Trump'u testten geçirmişler.
Akıl ve beden sağlığını kontrol etmişler.
30 sorunun 30'una da doğru cevap vermiş.
Evet,
Ne var bunda?
30 sorunun,
30'una da doğru cevap verir.

Mesela;
Önce sorular çalınır.
Daha önceden cevaplarını hazırlar.
Sonra 30 da 30 başarı.
Yani genelde bizde öyle olur da...
*
Diyelim ki,
Haşa sümme haşa!
Hiç bir soru çalınmadı.
Hepsini o sarsak kafası cevapladı.
İyi de vicdan imtihanı yapıldı mı?
Akıl şeytanda da var.

HASBIHAL

Mehmet Cevahir diş doktorudur.
Hemşerimizdir ve Trabzon'da yaşıyor...
Hafız-ı kelamdır.
Reisül Kurra Hacı Mehmet Kutlu'nun talebesidir.
Emeklidir ve 2 bin 800 lira maaş alıyor.
Evet Mehmet Cevahir'in daha pek çok izleri vardır bu şehirde.
*
"41 yıl devlete hizmet ettim.
Bu gün aldığım maaş itibarıyla neredeyse muhtaç durumdayım.
Devletim neden bu emeklileri görmez,
Duymaz ve işitmez anlamıyorum...
*
Ben lüks yaşamak peşinde hiç olmadım.
Olmam da.
Ben mütevazi yaşar,
Kazancımı ihtiyaç sahiplerine aktarırım.
Bunları öğünmek için değil,
Örnek alınmam için söylüyorum.
*
Çevremdeki ihtiyaç sahibi  öğrencilimize imkanlarım ölçüsünde
Yardım ediyorum...
İşte bu CD'lerimi takdim ettiğim hayır severlerin yardımlarıyla.
Bu 2 CD'de bana aittir.
Birinde ekseriyeti bana ait şiirlerimden oluşan bir  CD
Diğeri ise,
Toplam 8 sureden oluşan bir kuran CD'si
*
Harun Bey bu dünya'da kalıcı değiliz.
Ömür gelip geçiyor.
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.
*
Siyasilerimiz çok yüksek perdeden konuşuyorlar.
Toplum olarak geriliyoruz.
Oysa tatlı dil, seven gönüldür bizim ilacımız.
Hakaret, 
Husumet ise acımızdır.
*
Biliyorum,
Ülke olarak büyük sorunlarla karşı karşıyayız.
Bunun için ben de Cumhurbaşkanımız gibi haykırıyorum:
Tek vatan
Tek devlet.
Tek bayrak.
Tek millet.
Gerisi teferruat.
İşte o kadar!

AMAN KAMYON GELİYOR!

Dün sabahleyin Gazeteye geliyorum.
Sağ şeritten 70 km hızla seyrederken bir kamyon bana selektör yapıyor.
Oysa sol şerit boş.
İçimden "Fesuphanallah" çekiyorum.
Ama kamyon neredeyse beni altına alacak.
Belli ki sürücüsü ruh hastası.
Çaresiz emniyet şeridine geçtim.
*
Adam bu sefer 'caaart!' diye uzuun soluklu kornasıyla bana bir şeyler anlatıyor olmalı...
Ardından bu yaratığın sürdüğü aracın plakasını alayım da durumu trafiğe anlatayım dedim,
Alamadım.
Çünkü plakası yoktu.
*
Zaten bu kamyonların trafikte vukuatları çok fazla.
Ya hız limitini aşıyorlar.
Ya yola dökülecek hafriyatları emniyetsiz bir şekilde taşıyorlar.
Ya diğer araçlar gibi onlar da önlerindeki aracı sağdan geçiyorlar.
*
Bir keresinde akşam saatleriydi.
Yeni aldığım arabamla Zigana'dan geliyordum.
Ve iyi de yağmur yağmaktaydı...
Asfalt görünmüyor,
Silecekler yetişmiyordu...
Tam o sırada kalın ve etkili bir korna sesi.
Ne olabilir?
*
Demek ki arkamdaki sürücü benden yol istiyor.
Sağa yanaşmakla birlikte beni sağdan geçmekte olan TIR  benim aracı sağ taraftan fena halde kazıyor...
*
Araçtan indim o bir kaç aylık otomobilim arkadan öne doğru hımhışır olmuş,
Ama Allahtan bana bir zeval gelmemişti.
*
Durmak için bir süre tereddüt geçiren bu acemi katil,
Bir km  kadar ilerde durmuş ve sonra geri geldi ve içinden birkaç  arkadaşıyla etrafımı sardılar...
"Geçmiş olsun" falan filan.
"Sonra ağabey,
Bizde para mara yok.
Sen Allah'a şükret,
Ölümden döndün.
Hatta yetmez, bir de kurban kes."
*
"Haklısın ama alacağın yok."
Demeye getirdiler.
İşte böyle bizim işlerimiz.
Kurban hariç dediği gibi yaptım.
Onlar sağ ben selamet.
*
Onu diyordum,
Bu kamyonları ve diğer iş makineleri bu kentin ana yollarında biraz daha mı gözetlense iyi olur diyorum...

