Gözümün nuru...
Can verenim...
Canım annem.
Sonsuzluğa yürüyüşünün birinci yılını devirdik. Ne ara geçti o bulanık 365 gün bilmiyorum? Düşünebiliyor musun tam üç yüz altmış beş gün olmuş!
Ah bir bilsen kabullenmesi nasıl da zor. Rakamlar üzerinden hesaplayınca geçti diyoruz ama hesabı duygulara vurunca, ben aynı yerdeyim annem. Beni bıraktığın o yerde... Zifiri karanlıktanda daha karanlık, “kızıııımmm” diyerek seslenmediğin, sesinin olmadığı o kapkara yerde. Gökyüzü desem değil, yerin dibi desem... O da değil! Herkesin, hepimizin bildiği bilinmeyen yerdeyim annem.
Tarihi ikiye böldüm, senli ve sensiz diye... Şimdi sensiz zamanların ucundaki o dik başlı mor dağların ardından sana sesleniyorum sessiz çığlıklarımla... Bilmem duyar mısın “ anneeeee nerdesin, nereye gittin? ” Diye kör bıçak gecelerden sana seslenişlerimi? Bilmem görür müsün sensizliğin ızdırabından kızıl yaralar kaplamış sırtımın külfetini... Bilmem...
Bırakıp gitmen, biz koca insanları boynu bükük birer çocuğa döndürdü desem, inanır mısın anneciğim?
Anladım ki öksüz kalmanın yaşı yokmuş...
Koca bir aile elinden kıpkırmızı elma şekerleri zorla alınmış boynu bükük çocuklara döndük.
Babacığım mezarınla gidermeye çalışıyor hasretini... Her gün senin yanına gelip sensizliğin takvimini tutuyor. Sor, gün, saat, dakika olarak söylüyor gidişini... Öylece oyalamaya çalışıyor yüreğini.
Ben... Ben halaaa bir yerlerden çıkıp gelecekmişsin gibi bekliyorum seni.
Gelmezsin biliyorum ama yine de beklemelerdeyim. Bir türlü vedalaşamıyorum seninle.
Oğluşların mı? Boyunları bükük...
Koca koca adamlar, yemyeşil ormanlarda sensiz çok ıssızlar.
Ah güzel annem bir yandan sensizliğin altından kalkmaya çalışırken bir yandan da hayatın gerektirdiklerini yaşamaya çalışıyorum.
Bademim, bademimin içi, Melisam diyerek nazladığın kızımı evlendirdik annem.
Tıpkı hep söylediğin gibi çok çok güzel bir gelin oldu.
Sensiz bu anları yaşamak bizi o salonda tabiri caizse hallaç pamuğu gibi savurdu !
Senin yerine, oturacağın sandalyeyi beyaz taze çiçeklerle süslemek, senin yerinde fotoğrafının olması...
Böyle hayal kurmamıştık annem.
Böyle hayal kurmamıştık!
Cenaze-düğün-hastalık... Hepsini yaşadım annem. Hem de bir yıl gibi kısa bir süre içinde.
Anladım ki, biz ne yaparsak yapalım birer oyuncuyuz. Kaderimizi yaşamaya hiçbir güç engel olmuyor. Hayat bir sahne...
Senaryo hep aynı. Değişen sadece oyuncular...
İşte böyle anneciğim.
Gittin...
Beni, bizi bıraktın...
Elbet sende istemezdin böyle olmasını.
Ama dedim ya ... Kader.
Kaderi yaşarken kalbimizdekiler kadar yanımızdakilerin de önemli olduğunu anladım.
İşte bu yüzden, seni üzen hiçkimseyi affetmemeye yemin ettim.!
Senin sevdiklerine de saygı duymaya...
Mezarı her zaman ziyaretçiyle dolup taşan nadir insanlardansın annem. Çok sevildiğini umarım görüyorsundur. Hiç tanımadığım nice insanlar sana olan sevgisini bana anlattıkça seninle gurur duyuyorum. Bunu da sana yazmadan geçemeyeceğim. Senin kaybının 8. günüydü. Kapı çalındı, hiç tanımadığım bir abla... “ Bir şey duydum umarım, doğru değildir... “ deyince, başımı salladım. Sesimin çıkmaya mecali yoktu zaten.
Bir komşunun kardeşiymiş.
Dedi ki” ben çok zengin değilim, pek konuşmazlar beğenmezler beni. Ama annen beni gördüğün de hep halimi hatırımı sorardı...O çok başka bir insandı!”
O kadar mutlu oldum ki annem...
Yine merhametini konuşturmuştun...
Evet, sen çok başkaydın.
Dilinin tatlılığı, yüreğinin temizliği, saflığın, herkesin iyiliğini düşünen fırıldaklık bilmeyen aklın...
İsterdin ki herkes hep iyi, hep mutlu olsun.
O yüzdendi insanlar için koşuşturmaların. O yüzdendi insanlar için dil dökmelerin.
Kimi yüreğini anladı, kimi anlamamazlıktan geldi.
Sen bambaşkaydın annem...
Bambaşka.
Rüyama girdiğin gün, anlıyorum bazen rüyada olduğumu, uyanmak istemiyorum. Uzatıyorum da uzatıyorum rüyamı.
Uzuyor da...
Kendimle çatışma halindeyim. Gülüşümle, göz yaşlarım sürekli çarpışıyor! İkisininde nerede ne zaman kapışacağı belli olmuyor. Tüm bu mavi-siyah halimin sebebi sensin annem. Sana duyduğum uçsuz bucaksız olan hasret!
Çok özledim seni.
Aklının alamayacağı kadar çok!
O gün mezarında ki çiçeklerin üzerinde dolaşan, çiçeklere konup bizi dinleyen kelebeğin senden bize gelen bir mesaj olduğunu biliyorum annem.
Onu sen gönderdin farkındayım.
Sonsuzlukta buluşmak üzere ...
Huzurla uyu GÜL’üm...