12 Eylül 1980 sonrasında Ülkücüler ve Solcuların büyük bir bölümü cezaevine girdi, çıktılar.
Ecevitçi babaların solcu çocuklarının bir kısmı 1974-1977 seçimlerinden sonraki Ecevit hükümetleri döneminde öğretmen oldu, Deniz Baykal’ın Enerji Bakanlığı döneminde Türkiye elektrik Kurumunda işe girdiler, giremeyenler ise 12 Eylülden sonra kültür ve Sanata yöneldiler. Önemli bir kısmı da gazete ve dergilerde muhabir ve köşe yazarı oldu.
Dört eğilimli ANAP iktidarında sağcılardan Köy Hizmetleri ve Sağlık Bakanlığına kapağı atan olmakla birlikte radikal olanlar sokakta kaldı.
Cezaevine girip çıkan ve iş bulamayanlar racon kesmeye başladılar.
Kabadayılıkla başlayan süreç 1990 sonrasında kamu kurumlarında ve eğlence dünyasında oluşan ekonomik rantla birlikte ihaleleri alıp kafa koparmaya başladılar.
‘MHP’liyiz bedel ödedik bize bişey olmaz’ diyerek yol yürüyenler Devlet Bahçeli’nin MHP Genel başkanı olmasıyla birlikte beklemedikleri kararlarla karşılaştılar.
Ülkü Ocaklarına çeki düzen verildi. Ocak, hangi ihaleyi kimin alacağının belli olduğu yer değil de, Türk milliyetçiliğinin ve muhafazakarlığının nasıl temsil edileceğinin öğretildiği yer haline geldi.
Devlet Bahçeli’nin samimi duruşu onu 1999 yılında önemli bir yere taşıdı. İktidar ortağı oldu, Bakanlıklar aldı.
İktidarında Bakan olup da hata yapanları da aklanmadan affetmedi.
Bahçeli, Koalisyon döneminde Türkiye’de Kürt Türk gerilimini onarılmaz hale getirir denerek ileri sürülen tezle birlikte tetöristbaşı Abdullah Öcalan’ın idam edilmemesi yönünde ikna edildi..
Türkiye’nin hazır olmadığına inandığı bir süreçte açılıma karşı çıktı, Sonraki yıllarda da Türkiye’nin gerilimlerden normale dönmesine yönelik adımlarda hep öncü oldu. Mecliste Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığının önünü açtı.
15 Temmuz 2016 darbe girişimi sürecinde Demokrasinin yanında durdu. Askeri ve Emniyet kadrolarında boşalan yerlere kefil olduğu isimlerden konulmasına ön açtı.
Suriye’de bir taraftan İsrail-İran ile uğraşırken diğer taraftan terör örgütü PKK’nın ortadan kaldırılması için de hiç kimsenin beklemediği hamlesini yaptı.
Bu hamleyi başkası yapsa, terörist başına ‘Umut hakkı’ dese herhalde oyu dibe vururdu.
2002 yılının Ağustos ayında verdiği mesajlar 3 Kasım 2002 seçimlerinin fitilini de ateşlemişti.
Çünkü Türkiye çıkmaza girmiş ve maaşları ödeyebilmek için Holding patronlarının bankalarının kapısı çalınmıştı.
Devlet Bahçeli, sözleri ile, yeri geldi racon kesmesi ile, bazen PKK’nın gençlik yapılanmasını karşısına ülkücüleri sahaya sürerim tehdidi ile Türkiye için hep bir denge oldu.
Devlet Bahçeli bugün ne diyor:
‘İsrail bütün bölge için tehdittir, İsrail mutlaka ama mutlaka durdurulmalıdır ve İsrail hesap vermelidir’
Burada da Devlet Bahçeli’nin liderlik sırrı var.
Kimisi akıl fikirle
Kimisi ekonomisi ile
Kimisi silahı ile bu saldırganlığa dur demeli.
İsrail şimdi de, Davud koridorunu açmaya çalışıyor.
Bu kez de dürzüleri kullanıyor.
Kötü biri anlatılırken hep şu denirdi.
‘Tam bir Dürzü’
Oysa dürzüler sanıldığı gibi kötü birileri değilmiş.
Ama Küresel sermaye davut koridorunu açmak için bu kez onların bir kısmını kullanıyor!