Bugün çeşmeyi açtığımızda gürül gürül akan tertemiz bir su avuçlarımıza dökülür. Gerek içerken gerek kullanırken temizliğinden hiçbir şüphemiz yoktur. Trabzon’da bunun hep böyle olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuzdur. Zira dedelerimizin, babalarımızın bundan 90 sene önce içtikleri suları ve bu suların neden olduğu acıları hatırlayalım istiyoruz.

O yıllarda bugünkü gibi her evde bir musluk yoktu. Şehir halkı daha çok mahallelerdeki çeşmelerden su taşırdı. Çeşme başı sohbetleri bir başka olur, kavgaları ise hiç eksik olmazdı. İçme suyu hem kıt, hem de sağlığa elverişli değildi.

Yazı dizimizin bu bölümünde meclis tutanaklarında “fenni su” denilen ve Değirmendere de açılan su kuyularına gelinceye kadar, Trabzon’da Cumhuriyetin ilk yıllarındaki su problemini ve şehrin içme suyu kaynaklarını incelemek istiyoruz.

Bir şehirde içme ve kullanma suyunu temin etme görevi belediyede olduğuna göre, yine Trabzon Büyükşehir Belediyesi Meclis arşivine girerek, şehrin o yıllardaki su kaynaklarının hali pür melalini araştırıyoruz;

Meclis tutanaklarına göre, 1930’lu yıllarda Trabzon’da içme suyu denilince çoğunlukla Değirmendere, İmaret, Zülmera, Kırzade ve Tekfurçayır suları ve bu suların bağlı olduğu çeşmeler anlaşılırdı. Ancak şehir suyunun çoğunluğu Değirmendere’den karşılanmaktaydı.

DEĞİRMENDERE SUYU

Araştırmacı Murat Küçükuğurlu’nun tespitlerine göre Değirmendere suyu, şehrin doğusunda Trabzon-Erzurum yolunun 16. kilometresinden bir bent ile dereden ayrılmakta, 13 km. uzunluğundaki kısmen kapalı arkla şehre gelmekte ve burada Taksim Meydanı’ndaki depoda toplandıktan sonra çeşmelere dağıtılmaktaydı. Suların taksim edildiği yani dağıtıldığı bu bölgeye “Taksim” denilmesi bundan. Bu arada, o bölgeye ismini veren eski su deposunun 1938yılında kaldırılarak, yerinin meydanlık haline getirildiğini de belirtmiş olalım.”

Hiçbir işleme tabi tutulmadan depolanan ve taksim edilen bu çamurlu dere suyu, İskenderpaşa, İskele, Çarşı, Kemerkaya ve Ortahisar’a kadar uzanan şehrin en kalabalık kısmının ihtiyacını karşılamaktaydı. Hâlbuki bu bulanık su, ev işlerinde ve temizlik için dahi kullanılamayacak kadar kirliydi.”

Değirmendere’nin su kalitesinin 1934 tarihli Yeniyol Gazetesinde; “Bir damlasında bir milyon mikrop taşıyan Değirmendere suyu” olarak geçtiğini de belirtelim.

Bu konunun Meclis Tutanaklarına yansımasına gelince;

1934 yılında Meclis Üyesi Dr. Mehmet İbrahim (Okman) Bey;

“Hayat su ile kaimdir. Hayat susuz münadimdir” diyerek, Trabzon sularının baştan aşağıya gayri sıhhi olduğunu beyan eder ve hiç olmazsa mevcut içme sularının çamurdan muhafaza edilmesini talep ederek, acı hakikati meclis kürsüsünden haykırır;

“Değirmendere suyu, helâlarda bile kullanılmaktan uzak bir sudur. Hâlbuki bu su şehrimizde birçok yerde kullanılmakta ve bu yüzden memlekette dizanteri ve tifo gibi hastalıklar zuhur etmektedir” der.

