24 Şubat 1918 günü yaklaşık iki yıllık Rus işgalinin sona ermesiyle Trabzon, tekrar Türk yurdu haline gelmiştir. Fakat işgal, Trabzon’da büyük bir tahribat yaratmıştır. Zira kurtuluşunun ardından şehre gelenler Trabzon’u görünce adeta gözlerine inanamamışlardır.

Trabzon’u işgal eden Ruslar kenti adeta yağmalamışlardır. Bilhassa değerli gördükleri şeyleri çalarak ceplerine indiren Rus askerleri, bu uğurda ev, türbe ve işyerlerini adeta talan etmişlerdir. Mesela günümüzde Atapark’ta bulunan Gülbahar Hatun’un türbesi, Rus askerleri tarafından yağmalanmış, değerli şeyler bulacağız ümidiyle türbe talan edilmiştir.

İşgal sırasında Ruslar, bilhassa askeri hedefleri doğrultusunda şehirde yeni yol ve caddeler yapmaya başlamışlardır. Bunlardan en önemlisi hiç şüphesiz Maraş Caddesi’dir. Caddenin yapımı sırasında özellikle Müslüman mahallelerindeki evler seçilerek yıkılmıştır. Ortaya çıkan devasa toprak yığınları, diğer evlerin pencerelerinin önünü kapatmıştır.

Rusların yaptıkları yıkım, şehri adeta harabeye çevirmiştir. Diğer yandan Trabzon’la Akçaabat arasındaki yolu genişletmek için de çalışmalar yapılınca Trabzon adeta şantiyeye dönüşmüştür.

İşgalin ardından Trabzon’un yıkık dökük halini görenler daha önceki Trabzon’un durumunu bildiklerinden ötürü bu durumu hayretle karşılamışlardır. Mesela Ahmet Refik Altınay, Trabzon’un durumunu izah ederken “Trabzon perişan, Trabzon manen-maddeten bir yıkıntı içinde” ifadelerini kullanmıştır. Altınay’a göre şehirde sağlam pek az bina vardı. Bunlar da daha çok Rumlara ait kilise ve mekteplerdi. Altınay Trabzon’un vaziyetini şu şekilde izah etmiştir:

Eski Trabzon kahraman Yavuz’un gençlik zamanlarına şahit olan mahalleler, Bizans ve Osmanlı surlarının içi kâmilen tahrip edilmiş. Bu harabeler içinde denize paralel iki uzun yolun açılmış ve genişletilmiş olduğu görülüyor. Deniz kenarındaki mendirekle harabeler ortasından açılan yoldan başka yeni bir şey yok. Her şey, her köşe, her ev, her sokak, her türbe tahrip edilmiş. Bu feci yangın enkazı ortasında camiler çıplak minareleri, mezarlıklar kâmilen kırılmış taşları, arabalıklara tahvil edilmiş meydanlarıyla kalbe elem veriyor”.

Trabzon’un işgal edildiği yıllarda Ruslar, kentteki camileri ahır olarak kullanmışlardır. Ahmet Refik Altınay, Trabzon camilerinin hazin durumunu kendine has üslubuyla şöyle anlatır:

Camiler elim bir halde. Hemen bütünü de ahıra tahvil edilmiş. İçlerinde dört-beş parmak kalınlığında gübre serilmiş. Mihrapları, minberleri, ahşap kısımları kâmilen yıkılmış. Kelime-i tevhitler parçalanmış. Duvarlara Rusça yazılarla beraber yapılan resimler pek yakışıksız. Bu resimlerde Türk kadınlığı tahkir ediliyor. Minarelerden bazıları kırılmış, bazılarının kıymettar oymalı şerefeleri parçalanmış. İç Kale Cami ahırdan başka bir şey değil”.

Rusların Trabzon’dan çekilmesiyle geride birçok atık malzeme bıraktıkları bilinmektedir. Gerçekten o günlerde Trabzon’a gelenlerin dikkatini çeken şeylerin başında Rusların geride bıraktıkları malzeme yığınları gelmektedir. Top arabası, demiryolu malzemesi, el arabaları, demir telleri tel kesme aletleri, kalburlar, fıçılar, sahra fırınları, taş kırma makineleri, sahra projektörleri gibi malzemeler şehrin muhtelif bölgelerinde yığınlar halinde bulunuyorlardı.

Bu arada Ruslar Trabzon’dan liman yoluyla çekilirken önceden planladıkları gibi Değirmendere’deki büyük cephaneliği havaya uçurmuştur. Bu büyük patlama şehirdeki birçok eve zarar vermiş ve bazı evlerin camları kırılmıştır.

Kurtuluştan sonraki yıllarda, Trabzon kamuoyunda en fazla tartışılan meselelerin başında, şehrin bakımsızlığı gelmekteydi. Trabzonlular, şehirlerini eskiden olduğu gibi yeniden cazibe merkezi haline getirmek için çalışmaya başlamışlardır.