Milli Eğitim Bakanlığı daha önce düşünüp vazgeçtiği “Öğretmenlerin performansını değerlendirme” uygulamasını tekrar hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bu uygulamanın amacı, öğretmenlerin kalitesini artırmak olarak sunulmaktadır. Eğitim sisteminin temel unsurunun öğretmen olduğu ve öğretmenlerin kalitesinin sistemin kalitesini belirlediğini biliyoruz. Öğretmenlerin niteliğinin artırılmasının sistemin amaçlarına ulaşmasında çok önemli olduğunu da biliyoruz. Bunların hepsi doğru… Ama hiçbir çalışma yapmadan, öğretmenlerin niteliğine katkı yapacak bir hizmet vermeden,  öğretmenlerin performansını ölçmek, öğretmeni nasıl geliştirecektir? Bu, zayıf bir çocuğa, hiçbir ek beslenme hizmeti vermeden,kilosunu her gün ölçmeye benzer. Bu şekilde çocuğun kilosu artar mı? Kiloyu artırmak için beslenmenin şeklini ve kalitesini artırmak gerekir önce. Öğretmenleri değerlendirirken de önce onların niteliğine katkı yapacak hizmetleri onların ayağına götürmek zorundasınız. Öğretmen performansını değerlendirmek elbette gerekir, ama hiçbir şey yapmadan performans değerlendirme yapmak, hiçbir şekilde pedagojik değildir. Bu aynı zamanda öğretmenin hiç ders anlatmadan öğrencileri sürekli sınava tabi tutmasına benzer. Çünkü değerlendirme yapmak için önce değerlendireceğimiz bireye, kişisel ve mesleki eğitim anlamında katkı yapmak zorunluluğu vardır. Demek ki, performans değerlendirmenin bu yönü pedagojik değildir.

İkinci yönü de sıkıntılı bir durum olarak görünmektedir. Öğretmen, öğrenci, veli, sivil toplum örgütleri, vb. marifetiyle değerlendirilecekmiş. Efendim gelişmiş ülkelerde böyle uygulamalar varmış. Gelişmiş ülkeler denilen ülkelerde veli okula güvenir, okul da veliye. Mesela okul veliye, “Senin çocuk, ‘tornacı’ olmalıdır.” dediği zaman asla itiraz etmez, öğretmenin ve okulun rehberliğine saygı duyar. Ya bizde? Bizde hangi veli, öğretmenin ve okulun böyle bir rehberliğini gönül rahatlığıyla kabul eder? Öğretmenin öğrencisine en küçük sert bakışını problem edinen veli, öğretmeni hangi nesnel ölçütlere göre değerlendirebilir? En küçük olumsuz beden dili kullanımını “Çocuğunun psikolojisinin bozulması” olarak değerlendiren veliden öğretmeni değerlendirmesini istemek ne kadar bilimsel olabilir? Okula ve öğretmene güvenmeyen velinin, objektif olmasını beklemek ne kadar bilimsel bir tutum olabilir? “Gelişmiş ülkeler” diye başlayan cümleler çoğu zaman sıkıntılı sonuçlar doğurur. Gelişmiş ülkeler denilen yerlerde çocuğuna olumsuz davranan babanın çocuğu, onu hemen karakola şikâyet eder, bizde eder mi? Etmez, çünkü bu bir kültür meselesidir. Sosyal bilimlerde 2x2=4 etmez. Toplumların özellikleri farklıdır. Bir toplumda doğru olan bir uygulama, başka bir toplumda yanlış olabilir. Hiçbir toplumun insan yetiştirme düzeni, başka bir toplumun insan yetiştirme düzeni ile aynı olamaz. Son zamanlarda Finlandiya eğitim sistemini dilimize dolamış duruyoruz. Finlandiya eğitim sistemini aynen Türk eğitim sistemine uygulasanız, hiçbir şey değişmez. Finlandiya eğitim sisteminin ülkemizde başarılı olması için, bu sistemi uygulayacak Finleri de Türkiye’ye getirmeniz gerekir.
Türk eğitim sistemi şu haliyle öğrenci, veli, vb. grupların değerlendirilmesine asla müsait değildir. Türk eğitim sistemi kendi ulusal uygulamalarından kaynaklanan zenginlikleri bilimsel bir yaklaşımla kullanarak, sistemde yeni bir değerlendirme mekanizması inşa edebilir. Ama bugün düşünülen bu performans değerlendirme sistemi, iyi olmayan öğretmen-öğrenci, öğretmen-veli, öğretmen-müdür ilişkilerini daha da kötüye götürmeye aday gibi görünmektedir.