Değirmendere suyunun o günkü durumundan diğer meclis üyeleri de haberdardır. Nitekim Temel Nücumi Bey; “Bu suya Meclis’te su demek doğru olmaz. Çünkü bu suyun kıymeti yoktur” demiştir. Fakat ilginçtir, Değirmendere suyunun ıslah edilmesi için bütçe ayrılması 1933 yılında Belediye Meclisinde kabul edilmemiştir.  Değirmendere suyunun bu ahvali, 1939 yılına gelindiğinde artık içme suyu olarak değil “kullanma suyu” olarak tanımlanmasına neden olmuştur.

İMARET DERESİ SUYU

Dönemin Belediye Meclis üyesi M. Muammer Yarımbıyık’ın verdiği bilgiye göre, şehrin doğusunda Değirmendere suyu kullanılırken batısında da İmaret Deresi içme suyu kaynağı olarak kullanılmaktaydı. Bugün Zağnos deresi denilen bu dere, aslında yüzyıllardır şehrin su ihtiyacını karşılamak için kullanılırdı. Nitekim halen kadimden kalan bir sukemeri ayaktadır. Ancak zamanla bu su kaynağının kirlendiği anlaşılmaktadır.

Nitekim bu su için 1939 tarihli meclis tutanağında;  “…bu dere suyu, bilkimya tahlil olunmuş ve fazlası verem basili olmak üzere suda yaşayan dünyada vasıflandırılmış mikropların hemen tamamı olmak şartı ile bir santimetre mikabı hacmindeki miktarında, yüz bin mikrop bulunmuş ve gayri kabili tadattır” denilmiştir.

TRABZON’U UZUN SÜRE ‘SUBAŞI’ BESLEDİ

Trabzon’un su ihtiyacını karşılama bakımından Değirmendere ve İmaret suyunu, Zülmera suyu takip etmekteydi. Kireçhane tepesinin eteğinden bu günkü Subaşı köyünden çıkan Zülmera suyu daha muntazam ve hemen her yerinde kapalı beton kanallarla şehre kadar varmakta ve şehrin orta kısmını ve birçok eve su vermekteydi.

Bu su, zamanında Nemlizadeler ailesi tarafından şehre getirilmiş, bilahare Belediye’ye devredilmiştir. Bu yüzden Nemlizade suyu olarak da anılmaktadır. 1948 yılında bu suyun mecrasının değiştirilerek demir borularla Erdoğdu’daki Atasu deposuna bağlanması ve Soğuksu ile Tirzik’e buradan su verilmesi uzun tartışmalar sonucunda karar altına alınmıştır.

Zülmera Suyunun, Zülmera köyünden geçen kısmında zaman zaman heyelanlar olduğu ve su hattının bu nedenle tahrip olduğunu da Meclis tutanaklarından öğreniyoruz.  Demek ki Subaşı köyünde heyelanlara dikkat edilmelidir.

KIRZADE SUYU

Kırzade suyu, şehrin Akçaabat tarafında (yani şehrin batısında)Tekfurçayır  (Erdoğdu)  küçük silsilesinin eteğinden çıkar. Miktarca fazla ve demir borular içerisinde şehrin Kavakmeydanı’na kadar gelirdi. Meclis tutanaklarında ise;Kırzade suyu memba ve mecrasının 1934 yılında dışarıdan yağmur suyu girmeyecek şekilde, Belediye tarafından tamir edildiği görülmektedir.

1937 senesinde dönemin Belediye Reisi Cemal Turfan’ın Ulus gazetesine verdiği demece göre;Kırzade ve Zülmera suları yağmursuz zamanlarda berrak görünseler de kimyevi temizlikleri ve içilebilecek halde oldukları hakkında kesin bir hüküm verilemezdi.  Çünkü o güne kadar tahlil edilmemişlerdi.

