Eyyy Katar Emirinin Annesi...
Anneciğim...
Hazır Kanal İstanbul Projesine el atmışken Allah rızası için İstanbul Gürpınar semtine de bir el at!
El at ki, belki oralarda yaşayanların sesini bir duyan olur.
 
Zira o bölgede ölüm sessizliği kol geziyor!
 
Başta Beylikdüzü Beko Konutları olmak üzere, o çevrede 1999 deprem öncesi yapılan tüm evlerin neredeyse çoğu ağır hasarlı! Ama gören yok! Duyan yok!
En son İstanbul depremiyle daha da hasar alan binalar ha yıkıldı ha yıkılacak durumdalar!
 
O çürük evlerde, pardon o tabutlarda yaşamak zorunda kalan halkın anlattıklarını bir dinleseniz değil 24 saat 24 saniye bile oralarda yaşamazsınız!  Ama gelin görün ki  çareleri yok!
TOKİ, KİPTAŞ pası müteahhitlere,müteahhitler de halka atmış durumda ama insanlarda para yok!
Para olmadığı gibi vakitte yok!
 
Duvarlardan ip gibi deniz kumlarının döküldüğü, kolonların derin çatlaklarının arasından midye kabuklarının bariz bir şekilde göründüğü bu evlerde yaşayan, maddi durumları olmadıkları için gidecek yer bulamayan bu insanlara yok mu yardım edecek bir kurum?
Binlerce insan!
Seslerini duyan yok mu?
 
Yer Kırıkkale Üniversitesi!
Dünya Arapça Günü Etkinliği kapsamında düzenlenen toplantıda okunan Arapça İstiklal Marşını görünce dedim ki...
“Gittiğim Arap Ülkelerinde yaşayanlar bile artık çatır çatır İngilizce konuşurken...
Arap ülkelerindekilerin büyük bir kısmı İngilizceyi öğrensinler diye çoluğu çocuğu Amerika’ya, İngiltere’ye yollarken...
Neredeyse baştan sona bizim tüm bürokratlar, vekiller, rektörler, vs kendileri de, çocukları da öğrenimlerini Amerika da, İngiltere de yaparken...
Gücü yetenler oralardan mal mülk edinip, çocuk doğurmak suretiyle vatandaşlık alırken...
Hatta darbeyi yapan dinci cemaatçilerin bile  hepsi tüymek için bu ülkeleri seçerken!
İstiklal Marşının Türkçesi dururken amaçsızca Arapça okumak, eminim ki o sözlerin yazarı Mehmet Akif Ersoy’un kemiklerini sızlatmıştır!”
Kutlu Doğum Haftası, Dünya Arapça günü, 31 Aralık Mekke’nin Fethi... Yeminle Arapların bile haberi yok bu günlerden!
 
Geçen hafta İstanbul Fatih’teydim.
Abartısız yazıyorum, sokaktaki tek Türk bendim!
 
Girdiğim mağazalarda çalışan satış elemanlarına “ Türk müsünüz?” Diye sormaktan bir hal oldum!
Çünkü Türkçe konuşan yok!
Bölge resmen Suriyeliler tarafından istila edilmiş durumda!
Adım gibi eminim Suriye de bile bu kadar Suriyeli yoktur!
Tamam üzülüyoruz, ahlanıyoruz, vahlanıyoruz da...Nereye kadar ?
 
Bir yanda sıfır mültecili Suudi Arabistan!
Bir yanda sıfır mültecili Katar!
 
Buna karşın Rusya’nın bombaladığı İDLİB’den yine yollara dökülmüş binlerce Suriyeli!
Bir yandan da yanına vardığımız da mıç mıç şirine, yanlarından uzaklaştığımız anda bize karşı düşman bir tavırla imzaladığı yaptırım anlaşmalı Amerika...
 
Ve Haber Türk Kanalında da bir proğramda tartışılan konu :Rusya mı, ABD’mi daha iyi müttefik?
 
Söyleyeyim mi en iyi müttefiği?
En iyi müttefik Avrupa sınırı...
Açın bakalım kapıları, ne bomba kalır ne de yaptırım!

3 milyondan fazla Uygur Türk’ü, Çin Hükümeti tarafından dünyanın gözü önünde asimile ediliyor!
Sincan Uygur Özerk Bölgesinde yaşayan Uygur Türk’ü erkekler toplama kamplarına sürülürken, kadınlar da tecavüze uğrayarak, zorla Çinli erkeklerle evlendiriliyor!
Çocuklar ise ebeveynlerinden kopartılarak yetimhanelerde beyinleri yıkanmak suretiyle köklerini unutturulmaya zorlanıyor! Bu masum yavruların üzerlerinde, tıbbi deneyler uygulandığı gelen duyumlar arasında.
45 yaşını doldurmadan eşarp takmanın yasak olduğu bölgede, Türkçe konuşmak da yasak!
 
2017 yılı baharından beri devam eden soykırım nasıl sona erer? Erer mi? Bilmiyorum...
Bildiğim tek şey, çok tuhaf bir dünya da yaşadığımız.
 
 Haftayı ünlü Çinli filozof Konfüçyüs’ün sözleriyle bitiriyorum.
 
“Devlet düzen içinde yönetildiğinde ancak dünyada barış tesis edilebilir.”