Sevgili dostlarım;
Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Ömrümüzden bir yıl daha azaldı. Bu yılı geride bırakmadan önce lütfen yazacaklarımı yapmayı ihmal etmeyin.
Bu gününüzü iyi geçirdiniz mi? Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi? Bu yıl hiç gün
Sevgili dostlarım;
Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Ömrümüzden bir yıl daha azaldı. Bu yılı geride bırakmadan önce lütfen yazacaklarımı yapmayı ihmal etmeyin.
Bu gününüzü iyi geçirdiniz mi? Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi? Bu yıl hiç gün ışığıyla uyandınız mı? Sevdiklerinize zaman ayırdınız mı?
Kaç kez Güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttumu hiç? Ve siz onu kokladınız mı hiç?
Yaz gecelerinde gökteki yıldızları seyrettiniz mi?
Kaç kez güldünüz?
Yağmurda yürüdünüz mü?
Sağlıklı olduğunuza, rahat nefes alabildiğinize hiç şükrettiniz mi?
***
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı hiç?
Çimlere uzandığınız oldu mu hiç?
Çocukluğunuzda kalan bir şarkıyı söylediniz mi?
Hiç taş kaydırdınız mı?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Ya da hediye alan çocukların gözlerindeki mutluluğu?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Yaşıyorlarsa anne ve babanıza kaç kez sarıldınız?
Mutlu olduğunuza kaç kez fark ettiniz?
İyi bir yılın bunlar gibi ‘küçük şey’e bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü?
Bu yıl düşünün.
Yayılın çimlerin üzerine.
Acele edin.
Er veya geç. Çimler yayılacak üzerinize..
Ölüm-ayrılık gelmeden düşünün bunları.
***
Sevgili Okurlarım,
bir yılı daha geride bırakıyoruz. Şunun şurasında ne kaldı ki. Yeni bir yıla merhaba diyeceğiz. Birbirimize aynı temennilerde bulunacağız.
Öncelikle hepinize kutlu olsun.
Babasız 13, annesiz ise yedinci yılımdır benim. Özel günlerde hüzünlenirim, boğazlarım düğümlenir, yutkunamam. Sözcükler boğazıma dizilir. Köyde incir ağacının altında yatan anne ve babamı özlerim,ağlarım.
Bu yeni yılda öyle olacak..Anlayacağınız hem yetim, hem öksüzüm. Allah kimseyi anne ve babasız bırakmasın.
Ankara-Gölbaşı’nda kendime küçük bir Karadeniz yarattım.
Yüzyıllık tarihi ahşap Serender’i getirdim. Karadeniz’de yok olmuş birçok tarihimizi taşıdım. Ağaç dikiyorum, aşı yapıyorum, kuzuları yetiştiriyorum.
Daldaki çiçekleri kokluyorum, kedi-köpeklere yiyecek taşıyorum, onları seviyorum, kuşlara yem atıyorum.
Eşim
Meliha ile yolda bulduğumuz yaralı kuşları Veteriner’e götürüyoruz. Bahçemizde sebze yetiştiriyoruz.
Çıplak ayakla çimlere uzanıyoruz. Dalında meyve koparıp yiyoruz. Yedi yaşındaki oğlum
Ata ile top oynuyorum, çocukluğumda bulamadığım
Ata’nın oyuncaklarıyla oynuyorum.
Kızım
Hande’ye arkadaşlık yapıyorum.
Hande 18 yaşında ve
Hukuk Fakültesi’nde okuyor.
Kimseye kızmıyorum, kötülük düşünmüyorum, kendimi eleştirip; yargıç hassasiyeti ile yargılıyorum. Geçmiş hatalarımdan ders alıyorum, herkesi seviyorum vs.
İnanın abartmıyorum.
Onlarca Genel Müdürlüklerden sorumlu Başbakan Başdanışmanı olarak asıp kestiğim, alçak dağları benim yarattığımı zannettiğim, etrafımı sarıp, gerçek dünyayı göstermeyen sahte dostlarla yaşadığım günlerden çok daha mutluyum. Aksine, tantanalı geçen yıllarıma üzülüyorum.
Hepinize mutlu yıllar..