Ancak 1959 senesine gelindiğinde Kırzadesuyunun içme suyu olarak kullanılmasının sakıncalı olduğu ortaya çıkmıştır. Nitekim 1959 yılına ait bir Encümen kararında, bu suyun Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezince yapılan tahliller neticesinde içerisinde kolibasili tespit edildiği, bu yüzden Kırzade Suyuna ait çeşmeye kırmızı yazı yazılarak içilmez levhası koyulduğu belirtilmiştir.

1963 yılı tutanaklarında karşılaştığımız bir Encümen kararında ise KırzadeSuyundan; “Belediyemize ait olup, Ayasofya mevkiinden şehir içinde bazı çeşmelere akıtılan Kırzade suyolu” olarak bahsedilmektedir. Demek ki iletim hatlarından kaynaklanan sorun çözüldü ve Kırzade suyu kullanılmaya devam etti.

Ayrıca 1964 tarihli başka bir Encümen kararında, bu suyun Kavakmeydan Caddesi boyunca iletildiğini de tespit ediyoruz.  Yine 1966 yılında bu suyun değişik zamanlarda yaptırılan bakteriyolojik tahlillerinde 240 kolibasili tespit edildiği, birçok yerden kırık ve patlak olan su hattının sağlıklı olmadığı anlaşılmaktadır.

Hâlbuki Kırzade suyu ile ilgili 1934 tarihli Zabıta Talimatnamesinde, bu suyun birinci derecede içme suyu olduğu belirtilmektedir.  Muhtemelen sağlıklı olmayan iletim hatları nedeniyle safiyetini koruyamamış olmalıdır.

Bu arada, o yıllarda Kavakmeydan Şadırvanı ile Faroz Camii karşısındaki çeşmelere Kırzade Suyunun bağlı olduğunu da belirtelim.

Bu suyu, Trabzon Belediyesi’nde uzun yıllar Trabzon Belediyesinde Su İşleri Müdürlüğü yapmış olan ve halen Fatih Mahallesi’nin muhtarı olan Salih Özkoçoğlu’na sorduk. Mahalle halkının “Zurnacı Suyu” olarak bildiği Tanjanttaki çeşmenin, kır dibinden çıkması nedeniyle geçmişte, Kırzade suyu olarak tanımlandığı bilgisine ulaştık. Yine Özkoçoğlu’nun verdiği bilgiye göre yol güzergâhında yeni yapılan binalar için dinamit atılınca bu su kaybolmuş ve akmaz olmuştur.

İSKENDERPAŞA SUYU

İskenderpaşa suyu denilince akla İskenderpaşa Çeşmesi gelmektedir. Trabzon Valisi İskender Paşa’nın adıyla anılan çeşme, 1930’lu yıllarda şehrin en önemli su kaynaklarından biriydi. 1940 senesine kadar Belediye dairesinde bu su kullanılmış Meclis tutanaklarında şu karar alınmıştır;

“Belediye Dairesinde içilen İskender Paşa suyunun yağmurlu zamanlarda bulandığı anlaşıldığından, bir çok emrazı sariye mikroplarının ve tufeylatın intişar ve bolaşmasına sebebiyet vermesi muhtemel olan bu suyun terki ile memba suyu içilmesi hakkında azadan Dr. İbrahim Okman tarafından verilen takrir üzerine, bundan sonra Belediye Dairesine memba suyu alınması kabul edilmiştir. Bu kapsamda eskiden olduğu gibi Belediyeye Zefanoz suyu bağlanmıştır.”

1966 tarihli Meclis görüşmelerinden elde edilen bilgiye göre, kaynağı Maşatlıkta bulunan bu çeşmenin suyolu bozulmuş ve yaklaşık yirmi seneden beri akmaz olmuştur. Konunun Meclis’te gündem olmasıyla 1966 yılında suyolu güzergâhı değiştirilmiş ve çeşmeden bol su akması temin edilmiştir.

İskenderpaşa suyunun kaynağını tam olarak tespit etmek mümkün olmamıştır. Ancak konu ile ilgili rastladığımız 1959 tarihli Encümen Kararlarında, “Suyun membaından Erzurum Caddesine kadar 120 metre mesafe olduğunu”   ve  “İskenderpaşa suyolunu tamiri meyanında Arafilboy kuru çeşme mevkiinden İskenderpaşa mevkiine kadar pik boru döşendiğini” de tespit etmiş olalım.

