1967 yenilgisiyle Golan Tepelerini, Sina Yarımadasının tamamını ve Kudüs’ü kaybeden Arap Dünyası liderliğine soyunan Mısır lideri  Cemal Abdür Nasır ‘ın yerine daha düşük profilli bir lider diye getirilmişti Enver Sedat.
 
Fakat, ABD-İsrail yakınlaşmasının ve Rusya’nın kendilerine olan desteğiyle bu işin yürümeyeceğini fark eden Sedat, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad ile birlikte 6 Eylül 1973 günü Müslümanların Ramazan Ayı’nı, İsraillilerin de kutsal Yom Kippur ayı dolayısıyla her yerin kapalı olduğu fırsatından yararlanarak  başlattığı ve adına  Yom Kippur  denilen savaştan bahsetmek istiyorum bu hafta. İsrail ile olan Yom Kippur savaşını askeri ve ekonomik  güç veren diğer Arap Devletleri de desteklemiştir.
 
İsrail’in nükleer kullanma tehdidine, ABD’nin büyük lojistik desteğine, güçlü ambargolara, BM ve Sovyetlere karşın savaş çok farklı stratejik sonuçlarıda beraberinde getirerek o gün büyük bir facianın eşiğinden dönülmesine neden olmuştur.
 
Mısır’ın gizli planları neticesinde Suriye bir kenara itilmiş, Mısır hedeflediği ABD ilişkilerini geliştirmiş, Sina’yı geri almış hatta ABD Başkanı Nixon Mısısr’a, Enver Sedat’da İsrail’e bir ziyaret bile yapmıştır. Bu savaş sonrası Mısır Batı’ya yaklaşırken, Arap Dünyası da yalnızlaşmıştır. (Pek tabii Enver Sedat bu alışıla gelmemiş hamlelerinin bedelini de 1981 yılında bir geçit sırasında düzenlenen törende kendi askerleri tarafından  öldürülerek ödemiştir)
Amerika desteğiyle İsraillilerin kıl payı kazandığı bu savaş sonrası ABD’ye Kissinger, Lewis ve Brzezinski üçlüsü şu teklifi yapar…” Bölge de İslam Devletlerine tuzak kuralım,onları ayrıştırarak kutuplaştıralım, yaratılan kaos ortamıyla da savaşlara sürükleyelim”…
O gün Arap Dünyasına kurulan tuzaklar, bu gün Türkiye’ye kurulmakta.
Misal; ABD’nin PYD’ye binlerce tır silah yardımı yapması! Adamlar bunu istese gizli kapaklı yapabilecekken tam tersi kameraların önünde göstere göstere adete düğün alayı gibi bunu gözümüze soka soka bizlere izlettirmesi!
 
Haklı olarak sınır güvenliğimizi korumak için Afrin’e giden Türk Ordusuna şimdi  ABD’nin aymaz bir şekilde yapmış olduğu “ 30 km derinliğinde güvenli bölge “teklifi…  Bu tuzağın ağa babasıdır! Sınırlarımızı “ 30 km geriden kuşatmanın “ ta kendisidir! Bu gün 30 km, yarın sınırımızda olmanın zil sesidir!
Bu tuzağa düşmemek için yapılacak tek şey derhal Türkmen-Arap güvenli bölgesi oluşturmak ve temizlenen yerlere o bölge insanlarını bir an önce yeniden yerleştirmektir!
Yoksa bütün o emekler, çabalar boşa…
 
Geçen hafta -Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz- dizisinde Tipi’yi, sonrasında da -Sen Anlat Karadeniz- dizisinde seyrettik erkeklerimizin ısrarla, hatta ağızlarından salyalar akarcasına zevkten dört köşe olmuş halleriyle kadınlara yönelik şiddet sahnelerini!
Hatta Tipi’nin öldürmeye kalktığı Gönül “ Yeter ya! Öldürde kurtulayım! “ bile dedi…
Diğer dizi “ kadının parmakları nasıl kırılır ?“ sorusunun cevabını verdi bize.
Şahsen sizi bilemem ama ben müthiş aydınlandım bu konuda!
Şimdi kimi verirseniz elime, parmaklarını kütttttt diye kırabilecek bilgi düzeyine erişmiş durumdayım.
Eminim benim gibi pek çok izleyici de!
O kadar tepinmemize, karşı durmamıza rağmen bU dizileri her kim yapıyorsa hepsine kocaman bir helal olsun diyorum!
 
Kadına, çocuğa, hayvana şiddetin tavan yaptığı bu günlerde nasıl bu kadar duyarsız ve sorumsuz davranabiliyorsunuz gerçekten anlamış değilim?
Amacınız ne?
 
Ve RTÜK! Milletin memesinin dekoltesiyle uğraşacağına toplumu baştan dibe şiddete, katliama, öfkeye, vurup-kırmaya yönlendiren bu proğramlara tepki versen nasıl olur caba?
 
Hep kötülüklerden, kötülerden bahsetmek olmaz. Arada elbette iyilikler, iyiler var.
Bu hafta özel bir teşekkür yapmak istiyorum.
Tanıdığım nadir “iyi “ insana…
Egosunu aşmış,”bilgisi, derya deniz”  ender bulunan bir karaktere teşekkürüm var.
Malüm; benim yeniden başlayan bir üniversite maceram bulunmakta. Zor olmuyor mu? Elbette oluyor. Bunca koşuşturmanın, temponun ve yoğunluğun arasında bir de çocuklar gibi ders çalışmak elbette zor oluyor ama okumayı, öğrenmeyi en önemlisi de bilgiyi sevince yüküm hafifliyor.
Yeni neslin arasında onları izlemek, nesiller arasındaki farkı gözlemlemek paha biçilemez büyük bir tecrübe benim için. Bire bir onların arasında bulunmak, eğitim sistemini karşılaştırmak vs. Yazacak tonla edinimim var.
Bir de eğitimciler noktası var.
Ve tanıdığım eğitimciler… Onlardan en şahanelerinden, yaklaşık 1,5 dönemdir dersini aldığım ve ne yazık ki bu dönem bende dersi olmayan Grafik ve Görsel Tasarım Dersi Eğitmeni, Öğretim Görevlisi Sevgili MEHMET KUYUCU Hocam’a teşekkür etmek istiyorum.
Donanımından, bilgilerinden ve bana kattıklarından dolayı…
Duruşu, bakış açısı, gündemi ıskalamadan takibi ve en önemlisi İNSAN KALABİLMEYİ başarabildiği için kendisine çoooook teşekkür ediyorum.
Sizin gibilere çok ihtiyacımız var hocam.