Öğle yemeği için Uzun Sokak’ta ne yesem diye düşünüp gezinirken telaşlı bir şekilde adres soran birine denk geldim. Belediyeye gidecekti, nasıl gidebileceğini sordu bana. Nereli olduğunu sordum, ”şehrin yabancısıyım, öğrenciyim abi ” dedi. Vaktin varsa bir yemek ısmarlayayım, hem biraz şehri anlatır hem de yabancı birinin bu şehir hakkındaki ilk görüşünü öğrenmiş olurum dedim. Oturduk, konuştuk biraz. Sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim.
                     
Nedense bu şehir hakkında ilk gelen öğrenciler ilk etapta hep farklı düşünmüşlerdir. İnsanı agresif, denizi dalgalı, havası nemli gibi kulaktan dolma bilgisi vardır muhakkak her gelen öğrencinin. Oysa bu şehir Fatih’in fethettiği, Yavuz’un yönettiği, Cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın doğup büyüdüğü yetiştiği bir medeniyet şehridir. Gazi Mustafa Kemal’in  “Samsun’a ayak bastığımda bana kalp kuvveti veren vatandaşlarımın en önünde Trabzonlular vardı” dediği şehirdir. Mutlaka o eski tarihten günümüze sirayet eden güzellikleri ve iyilikleri vardır diye de düşünmek gerekiyor. Tarihten bu güne çok değişse de huyu değişmeyen güzel insanlarla doludur bu şehir.
                    
Öğrencilerin birçoğu bu şehire ilk geldiklerinde bazı şeylerde zorlandıkları ya da sıkıldıkları doğrudur. Maalesef ilk rastladıkları insanlardan bu kanıya da varabiliyorlar. O yüzden bu şehrin dolmuşçusuna, esnafına, amirine, memuruna çok büyük iş düşüyor. Oysa Trabzon sadece Meydan’dan ibaret değil ve Trabzonluyu da sadece ilk tanıdıkları insanların temsil etmediğini daha sonra zamanla anlıyor öğrenciler.
                    
Ünlü pop sanatçısı Haluk Levent  KTÜ’ de Orman Mühendisliği bölümünde okurken yaşadığı duygularla yapmıştır en güzel çalışmasını “alışamadım” diye. Bu kente alışamamışlığını sevdiklerinden ayrı kalışını en güzel dizelerinde saklamıştı o şarkının. Empati yapıp hak veriyorum aslında. İlk geldiğinde şehre muhtemelen aylardan eylül, güneşi yakar, yağmuru bıktırır, rüzgarı bile sanki yorar insanı. Hele de başlarsa o bitmeyen yağmurları güneşe hasret kalırsın. Daha ilk günlerden en yakın arkadaşın olur şemsiye. Neyse ki son yıllarda bu iklim de değişti, artık o yağmurlar aralık ayında yağıyor daha çok.
                     
Bence bunalmayın, sıkılmayın, alışmaya çalışın bu şehre ve insanlarına. Şehri tanıdıkça, insanlarıyla konuştukça bu şehri seveceğinize alışacağınıza eminim. Bu şehre ilk gelen insanlar için bence çok büyük bir rehberdir Trabzon Şehir Müzesi. Trabzon ile ilgili aklınıza ne gelirse içerisinde bulabilirsiniz. Bu şehrin özeti, bu şehrin en güzel tarifidir bence o müze.               
                      
Kültüründen, doğasına, tarihinden yapısına kadar içerisinde her şeyi bulabileceğiniz, bu şehri daha iyi tanıma imkanı yaşayabileceğiniz bu müzeyi Maraş Caddesinde mutlaka gidip görün. Hemen yanında Trabzonspor Müzesine zaten ayaklarınız çeker götürür sizi. Trabzonspor’umuzun o şanlı tarihini de parıldayan kupalarıyla birlikte orada bulabilirsiniz.
                       
Uzun Sokağın kalabalığında bazen kendinizi yalnız hissedebilirsiniz. Büyük alışveriş merkezlerinde ya da kapalı mekanlarda ruhunuz daralabilir.
Çıkın gezin, dolaşın Trabzon’u, korkmayın ismi büyükşehir olsa da kaybolacak kadar büyük değil şehir merkezimiz. Her yolu denize çıkar. Uzun Sokak’tan yürüyerek tarihi Tabakhane’ye, oradan da Zağnos Vadisine geçerken mutlaka bu kadim şehrin hafızasına bakmak için  Ortahisar Tarih Müzesine de girin. Ortahisar’ın tarih kokan evlerini görün. Kanuni Sultan Süleyman’ın doğup büyüdüğü Kanuni Evini gezip Osmanlı’nın ihtişamını hissedin. Hemen evininin önündeki çay bahçesinde farklı bir tadı olan şehzade çayını için.
                      
Tabi önceliğiniz dersler olsun ama mutlaka Akyazı’da Trabzonspor’un maçlarına da gidin. Her ne kadar çoğunlukla bizi strese koysa da Trabzonlu olmayanların o atmosferde iyi bir stres atacağına eminim. Unutmadan söyleyeyim, farklı anlamlar da yüklemeyin bu yazdığıma sakın, ama lütfen Fenerbahçe formasıyla Uzun Sokak’ta gezmemeye çalışın. Sorunuza soru ile cevap veren insanların şivesini taklit etmekten kaçının ama mutlaka konuşmaya çalışın.  
                      
Bütün bu yazdıklarımı yaparken arada kaybolan enerjiniz için önce Hamsi sonra da Kuymak öneriyorum size. Hele sınav haftalarında zihni açan kendinizi Temel Reis gibi güçlü hissettiren Hamsiyi mutlaka yiyin. Yerken de doğal olun çatal kullanmayın. Bu şehre adapte olmak için bence ilk oradan başlamalısınız. Bir köşe yazısına sığmayacak kadar güzel ve bir kitap olacak kadar da bir hayat içerir Trabzon’da öğrenci olmak. Herkese başarılar ve kolaylıklar diliyorum.
                         
En güzel yıllarınızın geçeceği, hayatınızın temellerini atacağınız, geleceğinize yön vereceğiniz bu şehire hoş geldiniz. İyi haftalar.