şu gök kubbe altında hoş bir seda bırakabilmek. Ve tadında bırakıp gidebilmek!