PROFESÖR DR. ALİ ERGEN

"Hacettepe Üniversitesinin altın kalpli Hocası.
Hastalarının moral kaynağı.
Yegane umudu..."
*
Evet böyle diyor Macit Yavruoğlu.
"28 yılın ardından tekrar Ankara'ya,
Hacettepe'ye,
Eski doktorum Prof. Dr. Ali Ergen Hocama Gittim.
-Hayırdır Macit!
Hoş geldin demesi inanılır gibi değil.
Bu nasıl zeka!
Bu nasıl hastaya değer vermek!
Kolay mı artık iyileşmemek...
Evet, maalesef hastayım.
Ama mutluyum,
Umutluyum.
Her türlü mesleki ve insani yaklaşımlarını benden esirgemedi.
İyi ki varsın Hocam,
Ellerinden öperim.
İşte böyle diyor Macit Yavruoğlu.
Tabi diyene değil dedirene bakmak lazım.
Örnek alınması amacıyla Bu diyalogu köşeme taşıdım.

İSTANBUL'A YAZIK OLUR

Siyasette,
İş dünyasında,
Sanatta,
Sporda,
Velhasıl  her alanda daha fazla kadın olmasını savunanlardanım.
Zira kadının olduğu yerde daha bir usturuplu olmak vardır.
Saygınlık vardır.
Farklı bakış açıları vardır.
Vardır da vardır işte.
*
İşte o nedenle CHP'nin başta Trabzon olmak üzere Kadın il başkanlarını seçmesi  beni mutlu etti.
Ama öğreniyoruz ki,
İstanbul İl başkanı seçilen bu hanımefendi,
Cumhurbaşkanının annesine galiz küfürleri sosyal medya hesabından paylaşacak kadar kontrolsüz.
Duyarsız.
Kendisi kadın olduğu halde kadına saygısız...
*
Yetmedi,
Atatürk'ün partisinin İstanbul İl başkanı,
TC'yi bölmeyi kendine misyon edinmiş bir arılıkçı parti liderine selam gönderiyor.
Bu ne perhiz,
Bu ne lahana turşusu.
Bu hanımefendinin yeri CHP değil,
Olsa olsa HDP olur.
*
Bu hanımefendi ile CHP seçime giderse,
CHP İstanbul rüyasını başka uykulara bıraksın.
Ha unutmadan bir kere daha söyleyeyim:
Yazıklar olsun!
 
ELLERİNİZ KIRILSIN

Denizli İlimizde Ümmü Coştan' isimli kadın torunu ve torunun arkadaşı tarafından fena halde dövülüyor .
Dudakları patlatılıyor.
Ve altınları çalınıyor.
*
Torun sevgisini bilirim.
Hiç bir sevgiye benzemez.
Ne son model araba.
Ne villa.
Ne oğul/ne kız
Başkadır torun sevgisi...
*
İşte can/ciğer büyütülen torun,
Bakın büyük annesine neler yapıyor,
Yaptırıyor...
Yazıklar olsun!
En büyük körlük işte bu,
En büyük  vefasızlık ve  nankörlük bu...

 FIKRA

Sürücü dikiz aynasında kendisini izleyen polis aracını görünce, 
kaçabileceğini düşünerek gaza dokunur.
Ancak polisi atlamaz ve kenara çeker. 

Polis arabadan çıkıp sürücünün yanına gelir ve sorar: 
Arkadaş, niye hız yapıyorsun,
Derdin ne?

Sürücü:
Karım geçen ay beni bir polis için terk etti.
 Aynadan polis aracını gürünce, kaçtığı polis onu geri getiriyor sandım. 
Haydi çok geçmiş olsun kardeşim, gidebilirsin.