Yıllardır sınırlarımızda PKK ile mücadele ediyoruz. Bu mücadelede nice şehitler ve gazilerimiz var. PKK’nın dağa kaçırdığı çocuklar, yıkılan dağılan yuvalar var. Diyarbakır’da, Hdp İl binasının önünde hâlâ yavrularını bekleyen anneler var.
                
Yıllardan beri süregelen bu mücadelede son yıllarda terör, İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu ekibi ve kararlılığı sayesinde en aza inse de, terör ve teröristler sınırlarımız ötesine taşındı. Suriye sınırımızda “müttefik” dediğimiz ABD ve Avrupa ülkelerinin beslediği, neredeyse açıktan destek verdiği teröristler kanton bölge oluşturdu.
               
Başta PKK,YPG, PYD, YRK, SDG, DHKP-C, DAEŞ, IŞİD, TJK-E, PJAK, KCDK, KCK ve daha ismini duymadığım, alfabede kullanmadık harf bırakmayan bir sürü alçak, şerefsiz bu kahpe örgütler, sınırlarımızda tehdit unsuru olarak dolaşmakta ve Suriye’nin durumunu fırsat bilip hemen yanımızda güvenliğimizi tehdit etmektedirler.
               
Gerek Avrupa Birliği, gerek ABD ve diğer ülkeler sürekli yapılan uyarılara cevap vermeyince artık sınır ötesine büyük bir operasyon yapmak farz oldu. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtından sonra daha kapsamlı, daha temizleyici Barış Pınarı Harekâtına her ne kadar biraz çatlak sesler çıksa da bütün her kesimden içeride hemen hemen herkes destek verdi.
               
Batı’nın ve ABD’nin yıllardan beri sözde “demokrasi” getirdiği veya getireceği bu yerlere artık bizim Barış Pınarlarını akıtmamızın vakti çoktan geldi de geçti bence. Fakat çatlak seslerden “savaşa hayır” diyenlere sorsan bizim liderimiz “diktatör” emperyalizmin oradaki kuklaları ise nerdeyse çok cici!
               
Ne ABD, ne Rusya, ne de diğer ülkelere aldırış etmeden Şanlı Ordumuzun önce hava operasyonu ve hemen ardından kara operasyonu başlatıp, “bir ayda anca kuşatılır” dedikleri yerlere bir gecede girmeleri dünyanın gözü önünde görülen çok büyük bir başarıdır.
                
Barış Pınarı Harekâtı ile girilemez denilen yerlere girildi, vurulamaz denilen hedefler vuruldu, bulunamaz görünmez denilen tüneller bulundu, çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirildi. Hem de harekâtın daha ilk günlerinde. Böylesi bir hızda yapılan başarılı bu operasyon sonunda, hem ABD’ye hem de Rusya’ya ek süre veren ülke konumunda olduğumuzu da gördük çok şükür.
               
Ve gördük ki bu harekât ile artık sahada da güçlüyüz, masada da! Barış Pınarı operasyon sonucunda varacak olduğumuz sonuca, yapılan anlaşmalarla daha çok mermi atmadan, şehitler vermeden, Türkiye’nin haklılığını herkese göstererek vardık.
               
Yapılan güvenli bölge anlaşmaları Suriyelilerin de tekrar yerlerine dönmelerine büyük zemin hazırlayacak. Cephede yapılan başarılı operasyonların tescilidir bence yapılan anlaşmalar. Anlaşmaya uyulup uygulandığında başta istediğimiz güvenli bölge hedefine ulaşılacaktır.
              
Yapılan operasyonla ABD’nin imajını da yerle bir ettik! Beslediği, eğitim verdiği, silahlarla donattığı köpeklerinin leşlerini açtıkları çukurlara da gömdük! Hiçbir tehdide boyun eğmedik, “ekonominizi yıkarız” sözleri yazılan mektuba o gün harekât emrini vererek cevap verdik.  “Azdan az gider, çoktan çok gider” sözü ile dünyaya haklı kararlılığımız bir kere daha göstermiş olduk.
              
Dünyaya bu olayın aslında asla bir “Kürt meselesi” olmadığını, terör örgütlerinin orada maşa olarak kullanıldıkları da gösterdik. Bu bir güç meselesidir. Hem de bölgede sınırların yeniden dizayn edilmek istendiği güç meselesi, denge meselesi. Ve bir kez daha gösterdik ki; biz haklıysak, biz birsek berabersek, biz bu vatan için çalışırsak asla önümüzde hiçbir güç engel olamaz.
               
Amerika’ya 120, Rusya’ya 150 saat mühlet tanıdık. Dengeleri değiştirdik, oyunları bozduk. Ay Yıldızlı al bayrağın altında, ayrım gözetmeksizin saflarımızı sıklaştırdığımız müddetçe, toplu vurdukça yürekler, her türlü tehlikeyi bertaraf ederiz. Allah Devletimizin, Ordumuzun, Milletimizin, Mehmetçik’imizin yardımcısı olsun. Unutmayalım;  Suriyeliler gibi gidecek başka Vatanımız yok bizim!