İlçede yeni açılan lisenin vekâleten atanan okul müdürüydü. Öğretmen kadrosuyla iyi bir ekip oluşturmuş, ildeki liselerin üniversite sınavındaki başarışlarını geçmişlerdi; “biz” olabilmişlerdi.
Yeni atanan bir bayan öğretmenin, sürekli sevk ve rapor kullandığını duymuştu. Bu öğretmenle iletişim zor olacak gibi gelmişti ona. Bir toplantı öncesi öğretmeni arayarak “Hocam, toplantımız var. Fakat çocuğunuzu bırakacağınız kimse yoksa daha sonra ben sizi bilgilendiririm.” demişti. Hoca hanım bu güzel davranışa, toplantıya katılarak karşılık verdi. En çok çalışan öğretmen oldu. Projeleri sayesinde yurt dışına gittiler. Okulları çeşitli ödüller aldı. Bütün bunları müdür beyin ağzından dinleyen bir başka bayan öğretmen, kendi okul müdürünü düşündü. Ciddi hastalıklarına rağmen bunları keyfi kabul etmesini, konuşmamasını, negatif ayrımcılığını, yönetici olarak verimsizliğini düşündü. Yanlış insanla çalıştığını anladı. Genç müdüre “Sizinle aynı kadroda yer almak isterdim. Çalışmalarınızı takip edeceğim. Şu an eğitim bilimlerinde yüksek lisans yapıyorum, üstelik uzaktan eğitim programında. Lütfen siz de bu eğitimi alın. Son derece faydalı. Sizin gibi yöneticilerin varlığı önemli.” Bayan öğretmen, “önce insan” diyebilen genç müdürün heyecanından etkilenmişti.
Bu örnek olayda kendini takip edenleri önce “insan”, sonra personel kabul eden lider bir okul müdürü ile karşı karşıyayız. Öğretmenlerinden birinin çocuğunu kime bırakacağını bile düşünen bu okul müdürünün “lider okul yöneticisi” olmayı hak ettiği açık. Öğretmenlerin hiçbirine negatif ayrımcılık yapmamayı yönetim felsefesi olarak kabul eden bu okul müdürünün okuldaki herkesi “önce insan” olarak görmesi, yöneticiliğini, insanı önceleyen bir yönetim yaklaşımı üzerine oturttuğuna işaret etmektedir. Bu yaklaşımı, “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” atasözünü haklı çıkaran bir durumu da ortaya çıkarmıştır. Buradaki okul müdürü liderlik yeteneği gelişmiş, iyi iletişim kurabilen bir lider yönetici olarak anılmayı hak ediyor.
Bilgi çağının lider yöneticisi olabilen yöneticilerin varlığı, insan yetiştirme düzenimiz için olumlu sinyaller veriyor. Ne var ki bu nitelikteki okul müdürlerinin sayısının artması gerekir. Sanayi toplumunun okulunu yöneten müdürler, bilimsel yönetimin ilkelerini işe koşmuşlardı. Bu ilkeler, örgütü(okulu) önceleyen, insanı ikinci planda değerlendirmeyi zorunlu kılıyordu. Bilgi toplumunda öğrenci merkezli eğitimin yürürlükte olması gerektiğini biliyoruz. Öğrenci merkezli eğitimde önce insan, sonra okul gelmekte ve insan ilişkileri yaklaşımı okul kültürünün parçası olarak kabul edilmektedir. Bilgi toplumunun okul müdürü “lider yönetici” olup, yönetsel davranışlarında insanı önceleyen bir yaklaşımı önemsemektedir. Böylesi lider yöneticilerin varlığı, insan yetiştirme düzenimiz için önemli kazanım olarak değerlendirilmelidir. Günümüzde bütün okul müdürlerinin lider yönetici olma ihtimali vardır. Çünkü günümüzde “liderlik öğrenilebilir” yaklaşımı, lider doğulur yaklaşımından daha çok ilgi görmektedir. Bunun yolu da eğitimden geçer. Liderliğin öğrenilebileceği pratik yollardan biri, eğitim yönetimi alanında yüksek lisans yapmaktır. Bu yolla bütün okul müdürlerinin “lider yönetici” olmalarına katkı sağlanabilir.