İnsan kalbinin kırılganlığında, güvenmek kadar geri çekilmek de bir ihtiyaçtır.
İnsanoğlu karmaşık bir varlık… Bazen dün “evet” dediğine bugün “hayır” diyebiliyor. Kimi zaman gökyüzü gibi aydınlık, kimi zaman kapkaranlık bir fırtınaya dönüşebiliyor ruhumuz. Hep bir yerlere, birilerine sığınma ihtiyacıyla yaşıyoruz aslında. Sevilmek, korunmak, anlaşılmak istiyoruz…
Ve bu çok doğal.
HAYATIN İLK SARILIŞI: AİLE
Hayat yolculuğu, anne ve babaya sarılarak başlar. Onların şefkatli kucağı, dünyada gördüğümüz ilk limandır. Zaman geçtikçe bu sığınma ihtiyacı genişler: arkadaşlara, öğretmenlere, dostlara, komşulara ve hatta iş arkadaşlarına kadar uzanır. Kalbimizin içinde hep bir yerlerde “güvenmek ve güvenilmek” arzusu vardır.
YENİDEN GÜVENME CESARETİ
Ne kadar hayal kırıklığı yaşarsak yaşayalım, içimizdeki sevme ve sığınma arzusu kolay kolay yok olmaz. Yine yeniden güveniriz, yine yeniden sarılmak isteriz. Çünkü bu, insan olmanın en kırılgan ama en güzel yanıdır.
DUYGULARIN DA NEFES ALMAYA İHTİYACI VAR
Ama bazı zamanlar olur ki; durmak gerekir. Duyguların yoğunluğunu azaltmak, azıcık geri çekilmek, biraz gözlem yapmak… Her şeyin bizden gitmesi, tüm kıymetin sadece bizim üzerimizde birikmesi, bazen karşı tarafı da yorar.
İnsan sadece sevilmek değil, tanınmak da ister. Ve bazen tanınmak için biraz mesafe koymak gerekir.
Hep sığınmak değil, bazen sığınılacak kişi olmayı da denemeliyiz.
İnsan kalbi, dengeyle büyür. Ne çok yakın ne çok uzak.
Sevgi, güven, sarılmak… bunların hepsi bir dengede kıymetlidir.
Haksız mıyım? Belki.
Ama kalpten geçen her cümlede biraz da haklılık yok mudur zaten?