Yine 1968 tarihli başka bir Encümen kararında, İskenderpaşa suyunun membaının 30 m kadar yer altında olduğu, aynı zamanda kemerli bir mahzen içinde bulunduğu belirtilmekte, bu mahzenin içindeki zehirli gazın işçilerin çalışmasına mani olduğu, aynı zamanda kemerlerin tehlikeli durumunun da yapılan onarım çalışmasını güçleştirdiği ifade edilmiştir.

Bugün çeşmenin memba suyu kaybolduğundan TİSKİ tarafından şehir şebekesinden buraya su bağlandığını biliyoruz.

ZEFANOS SUYU

1934 tarihli Trabzon Belediyesi Zabıta Talimatnamesinde bu suyun “Birinci Derecede içme suyu” olduğu belirtilmiştir. Zefanos suyu ile ilgili dönemin Belediye Başkanı Dr. Cemal Turfan şu bilgileri verir;

“Şehre 15 km deki Zefanos’un altı muhtelif çeşmesinden at üstünde fıçılarla şehre giren su her ne kadar temiz ise de 30.000 nüfuslu şehirde 60-70 fıçı iyi bir su kıymet ifade etmemektedir. Bu sebeple bütün mekteplerde lise kız orta ve ilk mektep çocukları fabrika ve müesseselerde işçiler temizlik için dahi kullanılamayacak olan Değirmendere suyunu mecburen içmektedir.”Sağlık açısından en uygun su olan Zefanos kaynak suyu, o dönemde ancak bazı zenginlerin evine ve resmi dairelere verilmekteydi.” 

ÇİFTE ÇEŞMELER SUYU

Trabzon Belediyesi, 1930’ların sonunda Soğuksu ’yun alt kısmında, şimdi yerinde Göğüs Hastanesi bulunan Çifte Çamlık’ta yapılan gazinoya “Çifte Çeşmelerden” su getirilmiştir. Eskiden beri kullanılan bu suyun içilemez derecede olduğu, ancak yeni isaleden sonra yapılan tahlillerle anlaşılmıştır.  Nitekim 1940 senesinde dönemin Belediye Başkanı M.MuammerYarımbıyık; “Yüzlerce senelerden beri içilen Çifte Çeşmeler Suyunun içilmez olduğu kimsenin aklından geçmezdi” diyerek, şaşkınlığını gizlememiştir.

ARAFİLBOYU SUYU

Bu sulardan başka, Boztepe’den çıkan birçok küçük bağımsız kaynaklardan beslenen ve mecrası mezarlık altından geçen Arafilboyu suyu vardı. İskender Paşa suyunun durumu da benzerdi. Bu iki su her ne kadar içmeye elverişli olup kısmen demir borularla şehre getirilmekte ise de, çoğu yerde mecralarının kötü olmasından dolayı membalarındaki safiyeti kaybetmekteydi.

Trabzon Büyükşehir Belediyesi Meclis arşivinde bulunan 1934 tarihli tutanak incelendiğinde, şehrin içme suyu kalitesiile ilgili bilgiler verilirken başka sulardan da bahsedildiği görülür. Bunlar; İçkale, Faroz ve Meryemana Sularıdır. Tutanakta ayrıca Değirmendere ve İmaret Sularının temizlik için kullanılabileceği ancak bunların içilmez olduklarına dair Belediyece çeşmelere işaret konulacağı belirtilmektedir.”

Cumhuriyetin ilk yıllarında Trabzon şehrinin içme suyu kaynakları bu şekildedir. Bu kader nasıl değişti? Trabzon, sağlıklı içme suyuna nasıl kavuştu? O da başka bir yazının konusu, diyerek bitirelim.

FATİH EROL

Editör: TE Bilisim