Ülke futbolunun uzun süredir düşen reytingi hepimizce malum. Buna bir de deprem nedeniyle verilen bir aylık ara eklenince toplum nezdinde futbol olmasa da olur kıvamına geldi. Ülke ekonomisinin kötü gidişinin statlardan uzaklaştırdığı insanlar, ülkenin hayati bir genel seçimin girdabına girmesi gibi futbol dışı etkenlerin de etkisi ile artık duygusal anlamda futbolun dibini sıyırıyoruz diyebiliriz.

Özellikle Trabzonspor taraftarı için bu travma bir kat daha ağır.

Dost, düşman herkesin övgüsüne mazhar olmuş bir oyunla, neredeyse rakiplerine tur bindirerek şampiyon olunan bir sezonun ardından taraftar ile gönül bağı kurmuş oyuncularını sağa sola dağıtmış, şampiyonluğun mimarı başkan ve hoca istifa etmiş, sahada bekleneni verememiş bir takımı izlemek çok daha zor.

Benim gibi futbolu hayatının merkezine koymuş bir kısım futbol delisini bunun dışında bırakıyorum. Bizler yine tribünde yada televizyon karşısında yine armanın peşinde olmaya devam edeceğiz. Zaten bizim gibi  futbola hastalıklı bir sevdayla bağlı kitle de statlardan, tv karşısında çekilirse gerçek manada futbolun selası okunmuş demektir.

Buna rağmen; Rekabeti 4 büyüklerin tekelinden kurtarıp daha geniş kitlelere yayarak, sahada adaleti tesis ederek, altyapı yatırımları ve uluslararası platformlarda dahi yarışacak kalitede oyuncular yetiştirerek, doğru tedbir ve yatırımlarla futbola olan aşkı pekiştirerek Türk futbolunu kurtarabiliriz.

Türk futbolunun kurtuluş reçetesi yazarak başladığım yazımda geçiyorum haftanın maçına

Kayserispor; Trabzonspor’un sadece 6 puan arkasında, modern futbola gönül vermiş Çağdaş Atan yönetiminde, fiziksel ve temaslı oyunu başarıyla sahada tatbik edebilen bir takım.

Trabzonspor ise, Hafta içi geriye dönük oyuncu alacakları ödemiş, Orhan AK’ın teknik kadrosunu takviye etmiş, hocanın ve yönetimin ilk maçı olarak çıktı karşımıza..

Hocanın orta sahayı 3 kısadan (Abdülkadir - Siopis - Yusuf) oluşturduğu, önlerinde de sakatlıktan çıkan Visca ve Kiralık Markoviç’i monte etmiş olduğunu gördük. Savunma yönü bu kadar zayıf bir orta sahayla maça çıkmak akılla, mantıkla açıklanabilir bir hata değildi.

Bunun tek bir açıklaması olabilirdi o da hocanın daha önce Türkiye’ye turist olarak bile gelmemiş olması. Hoca bir gece önce Trabzon’a inmiştir, oyuncuları ile Teşrîk-i mesâîsi yoktur, rakip analizini yapmaya vakti olmamıştır, o zaman bu yerleşim ve oyuncu seçimi saygıyla karşılanabilir.

Lakin, bu takımda 3 yıldır yardımcı hocalık yapan Orhan Ak için bunları söylemek mümkün değil.

Sezon başından bu yana saçma sapan goller yiyen bir takımın merkez orta sahası bu kadar geçişken oyunculardan kurulmaz, kuramazsın. Rakip Kayserispor, Çemişgezek değil ki!

İlk yarı bizim gibi maçı kenardan izleyen Orhan hocanın ikinci yarıya radikal değişikliklerle başlayacağını umanlar benim gibi hayal kırıklığı yaşadılar. Değişiklikler ilk yarının en kötüsü Yusuf yerine Bardhi değişikliği ile sınırlı kaldı.

Oysa Trabzonspor’da bireysel düşük performanslardan ziyade gerçek sorun taktiksel diziliş ve tercih edilen savunma yönü zayıf, oyun bilgisi düşük oyunculardı. Hamşik ve Bakasetas kenarda iken orta sahanın bu kırılgan oyunculardan kurulması affedilir değildi ve rakipte affetmedi zaten..

Maça başlarken tecrübeli isimleri kenarda tutup, hamle oyuncularını sahaya süren hocanın hamle yapması gerektiğinde alternatifsiz kalması da günün ironisiydi bana göre.

 Geçmiş olsun Fırtına